15.10.2023 - 02:00 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı - Vedat Türkali’nin dediği gibi “Kavgamızın şehri” İstanbul tüm güzelliğiyle dönüşmeye ve dönüştürmeye devam ediyor. Seyrantepe Sanayi Mahallesi’nde bulunan Summart’ta Nazlı Pektaş’ın küratörlüğünde açılan ve 30 Kasım’a kadar görülebilecek “Sanayiden Manzaralar” adlı sergi bu dönüşümü ve etkileşimi ortaya koyuyor. Son yıllarda artan kira fiyatları pek çok sanatçıyı da kentin çeperlerine yönlendirmiş görünüyor. Sanayi Mahallesi’ne pekâlâ bir Sanatçı Mahallesi de denilebilir. Orada atölyesi olan, bir atölyeyi paylaşan pek çok isim var. Kimisinin marangozu artık en yakın arkadaşlarından biri olmuş, kimi kağıt toplayıcısı gibi sanayi atıklarından topladığı malzemeleriyle eserler üretiyor. Kent dönüşürken sanatçıların üretim biçimleri ve malzemeleri de değişiyor. Biz de Summart’taki “Sanayiden Manzalar” sergisini gezdik, mahallede atölyeleri bulunan sanatçıların kapısını çaldık. Hem çaylarını içtik hem de Sanayi’den hayata bakmayı konuştuk.
Antonio Cosentino
“Sanayi hem yabancısı olduğum hem de içselleştirdiğim bir mekân”
Atölyem yedi yıldan beri Sanayi Mahallesi’nde. Burada kentin merkezine kıyasla daha büyük ve hesaplı mekânlar bulma sansı var. Ayrıca İBB Yayınları’ndan bu sene çıkan “İstanbul Atlası” kitabımda zaten 1996’dan beri çektiğim kenar mahalle fotoğraflarım var. Kısacası yabancısı olduğum bir mahalle değil Sanayi. İçinde bulunduğum şehrin bilinmeyen köşeleri bana her zaman heyecan verdi. Bu durum tüm sanatsal çalışmalarımın temeli olmasa da önemli bir parçası. İnsanın içinde yaşadığı mekân kendi düşünüş ve duygu haritasını belirliyor. Etrafımdaki genel görünüm ve hâl bünyemin bir parçası gibi. Etrafın, gözlemlediğim ve yaşadığım mekânın kendi düşünsel bilişsel konumumu nasıl şekillendirdiği aynı zamanda “kendi” sanat mefhumuma nasıl baktığım benim için bitmeyen bir soru. Bu çerçeveden baktığımda Sanayi hem yabancısı olduğum hem de içselleştirdiğim bir mekân. Burada iki sınıflı bir toplumda yaşadığımı, ne kadar çabalasam da içselleştirme denilen şeyin yeni kavramlarla kafamda sürekli şekillendiğini duyumsuyorum.
İrfan Önürmen:
“Sokağın hayatımızdan çıkışı her şeyi götüremedi: Buradayım”
Sanayi Mahallesi’ne geleli 12 yıl oldu. Sanayi Mahallesi trend diye gelmedim buraya. Birincisi kiralar ucuz, ikincisi mekânlar geniş, üçüncüsü de burada işleri halletmek daha kolay. Boyacı yakın, demirci yakın, marangoz yakın. Burada herhangi bir kaportacı atölyesinden farkınız yoktur. Geçen gün nakliyeciler Ankara’dan işlerimi getirdiler. Haber vermeden buraya gelmişler. Kapı kapalı olunca nakliyeci sinirlenmiş ve başka bir atölyeye götürmüş işleri. “Dükkanın kapalı, insan dükkanını açmaz mı?” diyor. Kaportacı dükkanını nasıl sabah 7’de açıyorsa burası da öyle açılıyor zannediyor. Benim bir marangozum var, marangozumla arkadaş olduk. Gidip “Hadi çay içelim,” diyebileceğim bir yer. Marangozhaneye girince gözüm hep atıklardadır. “Oradan bir şey çıkar mı?”, “Bunu yapıtıma nasıl yansıtırım?” diye. Boyacıya çok sık gider gelirim. Orada atılmış bir sürü zımpara var. Zımpara işlerime girmeye başladı. O zımparalar bana soyut resimler gibi gelir. Farkına varmadan boyalarımı da biçimlendiriyor. Adını koymasanız bile o ilişki çalışmalarınıza yansıyor. Sokağın hayatımızdan çıkışı her şeyi götüremedi. Ben buradayım işte. Mahallede olmak istiyorsanız oluyorsunuz zaten. Sergi için hazırladığım“Çırak” yapıtı, çırak heykeli ve bölgeden bulunmuş gerçek oto kaporta parçalarından oluşuyor. Yapıt ilk bakışta çırak figürü üzerinden çocuk işçi ve her türlü emek sömürüsüne de gönderme yapıyor. Bunun yanı sıra yapıt çocukluk dönemimin hatıraları ile de yüklü.
Rüçhan Şahİnoğlu:
“Malzemeye yakınlık çok önemli”
1990’ların ortasından beri kendime kartpostal yolluyorum. Keza resimlerim de bireyin yalnızlaşmasını deşiyor. Üretimlerim bu düşüncelerin ürünü. Üç yıldır buradayım ama ilk yılında pandemi vardı burayı dolu dolu bir yıldır deneyimleyebiliyorum. Burada üretiyorum ve bu sebeple de işlerim böyle oldu noktasında değilim. Diğer yandan malzemeye yakınlık her zaman çok önemlidir. Benim işlerim zaten kent ilişkisi üzerineydi. İstanbul’un her bir mahallesinden kendime kart yollamaya çalışan bir sanatçı olarak bir yanımla sessizce üreten bir yanımla da her yerde olabilen biri olduğum için beni çok dönüştürdüğünü söyleyemeyeceğim. Kapımız sokağa açılmadığı için burayı bilenler yukarı geliyor. Belki etkileşimi üçüncü katta olmamız da belirliyor olabilir.
Aynur Önürmen:
“İşlerimde endüstriyel atıkları kullanıyorum”
Sanayi bölgesinde 10 yıldır çalışıyorum. Buraya gelmemizin sebebi daha büyük atölye oluşturmak ve bu atölyelerin kiralarının uygun olmasıydı. Çevrede bizim işlerimizi kolaylaştıracak bazı atölyelerin varlığı tercih sebeplerimizden biri oldu. Bölgede olmam sünger işleme atölyelerin atıklarına kolay ulaşmamı da sağladı ve işimi kolaylaştırdı. İşlerimde endüstriyel atıkları kullanıyorum. Bu atık kesilmiş formları dönüştürerek soyut heykeller kurguluyorum. Bu açıdan tam yerindeyim diyebilirim. Eşim İrfan Önürmen ile aynı atölyeyi kullanıyoruz. içinde iki ayrı mâkan oluşturduk. Üretimlerimizin verimliği ve sürekliliği açısından atölyelerimizde çalışırken birbirimizi görmek istemeyiz. Bu bölgeler dağıtıldığında ve dönüşüm geçirdiğinde daha izole ortamlarda nasıl çalışırız o zaman deneyimleyeceğiz. Buranın işimize yarayan enerjisi ve kaosundan, işleyişteki karmaşıklığın verdiği pratiklikten uzak kalabiliriz o durumda. Ama dönüşmek kaçınılmaz. Hayatımızdan sokağın çıkması yeni bir kent, yeni olgular, yeni olanaklar, yeni mekânlar demektir. Tüm bunlar heykellerimi yeni formlara, yeni bir anlatıma dönüştürür mü deneyimlemeden bilemem.
Nazlı Pektaş: “Sanatçılar ekonomik çözümler aramaya başladı”
Serginin merkezinde yer alan Seyrantepe Sanayi Mahallesi burada giderek çoğalan atölyeler vasıtasıyla “manzaraya” odaklanıyor ve sanatçıların bölgeyle kurduğu teması işaretliyor. Bölgenin sanatçıların radarına daha çok girmesini öncelikle ekonomik sebeplere bağlayabilirim. Artan kiralar kent içinde hareketliliği artırdı. Böylece sanatçılar ekonomik çözümler aramaya başladılar. Özellikle de disiplinlerarası çalışan sanatçıların; kent belleğinde yan sanayi, tamir servisleri ve farklı üretim atölyeleriyle bilinen Seyrantepe Sanayi Mahallesi içindeki yerleri atölye olarak tercih etmesinin sebebi sanat ve zanaat arasındaki temasa birbiri içinden geçen diyoloğa ihtiyaç duyması. Sanatçı-zanaatkar-usta gibi üç kimlik mahalle ortaklığında kolayca birbirini bulmakta.