29.11.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
ECE SARUHAN
-Yan Etki’nin “Romeo’yu Beklerken” ve BO Sahne’nin “İnternette Tanışan Son Çift” oyunlarıyla sahnedesiniz. 8 Aralık’ta bunlara yine BO Sahne’nin “Bekarlığa Veda”sı eklenecek. Ekranı geri planda bırakıp kendinizi tamamen tiyatroya adamanız bilinçli bir tercih mi?
Aslında biraz da bu şekilde gelişti. Bir oyunun yanında bir de dizi yapmak isterdim ama bir başka oyundan teklif geldi. Tam “İki oyun yaparken dizi zor olur” derken de “Bekarlığa Veda”yı adapte ettim. Reklam seslendirmeleri yapıyorum, Bahçeşehir Üniversitesi’nde kamera önü oyunculuğu dersi veriyorum, şirketlere yaratıcılık atölyeleri düzenliyorum. Sahne benim için mabet! Üç yıldır dizi yapmıyorum. Dizilere karşı değilim, iyi bir projede oynamak isterim ama bir dizide ortalama yazılmış bir karakter yerine tiyatroda derinlikli bir karakteri canlandırmayı tercih ediyorum. Belki tiyatro yaparak dizilerden kazandığımın üçte birini kazanıyorum ama sahneden mutlu iniyorum. Tiyatroda seyirciyle yaşadığımız ruh kardeşliğinin hazzını hiçbir şeye değişmem.
-Dizilerdeki birkaç başrol dışında ne varsa derinlikli yan rollerde var. Çoğu diziyi yan rollerdeki tiyatrocular ayakta tutuyor. Onların başrol olarak tercih edilmemelerini garipsiyorum...
Televizyon şov dünyası. Ben kamera önü oyunculuğu dersinde sadece dizilerde oynamak istediklerini söyleyen öğrencilerime, “O halde dört dörtlük bir konservatuvar eğitimine ihtiyacınız yok” diyorum. Birkaç trük öğretmek yeterli oluyor. Sonuçta omlet yapmak için aşçılık eğitimi almaya gerek yok. Senin hassasiyetini çok iyi anlıyorum ama o yan rollerde döktüren tiyatrocuların uzun vadede mutlaka yeteneklerinin ve emeklerinin karşılığını alacağına inanıyorum. Bunun örnekleri de var. Mesela çok beğendiğim aktrislerden biri olan Zerrin Tekindor. Kendisi senelerce Ankara’da şahane işler yaptı, Devlet Tiyatrosu’nda nefis rollerde oynadı. Sonra İstanbul’a geldi ve dizilerde başrol olmasa da insanlar ona hayran kaldılar. Bir işi iyi yapıyorsanız mutlaka bir patlama noktası olur. Belki şöhret geç gelebilir o kadar.
-Ne kadar önemli şöhretin geç gelmesi ya da hiç gelmemesi?
Şöhreti tanıdıkça benim için önemli olmadığını anladım. Önemli olan beğenilmek, saygınlık, yaptığın işte bir otorite olarak kabul edilmek. Tiyatroda iyi bir iş yaptığınızda seyirci bunun karşılığını hemen veriyor. Fısıltı gazetesi diye bir şey var ve benim için önemli olan o gazetenin manşetlerinde yer almak. Şu anda oynadığım oyunların tamamını bana seyirci verdi.
Seyirci beni sahnede beğendi, orada görmek istedi. Bir oyunda oynarken
12 oyundan teklif geldi. Tiyatro seyircisi kimseye torpil yapmaz. Açık ve net bir biçimde size notunu verir. Entelektüel bir bakış açısıyla izleyenler de oluyor oyunlarımızı. Onlardan da iyi şeyler duyunca çifte mutluluk yaşıyorum.
-“Bekarlığa Veda”da nasıl bir hikayeyle çıkacaksınız seyirci karşısına?
Bu oyun evlilik beklentisi, hayatı kurgulama, beyaz atlı prens, mutlu
son ve sonrasına dair sorular soran bir romantik komedi.
“Romantik bir şey ummuyordum ama süreç
bizi bu noktaya getirdi”
-“Romeo’yu Beklerken”de oynarken kendi Romeo’nuz hayatınıza girdi, bir süre önce de nişanladınız. Nasıl tanıştınız Serdar Özerman’la?
Ben Romeo’yu bekleyenlerden değildim, aklımda evlilik fikri yoktu. Serdar’la bir arkadaş ortamında tanıştık. Sonra o bir akşam “Romeo’yu Beklerken”i seyretmeye geldi. Oyundan sonra birlikte kahve içmeye gittik. 15 dakikalık bir kahve muhabbeti planlamıştık ama tam 1.5 saat sürdü. Sonra o beni Hugh Jackman konserine davet etti. Jackman’ın ses telleri patlayınca konsere gidemedik, bu kez ben onu James Blunt konserine davet ettim. Bu etkinlikler sırasında arkadaş olduk. Başlangıçta romantik bir şey ummuyordum ama süreç bizi bu noktaya getirdi. O organizasyon işleri yapıyor, bir beyaz yakalı. Benden yedi yaş küçük. Kendimden küçük ve çok farklı bir yaşam tarzına sahip biriyle evleneceğim aklımın ucundan bile geçmezdi ama evlilik yolunda ilerliyoruz.
-Peki size “Bu o” dedirten ne oldu?
Önceki ilişkilerimde hep üzerime bir camdan fanus kapatılırdı. Serdar bunu yapmadığı gibi benim kendi üzerime koyduğum fanusu da kaldırdı. Onun yanında huzur buluyorum, sakinleşiyorum. Serdar’a “Seni ben seçmedim, kalbim seçti” diyorum. Beni çok uzun zamandır arzuladığım bir dinginliğe kavuşturdu, kendimde eksik bulduğum şeyleri tamamladı, dengemi buldum. Artık daha iyi ve doğru parlıyorum. Hayatımda ilk defa kendim gibi yansıyorum.
“İlişkimizin erkeği benim”
-Nişan yüzükleriniz takılırken “Bu ilişkinin erkeği benim” dediniz. Niye?
Çünkü romantik jestler, duygusal düşünceler hep Serdar’dan çıkıyor. Mesela evlenme teklifi. Günlerce planlamış. Telefon geldi gün ortasında Serdar’dan. “Otoparktan çıkarken ufak bir kaza yaptım. Yan dikiz aynası kırılınca elim çizildi. Önemli bir şey yok ama trafik polisi zabıt tuttuğu için arabayı teslim almak gerekiyor” dedi. Çok sakindi. Arkeoloji Müzesi’nin otoparkındaymış. Hiç şüphelenmedim. Yanına vardığımda titrediğini fark ettim. “Ah canım, kazanın etkisi herhalde” diye düşündüm. Eli de sarılıydı. Müze bahçesinin ortasına yürüdük. Arabanın o tarafta olduğunu düşünüyordum. Birden durdu, elindeki sargıyı çözmeye başladı ve içinden yüzük çıkarıp bana evlenme teklif etti.
“Düğün dernek istemiyorum ama gelin hamamı olacak”
-Düğün organizasyonu ne durumda?
Bugün bir prodüksiyon yaptık, her şey dört dörtlük, bir damat eksik. Bugün gelinlik giydim ama aslında düğünde süslü bir gelinlik giymek istemiyorum. Mesleğim dolayısıyla bugüne dek defalarca gelinlik giydim, atın üzerinde bile gelin oldum. Bu yüzden gelinlik hevesim yok, düz beyaz bir elbise giyeceğim. Düğün gibi gala gecelerim, prömiyerlerim oldu o yüzden özel bir organizasyona gerek yok. Küba’da evlenmeye karar verdik. Büyükelçilikte sade bir törenle evleneceğiz.
-Neden Küba?
Küba’nın doğal dokusu o kadar güzel ki... Filmlerden fırlamış gibi. Millet düğününde antika araba kiralar, orada bütün arabalar öyle. Fotoğraf çekecek mekan arar, orada tüm mekanlar fotoğraflık. Ortam da müzikler de şahane. Marta kadar evlenmeyi düşünüyoruz.
-Kına gecesi de olmayacak mı?
Kına gecesi Anadolu geleneği, İstanbul’da gelin hamamı vardır. Düğün dernek istemiyorum ama hamam âşığı bir İstanbullu olduğum için gelin hamamı yapacağım. Mis gibi lavanta kokuları eşliğinde yakın dostlarımla birlikte bir temizlenme ve arınma ritüelinden geçeceğim.
Söyleşinin tamamı Milliyet Sanat’ın aralık sayısında.