12.01.2025 - 02:00 | Son Güncellenme:
Didem Seymen - 2000’li yılların başından itibaren insanlar daha çok kariyer odaklı olmaya ve daha geç evlenip çocuk sahibi olmaya başladı. Bu neslin, orta yaşa geldiklerinde küçük yaşta bakıma muhtaç çocukları ve yaşlandığı için yine aynı şekilde bakıma muhtaç anne-babaları olmaya başladı. Bu iki jenerasyon arasında kaldıkları için de bu nesle sandviç nesli/sandviç bakıcı deniyor. University College London’ın araştırmasına göre, hem yaşlı, hem de genç bakmakla yükümlü olunan kişilere ‘sandviç bakıcı’ olmak, zihinsel ve fiziksel iyilik hâlinde düşüşe neden oluyor.
University College London’ın araştırmasına göre, İngiltere’de yaklaşık 1.3 milyon kişinin, 16 yaşın altındaki çocuklarına bakarken yaşlı akrabalarına bakma sorumluluğunu da üstlendiği ve insanların yaşam süreleri uzadıkça bu sayının arttığı tahmin ediliyor. Araştırmacılar, 2009-2020 yılları arasında ‘İngiltere Hanehalkı Uzunlamasına Çalışması’ndan 2 bin ‘sandviç bakıcı’nın ve 2 bin diğer yetişkinin sağlık durumlarını analiz etti. Dokuz yıl boyunca takip edilen iki grup sandviç bakıcısı olmadan önceki, sırasındaki ve sonrasındaki dönemlere odaklanan anketler kullandılar. Ebeveynlerin son zamanlarda konsantrasyon, uyku sorunları yaşayıp yaşamadıkları veya kendilerini gergin hissedip hissetmedikleri gibi soruların yer aldığı bir anket kullanılarak ruhsal sağlıkları ölçüldü. Fiziksel anket ise genel sağlık ve vücut ağrıları gibi alanları kapsıyordu.
Araştırmacılar, sandviç bakıcı olan ebeveynlerin, özellikle haftada 20 saatten fazla zamanlarını bakıcılığa ayıranların, ruh sağlıklarında önemli bir düşüş yaşadıklarını ve bunun birkaç yıl boyunca devam ettiğini buldular. Public Health dergisinde yayımlanan bulgulara göre, bu geçiş döneminde, sandviç bakıcı olmayanlara kıyasla fiziksel sağlıklarında da bozulma görüldü.
Bu konuda görüşünü aldığımız Uzman Klinik Psikolog ve Psikoonkoloji Uzmanı Ceren Camadan; “Bir bireyin kendi kimliğinin dışında da kimlikler var; eş, iş, ebeveyn, evlat gibi. Bu kimliklerin içerisinde her şeye ve herkese yetmeye çalışırken insan kendisini unutuyor. Bu özellikle çocukluk döneminde annesi çalışan ve hastalık döneminde eşlerden birisinin desteği olmadığında daha çok görülen bir durum. Burada insanlar dört dörtlük olunamayacağını, mükemmel olmak zorunda olmadığını bilmeliyiz. Uçaklarda bile ‘Önce kendi maskenizi, sonra çocuğunuzun maskesini takın’ diyorlar. İnsanlar kendilerini yedirmemeli, açık sözlü olmalı, yardım istemeli. Her şeyi yapınca insanlar ona daha çok sorumluluklar yüklüyor. Kötüyken ‘iyiyim’ dememeli, her şeyi mükemmel oldurmaya çalışmamalı, kendisi için iyi olacak ne ise onu bulmalı. ‘Benden bu kadar’ ya da ‘Ben şu an iyi değilim’ diyebilmeli. Doğru duygunu ifade edersen yardımı da kabul etmiş oluyorsun.”
“Toplumsal destek şart”
“Toplumun bu bireylere daha fazla destek sunması şart. Esnek çalışma koşulları, ücretsiz bakım hizmetlerine erişim ve ruh sağlığı farkındalığı yaratacak projeler, bu bireylerin yaşam kalitesini artırmada etkili olacaktır” diyen Uzman Klinik Psikolog Aybige Üstüner ise şunları söylüyor: “Hem yaşlanan ebeveynlere hem de çocuklara aynı anda bakım veren bireylerin yaşadığı zorlukların ruh sağlığını ciddi şekilde etkilediğini gözlemliyoruz. Bu kişilerde sıklıkla tükenmişlik, kaygı, uyku problemleri ve suçluluk duyguları ortaya çıkıyor. Bunun temel nedenlerinden biri, kendilerini sürekli başkalarının ihtiyaçlarına adarken kendi ihtiyaçlarını göz ardı etmeleridir. Bu durumla başa çıkabilmek için bireylerin öncelikle kendi sınırlarını tanıması ve bu sınırları koruması büyük önem taşıyor. Kendimize iyi bakmadan başkalarına iyi bakamayacağımızı unutmamalıyız.”