03.03.2024 - 02:00 | Son Güncellenme:
Süreleri çoğunlukla bir saat civarında, anlatısı derin ve katmanlı öyle çok kadın hikâyesi izliyoruz ki tiyatro sahnelerinde... Kadın oyuncular tarafından sahnelenen tek kişilik oyunlar bize bir şeyi söylüyor elbet. Öldürülen kadınların en azından adları unutulmasın diye bir anıt sayacın olduğu bir ülkede, sözleri anlamlı ve kulak verilesi... Seyirci de öyle yapıyor. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle tek kişilik kadın oyunlarına baktık.
Sandalyenin üzerinde memleket özeti
Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun Handan’ın bindiği tren yolculuğuyla bir şiddet izleği sunduğu “Toz”, Handan’ın çocukluğundan anne olup annesini anladığı yaşlara; şehrin, yaşadığımız sokakların değişimine tanıklığa davet ediyor. Hira Tekindor, yalın rejisiyle daha da gerçekçi kılıyor çıplak gerçeğimiz şiddeti. Ve Zerrin Tekindor! Oturduğu sandalyenin üzerinden bir saatte bir memleket özeti çıkarıyor adeta Handan’la. Çocuk Handan, genç kız Handan, babaanne, dayakçı baba, kırgın anne, hepimizin bir yerlerden tanıdığı hala... Zerrin Tekindor’un onlarca yıllık kariyerinin damıtılmış hâli gibi “Toz”. Yırtıp atılan sözleşmelerin, iyi hâllerin, kravatlı indirimlerin, kesilen ağaçların, başımızı her kaldırışımızda daralan maviliğin bize neler yaptığının anlatısı. Zerrin Tekindor 13 Mart akşamı “Toz”la Zorlu PSM’de sahnede.
Bernarda Alba’nın evinin etrafında
Federico Garcia Lorca’nın yazdığı son oyun olan “Bernarda Alba’nın Evi”nden çıkan bir metin “Bernarda”... Proje No 2’nin oyunu “Bernarda”nın yolculuğu fısıltının gücüyle kulaktan kulağa yayıldı. Tiyatrodan konuşuluyorsa söz muhakkak “Bernarda”da beş ayrı karaktere hayat veren Özge Arslan’a geliyor. Çok özel performansını, yazdığı ve söylediği İspanyolca şarkıların yanı sıra danslarıyla da süslüyor. “Bir oyuncu olarak sahnede olmanın haricinde meraklarımı bu karakterler üzerinden nasıl ehlîleştirebilirim, kendimi nasıl yenilerim, bildiğim şeylerden arınıp yeni bir bilginin içine nasıl girer ve orayı deneyimlerim gibi bir merakla var olduğum için müziği de dansı da kalem tutmayı da getirdi,” diye anlatıyor Özge Arslan. “Bernarda” 4 Mart’ta Boa Sahne’de.
“Bir Istakozu Öldürmenin En İnsancıl Yolu”
Yaşadığımız travmalar kimileri için iyi hal indirimine tabidir kimileri de zaman aşımına uğrar... Oysa gerçek sadece ortaya çıkmak için zamanını bekler. Evrim Doğan, “Bir Istakozu Öldürmenin En İnsancıl Yolu”yla cinsel istismar meselesini sahneye taşıyor ve izleyiciyi oldukça zor bir çözülmeyle baş başa bırakıyor. Duncan Macmillan’ın kaleme aldığı oyunu Deniz Ekinci yönetiyor. Evrim Doğan, “Her gün dayanılmaz haberler duyuyoruz ve elimizden çoğu zaman hiçbir şey gelmiyor. Kan donduran gerçek olayları izledikçe kızgınlığım en çok da ceza sistemimize oluyor. Benim elimden gelense bu tür metinleri oynayarak seyirciyle buluşturmak, insanların kapalı kapılarını çalmak, sorular sormalarını, cevaplar almalarını sağlamak. Kısaca uyandırmaya, uyarmaya çalışmak,” diyor.
“Düğün Şarkıcısı”
Nergis Öztürk, “Hep korktuğum bir şeydi” diye anlattığı tek kişilik bir oyunla karşımızda. Toy İstanbul yapımcılığında Erdi Işık’ın yazıp, Kayhan Berkin’in yönettiği “Düğün Şarkıcısı”nda Nergis Öztürk’ü Şahnaz olarak izliyoruz. Oyun, Şahnaz’ın çalıştığı Urban Jazz Bar’ın önce bir masaj salonuna ardından düğün salonuna dönüşümüyle trajik bir değişim fotoğrafı çekiyor. Öztürk’e göre insanlar her an yaşadıkları ya da yaşamadıkları hayatları gösterme isteği duyuyorlar: “Bu sonrasında hep daha fazlasını isteme gibi bir problem yaratıyor. Çok çabuk tüketiliyor popülerlik. Sosyal medyada hayat o kadar hızlı akıyor ki takip etmek çok zorlaşıyor.”
“Tilkiler ve Kötü Kalpli İtler”
Kadıköy BoaSahne’nin sahneye koyduğu “Tilkiler ve Kötü Kalpli İtler” Halep’ten Aksaray’a, geçmişten yarına uzanan bir yol hikâyesi anlatıyor. Algı Eke’yi izlediğimiz oyunun yazarı ve yönetmeni Özden Selim Karadana.
Naifliğiyle güçlü kadınlar
Şenay Gürler, “Medea’ya Göre Ahlak” ve “Ben Türkan Saylan”ın ardından bu sezon seyircilerle buluşan yeni oyunu “Karşınızda Yalnız Kadın”da da savaşçı bir kadına hayat veriyor. Gürler, “Söyleyecek sözü olan, mücadelesini naif kalmayı becererek veren, naifliğiyle güçlü kadın karakterleri canlandırmayı, onların hikâyelerini anlatmayı seviyorum. Sahnede onlarla birlikte kendimi de ifade etmiş oluyorum,” diyor. Şenay Gürler, “Ben Türkan Saylan” ile 5 Mart salı akşamı Ankara’daki Çankaya Sahne’sinde seyircilerin karşısında olacak.
Dirmit’in şehirle mücadelesi
Tiyatro HemHâl’in Latife Tekin’in ölümsüz eseri “Sevgili Arsız Ölüm”den sahneye uyarladığı “Sevgili Arsız Ölüm - Dirmit” Nezaket Erden’in dillere destan performansıyla senelerdir sahnede. Köyden şehre göç eden kalabalık bir ailenin şehirle mücadelesini ailenin en küçük kızı Dirmit’in gözünden izlediğimiz oyun; sıkıştıkları tek odalı evde, şehre tutunma mücadelesinde hepsi kendilerince bir yol tutturan ailenin yaşadıklarına Dirmit’in anlatısıyla tanık oluyoruz.