09.10.2022 - 03:00 | Son Güncellenme:
SEZER ÖNSAL - Müzisyen Onur Şener’in sahne aldığı eğlence mekanında istek parça tartışması üzerine müşteriler tarafından iş çıkışında öldürülmesi, eğlence sektöründeki müzisyenlerin can güvenliğini yeniden gündeme getirdi. Özellikle seyirciyle etkileşimin yoğun yaşandığı küçük ölçekli mekanlarda sahne deneyimi olan müzisyenlerin önemli bir çoğunluğu, “istek parça” tacizine aşina: Benzer türde olumsuz tepkilerle sık sık karşılaşıyor, kimi zaman da hakarete uğruyor ya da tehdit ediliyorlar. Buna rağmen çoğunlukla alttan alan ya da duymazdan gelen oluyor ama ne yazık ki kendilerini güvende hissetmiyorlar.
Peki çözüm önerileri ne? Onur Şener’in öldürüldüğü Ankara’da çeşitli mekanlarda sahne alan müzisyenlere ve MüzikYorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) Başkanı Burhan Şeşen’e sorduk.
MÜYORBİR Başkanı Burhan Şeşen:
“Şiddet iklimi sona ermeli”
Onur Şener cinayeti ne yazık ki ne ilk ne de son olacağa benzer. Müzisyenler hemen her gün bu tür tacizlerle karşılaşabiliyor. Bu son olayın güvenlik zafiyetinden kaynaklandığını düşünmüyorum. Zira içeriye sokulan bir silah yok ve de eylem dışarıda gerçekleşti. Hem de canice. Sadece güvenlik önlemleriyle, verilecek cezalarla çözülebilecek bir durum değil. Bunların tabii ki caydırıcı yanı var ama yeterli değil. Türkiye’de müziğe ve müzisyene bakış değişmedikçe bu olayların önüne geçmek mümkün değil. Bu şiddet ikliminin ve de kutuplaşmanın bir an evvel sona ermesi şart. Onun dışında, her mekanın girişine X-ray cihazı ve profesyonel güvenlik firmasından temin edilen güvenlik görevlileri de bir yere kadar caydırıcı olabilir.
Onur Şener’in kızına, babasının ölüm nedenini nasıl açıklayacağız? Kızım baban bir şarkıyı çalmadığı için öldürüldü cümlesini nasıl kuracağız? Ülke inanılmaz bir kutuplaşma içerisinde. Bunun sonucu olarak da şiddet artık çok sıradanlaştı. Özellikle ülkeyi yönetenler bu şiddeti tırmandıracak açıklamalardan ve üsluptan bir an önce vazgeçmeli. Sırf kendileriyle aynı fikirde değil diye sanatçıların hukuksuz bir şekilde cezalandırılmasının karşısında durmalı. Zira onların ağzından çıkan sözler bazen bir serseri kurşun gibi üzerimize gelebiliyor.”
Barış Ceylan:
“Endişeleniyoruz”
15 yıldır çeşitli barlarda performans sergiliyorum, benzer olaylarla karşılaştım. Müzik-dinleyici mentalitesi eskiye göre çok değişti. Eskiden istek parça gelir, eğer bilmiyorsak, farklı bir şarkıyı, isteyene ithaf ederdik ve o kişi mutlu olurdu. Şimdi ise bambaşka bir durum var, müzisyene saygı söz konusu değil. İnsanlar parayı verip ne yazık ki müzisyenleri satın aldığını düşünüyor. Bu bakış açısının değişmesi gerekiyor. İnsanlar çıkıp şarkıları okuyup sahneden indiğimizi düşünüyor. Ama bu sanıldığı kadar kolay bir süreç değil. Kimi zaman dualarla gidiyoruz sahnede herhangi bir problemle karşılaşmamak için. 6 tane albüm çıkarmış, kendini ispatlamış bir grubun üyesim, artık bizim için bazı şeyler aşılmış durumda ama daha genç arkadaşlarımız için endişeleniyoruz. Kime nasıl güveneceğiz, ne soracağız, ne yapılacak bilmiyorum.
Murat Deryaoğlu:
“Silahla tehdit edildim”
Müzisyenlerin işi sadece müzik yapmak ama bunun dışında ne yazık ki, aman kavga çıkmasın diye bir sürü şeyi idare etmek zorundayız. 1997’de Antalya’da müzisyenlik yaptığım dönemde, ben Elvis Presley çalıyorken, dinleyici İbrahim Erkal’ın ‘Canısı’ şarkısını istedi. Şarkı konsepte uygun olmadığı için kabul etmedim. Bir daha istedi, çalamayacağımı söyleyince, sahneye gelip ceketinin içindeki silahı gösterdi. O dönemki patronum araya girerek durumu yatıştırdı.
Mekanlarda alınacak güvenlik önlemlerinin bu olayların önüne geçmede çok etkili olmayacağını düşünüyorum.
Dilan Polat:
“Mekanların sanatçısını koruması gerekiyor”
İstek parça, eğlence mekanlarında müzik aktivitesinin bir parçası. Bazen olumsuzluklar yaşanabiliyor tabii. Özellikle geç saatlerde istek parça konusunda bu tarz olayların yaşanması daha muhtemel oluyor. Çalıştığım uluslararası mekanlarda da istek parça talebi sıkça oluyor ama mutlaka usule uygun, saygılı yapılıyor. Ankara’da ise bir viski bardağı, bir peçete kağıdı üstünde biraz saygısızca gerçekleşiyor. İstek şarkıyı bilmiyorsak repertuvarımızda bu şarkı yok, aynı sanatçının farklı bir eserini çalalım diyerek, dinleyeni bu şekilde geri çeviriyoruz. Müzisyen güvenliği konusu mekandan mekana çok değişiyor. Tabii ki mekanların bu konuda sanatçıyı koruması gerekiyor, gerektiğinde sanatçı ve seyirciyi ayrı ayrı tutmak, istek parça almama politikası gibi unsurlar devreye alınırsa, daha korunaklı olabilir.
Özkan Öztürk:
“Yaptığımız işi basit sanıyorlar”
2009 yılından beri grubumla sahne alıyoruz, performanslarımız sırasında da çok fazla istek parça geliyor. Bilmediğimiz ve repertuarımıza uygun olmayan şarkıları reddediyoruz. Fakat bu bazen pek anlayışla karşılanmıyor. “Nasıl bilmiyorsun”, “Ben sana gösteririm”, “Dinleyince öğren yap” gibi tepkilerle karşılaşıyoruz. İnsanlar yaptığımız işi çok basit zannediyor. Yıllardır benzer olaylarla biz de karşılaşıyoruz. Bizimkiler bu kadar sert bitmedi ama Onur Abi’nin başına gelen olay ilk değil, son da olmayacak.
Halil İbrahim Aktaş:
“Hakaretlerle karşılaşıyorum”
2016 yılından beri eğlence sektöründe müzisyenlik yapıyorum. Dinleyenlerin de istek parça talebi oluyor. Bilmediğim şarkılar olunca, kabul edemiyorum. Kabul etmeyince zaman zaman hakaretlerle karşılaşıyorum ama Onur Şener’inkine benzer bir olayla karşı karşıya kalmadım daha önce. Onur Bey’in sahne aldığı yer, Ankara’nın nezih yerlerinden biri ve bir şişe kırılarak saldırıldı. Nasıl bir güvenlik önlemi bu işleri engeller açıkçası bilmiyorum.
Evren Kalaycıoğlu:
“Çare eğitim”
Uzun yıllardır sahne alıyorum. İstek şarkı geldiğinde, karşı tarafı kırmadan, “Bende o şarkı yok, bu şarkıyı okuyayım” şeklinde yanıtlıyorum. Bazen olumsuz tepkilerle karşılaştığım oluyor ancak Onur Şener’in yaşadığı seviyede bir olayla karşılaşmadım. Müzisyenler, öğretmenler ve doktorların ortak noktaları savunmasız olmaları. Sadece sahne aldığımız yerlerde değil, artık neredeyse her yerde benzeri olaylar insanların başına gelebiliyor. Çok klişe bir güvenlik önlemi olarak gelebilir ama eğitim şart. Eğitim ve bilinç arttıkça, hoşgörü artar. Onur Şener’i öldüren insanlar, teşekkür edip sırtlarını dönüp gidebilirlerdi fakat kalıp böyle bir vahşete sebep oldular.
YUSUF ÇINAR/ İZMİR
Sinan Erkoç:
“Allah’a emanetiz”
Ben de uzun yıllardır sahnede çalışan bir müzisyen olarak çeşitli zamanlarda çok kötü tavırlarla karşılaştım. Bunların çoğu da dinleyicilerin negatif tavırları oldu. Hep aynı mevzu: Bu şarkıyı nasıl bilmezsin... Nice kavgalar olmuştur. Ayrıca patronlardan para almak da zordur müzisyenler için. Bugün iş az oldu, yarım yevmiye ya da hiç ödemezler. Yani müzisyenlerin işi zordur. Çok zaman önce paramızı istedik diye ağzımızı burnumuzu kırmıştı patron ve adamları. Ne yazık ki bu şiddetin çözümü zor. Sahnedeki insanlar genellikle savunmasız ve korumasız. Bazı konserlerde sanatçıları koruyan güvenlikçiler oluyor ama her yerde bunu yapmak kolay değil. Allah’a emanetiz sözün kısası.
Haluk Elvan:
“Her mekanda özel güvenlik yok”
Onur Şener kardeşimizin başına gelenler biz müzisyenlere yabancı şeyler değil. Bence sorun gitgide kötü bir tabloya doğru hızla giden eğitim ve kültür seviyemiz. Dinleyicinin bizi müzik kutusu sanması büyük hata. Çalıştığımız birçok mekanda güvenlik yetersiz, kendimizi savunmak zorunda kalıyoruz, kişi alkollü diye çoğu zaman alttan alıyoruz. Bize edilen galiz küfürleri duymamazlıktan geliyoruz. Bazı tahammülsüz anlarda mekan sahibi ve garsonlar şahsı dışarı çıkarıyor. Bunu kendine yediremeyenlerin dışarda beklediği oluyor. O zaman da polis çağırıyoruz. Çözüm maalesef yok. Cezalar caydırıcı olmalı. Onur Şener’in davası emsal teşkil etmeli.
Esin Bıçakçı:
“Müzisyenler korku içinde”
10 yıldır İzmir’in çeşitli mekanlarında sahne alıyorum. Onur Şener’in başına gelenler bizlerin de büyük sorunu. Mekanlarda özel güvenlik gerçekten gerekli. Bir gece sahnedeydim ve istek geldi. Üzgün olduğumuzu, okuyamayacağımızı söylediğimizde hakarete uğrayıp tehdit aldık. Bu yüzden müzisyen arkadaşlarımız keyifle işini yapmak yerine korku içinde. Devlet görevlisi kişiler bu şekilde müzisyene saldırabiliyorsa gerisini siz düşünün.
CEYDA ULUKAYA / İSTANBUL
Deniz Tuzcuoğlu:
“Korkunç bir tokat gibi”
1991 yılında ilk defa sahneye çıktım. İstanbul’da birçok mekanda sahne aldım ve almaya devam ediyorum. Dinleyiciler genellikle bizden kendi şarkılarımızı talep ediyorlar ve oldukça nazik şekilde. Absürd bir durum olduğunda kibarca ya da espriyle geçiştirmeye çalışıyorum. İşler ters giderse mekanın güvenliğinin doğru ve dengeli müdahalesi çok önemli, elbette işletmecinin de. Onur Şener gibi değerli bir müzisyeni, bir aile babasını kaybetmek çok üzücü. Artık eğlence dünyasına, hatta insana yaklaşımın geldiği nokta adına da korkunç bir tokat gibi. Ülkemizde 70’lerde sanatçıya gösterilen saygı ile şu anki arasındaki farkı da anlatıyor.
Melisa Karakurt:
“İstekleri geri çevirince endişe duyardım”
6 senedir müziğimi icra ediyorum. Eminim çoğu müzisyen arkadaşımın önüne kağıtlarca istek parça gelmiştir, benim de geldi. Gelen istek parçalar söylenmediğinde gereksiz tavırlarla ben de karşılaştım. Kariyerimin daha başlarındayken, istekleri geri çevirdiğimde içimde bir endişe oluşuyordu. Tepki almamak için bazen görmemiş gibi yaptığımı bile hatırlıyorum. Müzisyenlerin güvenliğini işletmelerin ve organizasyon yetkililerinin daha kapsamlı ölçüde üstlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ankara’da yaşanan bu içler acısı olaya, sadece sanatçılar değil, herkes ses çıkarmalı.
Mata Yücel:
“Sektörel değil, toplumsal bir mesele”
10 yılı aşkın süredir aktif sahne hayatım devam ediyor. Ağırlıklı olarak İstanbul’da çeşitli mekanlarda sahne alıyorum. Ben interaktif sahne performansı yapmayı seviyorum ve zaman zaman sorun yaşadığım durumlar oluyor. Gergin bir ortam maalesef o gecenin seyrini tamamıyla değiştirebilir. Organizatör ekiplerin ve mekan güvenliğinin sorumluluğu burada çok önemli. Onur Şener’in öldürülmesi sektörel bir mesele değil artık, bu toplumsal bir meseleye dönüştü. Ekonomik gücü olan, belirli bir otoriteye sahip olduğunu düşünen insanlar her şeyi ve herkesi satın alabileceğini düşünür hale geldi. Her yıl daha kötüye giden bir durum var. Umarım bu yaşananlar son olur. Canımız çok yanıyor ve bizler Onur’u hep yaşatacağız…