14.02.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
Bade Gürleyen
Onlar İstanbul’da yaşayan dört arkadaş: Onno Kervers
(54) İstanbul’daki Hollanda Başkonsolosu. Daniel Stork (33) konsoloslukta kültür ataşesi. Antonio Gil de Carrasco (55) İstanbul Cervantes Enstitüsü’nde direktör. Grubun dördüncü üyesi ise bizim “milli damat”, yani geçen yıl Avrupa Birliği-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanlığı’nı bıraktıktan sonra gazeteci Nevin Sungur ile evlenip İstanbul’a yerleşen Joost Lagendijk. Antonio Gil de Carrasco dışında herkes Hollandalı; kendi kültürlerini İstanbul’da da yaşamaya kararlılar. Nasıl mı? Tabii ki bisiklet kullanarak!
Şehrin bu karmaşasına, özellikle de yoğun trafiğe adeta meydan okuyorlar. Belediye çukurları, agresif taksi şoförleri, sokaklardaki insan seli, “Ne işiniz var burada?!” diye bağıranlar vız geliyor onlara. Pedala kuvvet, bisikletleriyle dolaşıyorlar İstanbul sokaklarında. Özellikle de haftasonları buluşup Boğaz’da turlamayı ya da vapura atlayıp adalara gitmeyi ihmal etmiyorlar. “Biz Hollandalılar bisikletlerimizden ayrılamayız. Hollanda’dan bisikletlerimizle birlikte geldik. Bu hafta sonu Karadeniz sahillerine gideceğiz” diyor Başkonsolos Onno Kervers. İspanyol arkadaşları Antonio Gil de Carrasco’yu da “kendilerine benzettikleri” bu “Hollanda grubuyla” geçtiğimiz günlerde bir araya geldik. Joost Lagendijk şehir dışında olduğu için söyleşimize katılamadı. Biz de İstanbul’un kaotik ortamında yaşadıkları bisiklet maceralarını arkadaşlarından dinledik...
Bisikletlerinizden bu karmaşık şehirde bile vazgeçmemişsiniz...
Onno Kervers: Evet. Biz Hollandalılar bisiklete binmeye bayılırız. Bu bizim ulusal kültürümüz. İstanbul’a görev için gelirken bavulumla birlikte Hollanda’dan bisikletimi de getirdim. Gerçek bir Hollandalının tek bir bisikleti olmaz. Gezmek için ayrı, alışveriş için ayrı, yük taşımak için ayrı... Benim de üç bisikletim var. Ama İstanbul’a sadece bir tanesini getirdim.
Eşiniz de bisiklete binmeyi seviyor mu?
Onno K.: Evet, ama İstanbul’da binmiyor. Korkuyor. Arkadaşlarımla gezdiğimde beni çok merak ediyor.
Ama İstanbul sokakları da korkulmayacak gibi değil. Trafik, belediye çukurları...
Onno K.: Başıma henüz bir şey gelmedi. Dikkat ediyorum. Bisiklet kullanırken mutlaka kaskımı takıyorum ve düşmemeye çalışıyorum. Tabii ki trafik tehlikeli. Ama biz arkadaşlarla tura çıktığımızda genellikle sakin yolları ve kalabalığın çok fazla olmadığı sabah saatlerini seçiyoruz. Boğaz’da geziyoruz. Bazen vapura binip Büyükada’ya gidiyoruz. Adayı birkaç kez turlayıp geri geliyoruz.
“İstanbul’da bisiklete binmek yarı keyif, yarı korku”
Peki bu şartlarda, stres içinde bisiklete binmenin neresi zevkli ya da “sağlıklı”?
Onno K.: Biz eğleniyoruz. Nerede olursanız olun, bisikletin üzerinde olmak insana huzur veriyor. Kendinizi özgür hissediyorsunuz. Bu şehrin trafiğinde bazen korktuğum oluyor. Ama bu da eğlencenin bir parçası. İstanbul’da bisiklete binmek yarı keyif, yarı korku. Biraz adrenalin bisiklete binmeyi aslında daha da zevkli hale gertiriyor.
Daniel Stork: Türkiye’deki en iyi şey, bisikletlerimizi her yere götürebilmemiz. Mesela bisikletle vapura, trene, metroya bile binebiliyoruz. Bu konudaki rahatlık güzel.
Daha doğrusu, “Buralarda bisiklet için kural yok”...
Daniel S.: Evet, bazen insanın hayatını kolaylaştırabiliyor. Özgür oluyorsunuz.
Başınıza komik şeyler geliyor mu İstanbul sokaklarında?
Antonio Gil de Carrasco: Bazen insanlar bir yaratıkmışsın gibi sana garip garip bakıyorlar. Bazen de “Çok şişkosun, bisikleti zor kullanırsın, arabaya binsene” diyenler oluyor. Ben de “Zayıflamak için biniyorum zaten” diyorum.
“Türk kız arkadaşımla bisikletle İstanbul’dan Alaçatı’ya gittik”
Hiç yolda kaldınız mı? Mesela lastik patladı mı?
Onno K.: Özel ekipmanımı hep yanımda taşırım, bütün tamir işlerini kendim yaparım. Yolda kalmak sorun değil bu yüzden.
Antonio G.d.C.: Bir keresinde Ortaköy’de lastiğim patladı, zincir çıktı. Mutsuz ve çaresiz bir şekilde bisikletin başında, boynum bükük oturuyordum. Bir taksi yanımda durdu, şoför “Üzülme, üzülme” diyerek bir sandviçle bir muz uzattı bana. Tamir işinden hiç anlamam. Tamir edeyim derken daha da parçalarım bisikleti.
Daniel S.: Ben de öyleyim. Bu yüzden konsolosun yanından pek ayrılmayız. Tamir konusunda çok becerikli.
Bu hafta sonu yolculuk ne tarafa doğru?
Daniel S.: Antonio’nun ısrarıyla Sarıyer’den yola çıkıp bisikletlerimizle Karadeniz sahillerine gideceğiz.
Antonio G.d.C.: Evet, ama önce vasiyetimiziyazacağız! Kimbilir yolda başımıza neler gelir.
Daniel S.: Daha önce Şile’ye ve Polonezköy’e de gittik. Oralar çok güzel, yeşillik var. İstanbul’da maalesef yeşillik görmek pek mümkün değil. Geçtiğimiz yaz büyük bir bisiklet turu yaptım.
Nereye gittiniz?
Daniel S.: Türk kız arkadaşım var. Onunla birlikte İstanbul’dan Alaçatı’ya gittim. Sahili takip ettik hep. Botlara binip Yunan adalarına da geçtik. Türkiye’de bisiklete binilebilecek çok güzel yollar var.
“Hollanda’da bakanlar bile işe bisikletle gidiyor”
İstanbul’da her şeye rağmen halinizden memnun gibisiniz...
Onno K.: Kesinlikle. Bu şehre bayılıyorum. Kendimi evimde hissediyorum. Orhan Pamuk’u okuduğumda ve Ara Güler’in fotoğraflarına baktığımda eski İstanbul sanki daha romantikmiş gibi geliyor ama yine de bu şehir çok güzel. Sorunlarla bir şekilde başaçıkılıyor.
Antonio G.d.C.: Uzun yıllar Ortadoğu’da yaşadım. Mısır, Lübnan, Suriye, İsrail gibi ülkeleri dolaştım ama İstanbul’dan daha güzel bir şehir görmedim. Burada yaşadığım için çok mutluyum.
Daniel S.: Bir bisiklet projesi yapmak var aklımızda. İnsanları İstanbul’da bisiklet kullanmaya özendirmek istiyoruz. Elbette koşullar çok uygun değil. Bisiklet yolları yok, arabaların size çarpma tehlikesi var, ama yine de bisiklete binmek imkansız değil.
Onno K.: Geçenlerde Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’la görüştüm. Ona bisiklete bindiğimi söyledim. Çok ilgilendi. Birlikte Beyoğlu sokaklarında bisiklete binmeye karar verdik. O büyük gün geldiğinde size haber veririm. Bu tür aktivitelerle insanlar bisiklete yönlendirilebilir.
Ama Türkler nedense arabalarına âşık. O koca ciplerinden ayrılıp bisiklete binmeleri biraz zor gibi...
Daniel S.: Evet, bisiklete binmek Türklerin gözünde prestijli, “havalı” bir durum değil. Hollanda’da milletvekilleri, bakanlar bile işe bisikletleriyle gider. Herkesin bisikleti vardır, bebeklerin bile. Yaklaşık 12 milyon bisiklet var ülkemizde. Biz spor olsun diye de kullanmıyoruz bunu. Bu bizim bir yerden bir yere gitmek için kullandığımız araç. Başka araçlar pratik ve mantıklı gelmiyor. Büyük bir arabaya bir insanın ihtiyacı yok.