13.08.2023 - 01:30 | Son Güncellenme:
Ceyda Ulukaya - Kovid-19 pandemisi, iklim değişikliği, afetler, göç, yapay zeka ve öngöremediğimiz pek çok gelişme. 21. yüzyıl, küresel çapta çok büyük değişimlere sahne. Değişimler beraberinde belirsizliği, belirsizlik ise kaygıyı getiriyor. Üzerine bir de bireysel yaşamlarımızda karşılaştığımız zorluklar eklenince, ruhsal sağlığımızı korumak gitgide zorlaşıyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun ‘Geleceğin Becerileri’ arasında psikolojik sağlamlığı göstermesi de bu yüzden. Dünyada ‘resilience’ (dayanıklılık) terimiyle de popülerleşen bu beceri, MEF Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk’un son kitabı “Çocuktan Yetişkine Her Yaşta Psikolojik Sağlamlık”ın konusu. Kendisiyle psikolojik sağlamlığı inşa etmenin yollarını konuştuk.
Psikolojik sağlamlık neden geleceğin becerileri arasında kabul ediliyor?
Ben de kitaba böyle başlıyorum, psikolojik sağlamlık neden bugün bu kadar önemli? Pandemi dönemini yaşadık, küresel ısınmanın sonuçlarıyla yüzleşiyoruz. İnsan ömrü artık çok daha uzun ama aslında uzayan tek dönem yaşlılık, insanın pek çok sağlık sorunu yaşadığı dönem. Üzerine günümüz teknolojilerini ve hızlı dijitalleşme süreçlerini ekleyin. Bunların hepsini bir araya getirdiğinizde, insanı psikolojik olarak çok zorlayan bir bütün. Ülkeniz ne kadar refah içerisinde olursa olsun sizi de sarsan ve psikolojik olarak uyumlanmanızı gerektiren çok büyük değişimler yaşanıyor ve bu değişime adapte olabilmek için de psikolojik sağlamlığın çok yüksek olması gerekiyor.
Ben psikolojik sağlamlık konusunda seminerler vermeye, yayın yapmaya pandemi döneminde başladım. Her şeyin bir anda değişebileceğini, hayatın belirsizliklerle dolu olduğunu, dolayısıyla psikolojik sağlamlığa çok ihtiyacımız olduğunu o dönemde fark ettik. Ardından ekonomik zorluklar ve daha sonra depremler geldi. Ben de bu konuyu konuşmanın ötesinde, her yaşa hitap edecek bilimsel temelli, kalıcı bir kaynağın yararlı olacağını düşündüm.
Psikolojik sağlamlık dünyada ‘resilience’ (dayanıklılık) olarak popülerleşen bir kavram. Bundan ne anlamalıyız?
Evet, bu kavramın rezilyans olarak da Türkçeye çevrildiğini gördüm ama anlaşılır bir kelime değil. Ben bunu psikolojik sağlamlık olarak çeviriyorum fakat sağlamlık dediğimizde bunun darbelerden etkilenmeyen bir tür biyonik insan olarak anlaşılmamalı. Sağlam olmak katı olmak değil, bilakis esnek olmak anlamına geliyor. Hayatın değişen koşullarına uyumlu olabilmek, adapte olabilmek gerekiyor; çünkü değişim sürekli olarak hem kendimizde hem dış dünyada var ve bizim de buna uyumlanmamız gerekiyor. Bu yüzden esneklik psikolojik sağlamlığın en önemli unsuru.
Psikolojik sağlamlığı “zorluklara rağmen devam edebilmeyi sağlayan donanım” olarak tanımlıyorsunuz. Bu donanım neleri içeriyor?
Hepimiz bir yolda ilerliyoruz ve bu yolda bazen çukurlar, engebeler oluyor, bazen biz dengemizi kaybedip düşebiliyoruz. O düştüğümüz yerde ne kadar kalacağız, oradan nasıl kalkacağız ve kalktıktan sonra yola nasıl devam edeceğiz? İşte kalkmamızı ve yola devam etmemizi sağlayan şey o donanım. Bu da kaynaklar anlamına geliyor. Hem iç kaynaklarımız hem de dışarıdaki kaynaklar ama dışarıdaki kaynakları kullanmamızı sağlayan da yine bizim iç kaynaklarımız. Yani dışarıda pek çok şey olabilir ama o olan şeyleri görüp bağlantı kurmak, talep etmek, bu kaynakları harekete geçirebilmek psikolojik sağlamlığın önemli bir kısmı. Bu süreç kendimizle temas kurabilmemizi sağlıyor. Yani ben ne yaşıyorum, neye ihtiyacım var? Şu anda bu iç kaynaklara sahip miyim? Bunları harekete geçirebiliyor muyum ve dışarıda ne var? Kimden yardım isteyebilirim, ne yapabilirim, bunun için sahip olduğum kaynaklar neler? Bunları fark etmek ve mümkün olduğunca hayata geçirmek bilişsel esneklikle mümkün oluyor.
“En değerli kaynağımız zaman değil, dikkat”
Bunu geliştirmek mümkün mü?
Bunun temelinde dikkat ve duygu kontrolü gibi özellikleri barındıran öz düzenleme becerisi var. Örneğin, günlük hayatımızda kaygıyla baş edebilmek için o güne kadar öğrendiğimiz şemalarla hareket ediyoruz. İnsanlara belli niyetler atfediyoruz; çünkü dünya bizim için ne kadar öngörülebilir bir yer olursa belirsizlik o kadar az olacak. Onun için gerçekte olanı görmeye çalışmak yerine zihin kestirme yollar kullanıyor. Bu da bizi ön yargılı hale getiriyor ve bu şekilde insan kaygıyla baş etmeye çalışırken farkına varmadan katılaşıyor. Oysa ben dikkatimi, başka türlü olabilir mi düşüncesine çevirebilirsem, alternatif eğilimleri de hayatımın parçası haline getirebilirim. Ama bu elbette çabayla mümkün.
Bireyselin ötesinde toplumsal, hatta küresel çapta kontrolümüzün dışında olup bizi kaygılandıran sorunlarla da karşı karşıyayız. Psikolojik sağlamlığı burada nasıl devreye sokabiliriz?
Cevap yine dikkati yönetebilmekte. Çevre dediğimiz ortam, benim temasta olduğum şeyler anlamına geliyor. Yani ben bir şeyle temasta değilsem o benim için yok hükmündedir. Diyelim ki, benim Twitter hesabım yoksa orada olup bitenden pek etkilenmem. Ama tamamen hayatımdan çıkarmak da bir uyumsuzluk yaratacak, yenilikleri takip edemeyeceğim, oradaki sosyal ilişkilere dahil olamayacağım. Öyleyse ben neyi alanıma alacağım, neyi alanımın dışında bırakacağım? Bu enerjimi çok dikkatli kullanmam gerekiyor. Tamamen yok saymadan, tamamen uzaklaşmadan ama içinde kaybolmadan, öğrenme motivasyonumuzu korumamız gerekiyor; çünkü bilmediğimiz bir şeyi de yönetemeyiz. Dolayısıyla ilişkimizi dengeli tutmamız gerekiyor. Denilir ki, en kıymetli kaynağımız zaman. Ben de diyorum ki zaman zaten akıp gidiyor. Zamanın nasıl akıp gittiğini belirleyen şey dikkatimiz. Demek ki en değerli kaynağımız dikkatimiz.
Psikolojik sağlamlık kazanılabilir bir beceri mi?
Bu konuda bilimsel bulgulardan yararlanıyor olmak benim için fevkalade rahatlatıcı. Kitapta da o araştırmalara yer verdim. 40 yıl süren boylamsal araştırmalardan söz ediyorum. Bu çalışmalar gösteriyor ki öz düzenleme becerisi yetişkinlikte bile gelişmeye devam ediyor. Çaba gösteren insanlar öz düzenlemede daha üst sıralara yükseliyor. Bunda fiziksel egzersizin çok önemli olduğunu da söylemeliyim. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur sözünü esnek kafa esnek vücutta bulunur diye de anlayabiliriz. Fiziksel egzersiz yapmak dikkatimizi yönetebilmek konusunda çok işe yarıyor. Bu da kontrol becerisini harekete geçirerek değişim yaratmakta etkili oluyor. Bunu her yaşta sağlamak mümkün. Ama elbette, eğer sıfır noktasından 10’a çıkmak istiyorsam önce 2’ye odaklanmalıyım; çünkü 10’u hedeflersem kendimi yetersiz görürüm.
Travmalarda sağlam kalmak
6 Şubat depremleri gibi büyük çaplı travmalarda, psikolojik sağlamlığın nasıl bir rolü var?
Psikolojik sağlamlığın bir parçası da bu. Bizi travmatize etme potansiyeline sahip olaylar yaşadığımızda etkilenmemiz gayet doğal, hatta sağlıklı tepkinin bir parçası. Evet her şey yolundaydı ama bir anda düştük ve yara aldık. O yaranın iyileşmesi için neye ihtiyacım var? Kapanmayan yara yoktur. Ama bu yaranın erken ve rahat bir şekilde kapanması için ne yapmam gerekiyor? Önemli olan bunlar. Bu kaynakları üretebiliyorsak bir anlamda psikolojik ilkyardım çantamızı hazırlamış oluyoruz. Bu çantanın içinde ne kadar çok aletimiz olursa, zamanı geldiğinde o kadar iyi müdahale edebiliriz.
Mizaca göre yaklaşmak önemli
Çocuklarda psikolojik sağlamlığı nasıl destekleyebiliriz?
Çocuklardan psikolojik sağlamlıktan söz ederken anne babalara, öğretmenlere hitap ediyoruz. Orada da hep altını çizdiğim şey çocuğun mizaç özelliklerini tanımanın önemi. Tamam, her çocuk öz düzenleme becerisi geliştirecek ama nasıl? Anne babalar hazır reçetelerle yola çıktıklarında hayal kırıklığına uğruyorlar; çünkü utangaç bir çocuğun ihtiyacı olan destekle dürtüsel bir çocuğun ihtiyacı olan destek aynı değil. Bunu fark etmeleri çok önemli. Dürtüsel bir çocuğun önce dürtülerini kontrol etmeyi öğrenmesi gerekiyor. Utangaç çocuğunsa örneğin kaygısı çok yüksek, önce ona odaklanmak gerekiyor.