“O an hayatınız değersizleşiyor”

Milliyet Gazetesi Fotoğraf Servisi Müdürü deneyimli foto muhabiri Bünyamin Aygün altıncı kişisel sergisine “Sınırdaki İnsanlar” ile imza atıyor. Geçtiğimiz perşembe günü İstanbul Kültür Üniversitesi Akıngüç Oditoryumu ve Sanat Merkezi Fuaye Alanı’nda açılan sergi 11 Mayıs’a kadar görülebilecek. Bünyamin Aygün objektifini zor coğrafyalara, çatışma bölgelerine, doğal afetlerin yaşandığı yerlere çeviriyor. Onun gözünden tanık olduklarımız bize en çok da barışın önemini anımsatıyor. 2005 ve 2019 yılları arasında tam 14 yılda farklı yerlerde ve zamanlarda çekilen yüzlerce fotoğraf arasında seçim yapmak da sergiyi isimlendirmek de bir hayli zor olmuş: “Tam olarak nasıl bir şey yapacağımızı bilmiyorduk. Son yedi sekiz yılda hayatımızın her yerinde savaş var. Sınırda olan insanlar da Türkiye’nin değil dünyanın gerçeği. Sert bir şeyin sınırındayız. Mesela Mısır’dan Kahire’den fotoğraflar var demokrasinin sınırında. Gazze ve İsrail’i ayıran noktadan fotoğraflar var özgürlüğün sınırı. Telafer’den fotoğraflar var sefaletin sınırı. Afrika’dan Tanzanya’dan fotoğraf var mesela Albino çocuklar renklerin sınırı. Çünkü orada Albino çocuklar uğursuz sayıldığı için büyücülere ücret karşılığında satılıyor. Kenya ve Somali’den fotoğraflar var örneğin açlığın sınırında. Afrin’de eline bomba almış bir genç hayatın sınırını simgeliyor. Kanlı fotoğrafları özellikle koymadık. Bundan özellikle uzak durduk. Hepsi hikayesi olan fotoğraflar. ‘Sınırdaki İnsanlar’ sergisi üniversitelerden sonra Avrupa’da da sergilenecek, bu düşünce beni daha çok heyecanlandırıyor” diye anlatıyor Aygün.

Sergide toplam 40 fotoğraf sergileniyor. 750 kare arasından seçim yapmayı kolaylaştıransa Aygün’ün Milliyet’teki meslektaşları olmuş: “Önce kendi servisimdeki foto muhabiri arkadaşlarımdan destek aldım. Fotoğraf gözüne inandığım gazetenin yazı işlerindeki editör arkadaşlarımdan ve en çok da Ercan Arslan’dan destek aldım. Yaklaşık 750 fotoğraftan 40’a indik. Fotoğrafçı kendi fotoğrafına duygusal yaklaşır. Siz o anı yaşıyor, çekiyorsunuz ama orada olmayan üçüncü göz baktığında aynı etkiyi bulamayabiliyor. Dolayısıyla siz duygusal davrandığınız için başka birinin gözüne ihtiyacınız var. Ben de Milliyet’te çalıştığım için şanslıyım çünkü etrafımda fotoğrafı bilen ve fotoğraftan anlayan çok insan var.” Birbirinden zor koşullarda fotoğraf çeken biri olarak Aygün savaş, doğal afet bölgelerinde yapılacak en büyük hatanın fazla cesur davranmak olduğunu belirtiyor.

2013 yılında Suriye’de IŞİD tarafından 40 gün rehin tutulan deneyimli foto muhabiri “Savaş veya doğal afet bölgelerinde gazetecilik yapıyorsanız cesur olmayacaksınız. Bizim için en büyük tehlike cesur olmak. Ben cesur davrandım ve hayatımın en büyük hatasını yaptım. Sonrasında da benzer coğrafyalara gittim. Sizi bir şey oraya çekiyor. O an hayatınız gözünüzde değersizleşiyor. Olay ve fotoğraf var oluyor. Siz orada ikinci plandasınız. Hayati tehlikesi var ama zamanla bunu unutuyorsunuz” diyor. Tek bir fotoğrafın önemini son dönemlerin en çarpıcı karelerinden Aylan Bebek fotoğrafıyla anlatan Bünyamin Aygün o fotoğrafın dünyada mültecilik sorununu vurgulamak konusunda bir dönüm noktası olduğunu vurguluyor.

“Anlayacak psikiyatr yok”

Peki savaşa bu kadar yakından tanıklık eden biri olarak Bünyamin Aygün psikolojisini nasıl koruyor: “Bu zamanla kanıksanan bir şey değil. Acı kanıksanmaz. İnsanların çektiği acılar kanıksanmaz. İnsanların parçalanmış uzuvlarını görüyorsunuz. Bunları asla kanıksayamazsınız. Psikiyatra gidiyorum ama bakıyorum ki anlamıyor. Türkiye’de çatışma bölgesinde gazetecilik yapmış bir insanın psikolojisini bizim ülkemizde çözebilecek bir psikiyatr yok. Böyle bir eğitim almış ve böyle bir hizmet verebilecek biri yok.”