09.10.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Elif İpek Türer - ipek.turer@milliyet.com.tr
Doğal, sakin hatta çekingen diyebileceğimiz genç bir kadın Yağmur Tanrısevsin. Ama gülmeyi çok sevdiği kesin çünkü röportaj boyu gülümsemesi hiç eksik olmadı. Tanrısevsin bu cuma vizyona giren “Yok Artık 2” filminde Damla karakteriyle karşımıza çıkıyor.
- “Yok Artık 2”nin kadrosuna nasıl katıldınız? İlk filmi izlemiş miydiniz?
İzlemiş ve çok beğenmiştim. Farklı bir senaryosu olan, doğal bir komedi filmiydi. Kadrosu çok iyiydi. İkincisinin de öyle olacağına emindim, dahil olacağım için çok mutlu oldum ve hemen kabul ettim.
- Çekimler nasıl geçti?
Çok eğlenceli geçti. Bu, hikayelerden oluşan bir film olduğu için benim tüm sahnelerim Zafer Algöz’leydi. Babamı canlandırıyordu. Zaten öyle bir enerjisi vardı ki girdiği anda setin bütün enerjisini değiştiriyordu. Çok güldürüyordu bizi.
- Karakterinizden bahsedebilir misiniz biraz?
Karakterim Damla işinde gücünde, mutlu, çalışmayı seven, ailesiyle bağlarını koparmamış bir kız. Sonrasında başına enteresan olaylar geliyor, daha doğrusu sosyal medya kurbanı oluyor ama devamı sürpriz olsun.
“Her proje bana bir şey kattı”
- Kariyerinize baktığınızda sizin için kırılma noktası olan iş neydi?
“Güneşi Beklerken”di. İki sezona yakın sürdü ve benim için okul gibiydi. Kendimi orada çok geliştirdim. Bir de karakterim çok farklı duygulara sahipti. Benim için onları tecrübe etmek güzel bir deneyim oldu.
- Aslında çok uzun bir süre olmamış siz hayatımıza gireli ama bu kısa sürede pek çok projede yer almışsınız. Neler öğrendiniz bu süreçte?
Oyunculuğum açısından başlangıç noktama göre farklı bir yerde olduğumu düşünüyorum. Ama oyunculuk sınırı olmayan ve bitmeyen bir yolculuk olduğu için kendimi geliştirmeye de devam ediyorum. Her proje bana ayrı bir şey kattı. Hepsinde farklı şeyler denemeye çalıştım, güzel tecrübeler edindim ve edinmeye de devam ediyorum.
- Kendinizi geliştirmek için neler yapıyorsunuz?
Proje bazında oyuncu koçuyla çalışıyorum ama bir projem olmadığında da ders almaya devam ediyorum. Mesela oyuncu koçum Merve Taşkan. Onun dışında Bahar Kerimoğlu, Meltem Cumbul, Betül Alganatay, Ümit Çırak’la da çalıştım. Hepsinden farklı bir teknik, bir metot öğrendim. Onları kendimde var etmeye çalışıyorum.
- Bir röportajınızda dramın ilk tercihiniz olduğunu söylemişsiniz. Hâlâ öyle mi? Neden?
Bu konuda büyük bir seçiciliğim yok ama daha çok dram oynadığım için kendimi drama daha yakın hissediyor olabilirim. Komedi de de kendimi geliştirmeye devam ediyorum.
“Yurt dışında yaşamak enteresan bir deneyimdi”
- Bir süredir ekranda yoktunuz. Gezdiniz sanıyorum bu süre içerisinde. Neler yaptınız, nereye gittiniz?
“Mayıs Kraliçesi”nden sonra bir süre Amerika’ya gittim dil eğitimi almak için. Bu sürede seyahat ettim, birçok yer gördüm. San Francisco’da bir buçuk ay kaldım, sonra New York’a geçtim, orada da bir buçuk ay kaldım. Başka bir ülkede uzun süre yaşama deneyimi enteresandı. Aynı zamanda güzel sanatlar öğrencisiyim hâlâ. Miami’de graffitilerin, sanat galerilerinin olduğu Wynwood beni çok etkiledi.
- Ne okuyorsunuz güzel sanatlarda?
Seramik okuyorum, bir yılım daha var.
- Seramikle ilgili bir şeyler yapıyor musunuz?
Evimde bir atölye oluşturdum, fırsat buldukça orada zaman geçiriyorum. Bir şeyler tasarlayıp üretiyorum. Hobi olarak devam ediyorum ama sonrasında yapmak istediğim sosyal sorumluluk projeleri var.
- “Anlaşılmak Düştür” diye de bir projeniz varmış.
Evet, işaret diliyle ilgili bir proje. Katkı sağlamak isteyen sanatçılarımızın işaret diliyle ifade etmek istedikleri şeye göre el kalıplarını alıyorum. İlk Ara Güler’le başladık.
- Sosyal sorumlulukla ilgili çalışmaları seviyorsunuz sanıyorum. Geçen gün de Down Cafe’ye gitmişsiniz…
Evet, ilk defa gittim oraya ve çok güzel vakit geçirdim. Down sendromlu arkadaşlarımızla yemek yaptık, dans ettik, eğlendik. Yiyecek sponsoru ihtiyaçları varmış, şimdi çok güzel sponsorlar da bulmuşlar, o yüzden de çok mutluyum. Amacımız işte biraz olsun farkındalık yaratmak.
“Karakter için değişime tamamen açığım”
- “Güneşi Beklerken” zamanında canlandırdığınız karakterden dolayı saldırıya maruz kalmıştınız. Böyle bir durumda tutumunuz ne oluyor?
Enteresan bir şekilde mutlu oluyordum çünkü dizide bana verilen bir rol var ve amacım da o, izleyenleri rahatsız etmek. Öyle tepkiler geldiğinde, başarılı olduğumu hissediyordum.
- “Mayıs Kraliçesi” zamanında dış görünüşünüzü değiştirmiştiniz. Bir oyuncu olarak değişime ne kadar açıksınız?
Tamamen açığım. Karakter için değişmek, emek vermek, fedakarlık yapmak beni mutlu ediyor. “Güneşi Beklerken”deki Melis mesela bulimia hastasıydı ve ben 10 kilo vermiştim.
- Çalışmadığınız gününüz nasıl geçer?
Sakin, huzurlu geçer. Atölyede çok vakit geçiriyorum. Elim çamura değdiğinde başka bir huzur buluyorum açıkçası. -