14.09.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Kemer Golf&Country Clubda bu yıl altıncısı düzenlenen İstanbul Horse Showun bugün son günü. Dokuz ülkeden 45 binicinin katıldığı yarışmada Ürdün takımı dört kişiyle yer aldı. Bu dörtlünün iki üyesi ise baba-oğul. Baba Hani Bisharat (45) Ürdün Kraliyet Milli Binicilik Takım Kaptanı. 22 yıldır bu sporla uğraşıyor. Oğlu İbrahim (19) ise 2004 yılında Atinada yapılacak olimpiyatlarda Ürdünü temsil etmek üzere seçildi. Hazırlanmak için de bir seneliğine kaydını dondurup okulunu ertelemeye karar verdi. Röportaj sırasında İbrahim genellikle sessiz kalırken, Hani Bisharat hayli konuşkandı. Sonuç olarak ortaya şöyle bir tablo çıktı: Olanca gayretiyle oğlunu biniciliğe yönlendirmiş ve elde ettiği sonuçtan memnun bir baba ile, genç yaşında kazandığı popülerliği yaşamaya çalışan bir oğul. "Kral çok iyi bir binici, sürekli rekabet halindeyiz" Hani Bisharat: Binicilik, Ürdünde son beş yıldır en çok gelişen spor. Daha da geliştirmeye çalışıyoruz. Ürdün Kralı Abdullah da binicilikle çok ilgili ama esas desteği Prenses Aliadan alıyoruz. Prenses kendini biniciliğe adamış durumda. Genç binicileri destekliyor, sorunlarıyla uğraşıyor. Onun sayesinde Arap ülkelerindeki bütün yetenekli genç binicileri topluyoruz. Onlar da henüz çocuk yaşlarda şampiyonluklar alıyor. Ürdünde binicilik ilgi görüyor mu? H.B.: Tabii. Majesteleri çok iyi ve hızlı bir binici. Çok iyi zaman geçiririz birlikte. Bazen beraber yarışıyoruz. Kralın kendisi de at biniyor mu? H.B.: Hayır. Yarışlar arasında sürekli rekabet ve kavga halindeyiz. Çoğu zaman ben kazanıyorum. En son çok çekişmeli bir yarışa katıldık. Çok da ciddi bir kaza geçirdim orada. Yarışırken de aranızdaki resmiyeti koruyor musunuz? İbrahim Bisharat: Prenses Alia bizim liderimiz ve takımımızın kaptanı zaten. Majesteleriyle çok iyi bir ilişkimiz var. Bizi her zaman kollarlar. Kazandığımız başarılardan çok mutlular. Ama aramızdaki ilişki resmi bir ilişki. Atlar ve binicilik dışında fazla şey paylaşamıyoruz. İbrahim, sizin kral ve prensesle ilişkileriniz nasıl? Tanışıyor musunuz? H.B.: İbrahim çok popüler diyebilirim. Herhangi bir yere gittiğimizde mutlaka tanınıyor. Majestelerinin ona karşı tutumunu da bildikleri için İbrahime "Kahraman" diyorlar. İmza isteyenler çok fazla.İ.B.: Bazen yolda polisler beni durdurduğunda "Ben İbrahim Bisharatım" diyorum. "Sen bizim şampiyonumuz ve kahramanımızsın" diyerek geçiriyorlar. Okuldaki arkadaşlarımla da çok iyi bir ilişkimiz var. Ürdünde popüler misiniz? H.B.: İbrahim olimpiyatlara hazırlandığı için mümkün olduğunca çok at binmesini istiyorum. Onun şu an kendine ait dört atı var. Ama yakın zamanda bu sayıyı sekize çıkarmayı düşünüyorum. İyi binicilerin kendi atlarının olması gerektiği söylenir. Şu anda kaç atınız var? H.B.: Binicilik pahalı bir spor. Tüm hayatım atlarla geçti. Onlara iyi bakmak lazım. İbrahim iyi kazanıyor. Mesela geçenlerde bir araba kazandı. Atlardan çok para kazandınız mı? İ.B.: Atlara harcıyorum. Kazandığınız parayı nasıl değerlendiriyorsunuz? "İbrahim binicilik okulunda dünyaya geldi, dört ayaklı doğacak sandım" İ.B.: Tüm hayatım boyunca diyebilirim.H.B.: Atların arasında doğdu. Şaka yapmıyorum. Ammana 10 dakika uzaklıkta bir binicilik okulu var. Karım, İbrahimi orada doğurdu. Dört ayaklı olacak sanıyordum (gülüşmeler). İbrahim, atlarla kaç yaşından beri tanışıyorsunuz? H.B.: Çok fazla şey yaptım. Mesela her erkek çocuk gibi arabalara çok meraklıydı ve go-kart yapıyordu. Bir ara arabalarla atlardan daha fazla ilgilenmeye başladı. Ama onu atlara yönlendirdim. 8 yaşında ilk uluslararası başarısını kazandı. Ama geçerli sayılmadı çünkü katılım yaşının altındaydı. Oğlunuzun ilgisini atlara çekmek için neler yaptınız? Çok küçük bir çocukmuş çünkü. H.B.: 11. Suriyede iki gün süren bir yarışmaya katıldı ve iki günü de şampiyon olarak tamamladı. Ürdün takımı o şampiyonanın en başarılı ekibi seçildi. İlk geçerli resmi başarısını kazandığında kaç yaşındaydı? İ.B.: Açıkçası, bu durumun en önemli sebebi babam. Küçükken atları da arabaları da çok seviyordum ama babam sayesinde atlara ilgim arttı. Ama go-kartı da gerçekten çok seviyordum ve üstüne düşseydim daha iyi olabilirdim. Babanız bu kadar üstünüze düşmeseydi bu kadar çok ilgilenir miydiniz atlarla? İ.B.: İkisini de isterdim (gülüyor). Ama şu anda atlar daha ağır basıyor. H.B.: Atların ağır basması lazım çünkü o şu anda olimpiyatlara hazırlanan bir binici. Go-kartla biniciliği kıyaslıyorsunuz. Mesela önünüzde iki seçenek gelse Formula şampiyonluğunu mu, yoksa olimpiyatlarda binicilik şampiyonluğunu mu tercih ederdiniz? "Karım her ikimize de En iyi sensin der" İ.B.: Babamı değil ama annemi at üstünde ilk kez görünce ne hissettiğimi çok iyi hatırlıyorum. Hiç hoşuma gitmedi, çok ağlamıştım. O her bindiğinde ağlıyordum. Ben küçükken babamın birçok gösterisi oluyordu. Onu orada izliyordum. Babanızı ilk kez at üstünde gördüğünüz anı hatırlıyor musunuz? Neler hissetmiştiniz? H.B.: Kabul etmem gerekir ki İbrahim şu anda benden daha iyi. Belki benim daha fazla tecrübem var. Ama o çok yetenekli bir binici. Artık ben ondan bir şeyler öğreniyorum.İ.B.: Ben binicilikte babamı örnek aldım. O yüzden ondan iyi olduğumu söylemem doğru olmaz. Benden çok tecrübeli. Hanginiz daha iyi binicisiniz? H.B.: Hoş bir durum. Ben İbrahimle çalışırken çok rahatım. Çok şey öğrendi. Ona ne verdiysem aldı. Bazen aynı klasmanda beraber yarıştığımız anlar oluyor. O zaman oğlumun beni bir kitap gibi okuduğunu hissediyorum. Benim tarzımı kullanıyor ve beni yeniyor. Birlikte çalışmak nasıl bir duygu? H.B.: Onu da at üstünde görmeyi çok istedim. Kendini zorlayarak bir hafta geldi. Sonra vazgeçip bıraktı. Ne olduğunu sorduğumda da beni atlatıyordu. Ona da çok sayıda at aldım. Sonra kızdığımdan sattım o atları. 15 yaşında da bir kızınız var. Onu yetiştirmeyi düşündünüz mü? H.B.: Elbette. Bazen İbrahim çok kızgın oluyor. Bu da normal. Üzüldüğümüz zamanlar da var. İşimizi yaparken baba-oğul değiliz. Sadece arkadaşız. Bazen kavga da ediyoruz. Çok sert konuşuyoruz birbirimizle. Çalışırken kavga ettiğiniz anlar olmuyor mu? H.B: Bu çok kritik bir soru. Bir baba olarak ben İbrahimin en iyi olmasını isterim. Ama anne olduğunda durum değişiyor. Beni cesaretlendirmeye çalıştığını hissediyorum. Çünkü İbrahimin benden çok daha fazla yarış kazandığını görüyor. O iki rol oynuyor. Benim yanımdayken "Sen en iyisin. En mükemmelsin" diyor. İbrahimin yanındayken de aynı şeyleri ona söylüyor. Karınız hanginizin iyi olduğunu düşünüyor? H.B.: Bambaşka bir konudan bahsediyoruz. Ya üçünüz bir aradayken?