08.06.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
Özlem AKARSU ÇELİK - Diğerkâm ozlemakarsucelik@gmail.com
Gezi eylemlerine damgasını vuran sloganlardandı “O son birayı yasaklamayacaktın”, “Alkolü yasakladınız, millet ayıldı”... İnsanlar 2013 yılının mayıs ayında en başta yaşam tarzlarına yönelik müdahalelere karşı çıkmak için sokaklara döküldüler. Gezi’nin yıldönümünde, yaşananlardan ders çıkarması gerekenlerin “ötekileştirici” söylemlerinin dozunu daha da artırdığını görüyoruz maalesef.
Hürriyet yazarı Sedat Ergin, 4 Haziran Çarşamba günkü köşesinde, “Başbakan kafayı bu kez demlenenlere taktı” diye yazdı. Başbakan’ın Soma faciasını eleştirenleri bile “demlenenler” olarak yaftalamasına itiraz eden Ergin uyarıyor: “Demlenmenin siyasal iktidar tarafından bir olumsuzlama, kötüleme aracı olarak kullanılması, insanların içtikleri için bir karalama öznesi haline getirilmesi yaşam tarzına açık bir müdahaledir. Müdahalenin muhakkak fiili güç kullanılarak yapılması gerekmez.”
Yüzümüzü güldüren tabela
Geçtiğimiz hafta Bodrum’da bir balık restoranında yemek yerken menüdeki yerli şarapların çeşitliliği dikkatimi çekti. Neden bunları marketlerde göremiyoruz diye sorunca mekan sahibi dert yandı. “Türkiye’de son yıllarda gelişen bağcılık, alkol yasağı olarak bilinen yasayla büyük darbe yedi. Dünya ölçeğinde şaraplar üretiliyor ama restoranımızda duvara isimlerini yazmak bile yasak. Reklama giriyor ya! İnsanlar şurada yemeğini yerken bir kadeh içebildiği için şükreder noktaya geldiler. Bira, şarap festivalleri yasaklandı. Oysa bağbozumu şenlikleri, üretim yapılan bölgenin kültürünün tanıtılması için önemli bir araçtı.”
Kasvetle kalktığımız yemekten sonra karşımıza çıkan tabela yüzümüzü güldürdü: Neyzen Tevfik Caddesi... Cadde üzerindeki meşhur dondurmacıya oturduk. Müşterilerden biri “Konyaklı dondurmanızı çok methettiler, onu denemek istiyorum” deyince
tezgahın arkasındaki genç başını iki yana salladı: “Artık alkollü dondurma satmıyoruz beyefendi. Bir yıldır yasak!”
Geçtiğimiz yıl bu günlerde okuduğum, Milliyet Pazar yazarı Mehmet Yalçın’ın, Tarım Bakanlığı denetçilerinin, İstanbul Bağdat Caddesi’ndeki dondurmacılara, alkollü dondurma sattıkları için ceza yağdırdığına ilişkin yazısını hatırladım. Tadımız hepten kaçtı, kalktık masadan. Şans bu ya, aileden pastacı bir dostumuzla karşılaştık. Bodrum’da kafe açmayı düşünüyormuş. Anlattık duyduklarımızı. Acı acı gülümsedi: “Bilmiyor musunuz? Biz artık kafelerde tiramisuyu likörsüz satmak zorundayız yoksa ceza yiyoruz. Tarım Bakanlığı ve TAPDK denetçileri kimseye göz açtırmıyor.”
Vicdani ret Anayasa Mahkemesi’nde
Türkiye’nin ilk vicdani retçilerinden ve “Vicdani sebeplerle askerlik yapmayı reddediyorum” dediği için tutuklanan ilk ismi olan Osman Murat Ülke, 2 Haziran 2014 günü avukatı Hülya Üçpınar aracılığıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Gerekçe, Türkiye’nin “dostlar alışverişte görsün hukuku”nu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu. Çünkü Ülke hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin
8 yıl önce verdiği karar hâlâ uygulanmıyor ve AİHM içtihadı uyarınca bir hak olan vicdani ret Türkiye tarafından tanınmıyor.
AİHM’in tespitiyle, devlet tarafından adeta bir “sivil ölüme” mahkum edilen Ossi hâlâ asker kaçağı görünüyor. Tüm dostları gibi ben de bu “sivil ölüm”ün tanığıyım. Tüm yurttaşlık hakları elinden alınmış olan Ossi tam 20 yıldır tek başına bir hukuk savaşı veriyor. Türkiye, AİHM tarafından hükmedilen tazminatı ödemiş olsa da Ossi’nin aynı cezaya tekrar tekrar çarptırılmasına neden olan ve sivil ölüm koşullarını ortadan kaldıracak düzenlemeleri yapmıyor. Ossi’yi ne askere çağırıyor ne tutukluyor ne de özgür bir insan gibi istediği işte çalışıp seyahat etmesine izin veriyor!
“Askeri vesayeti bitireceğiz” diyenler, ne hikmetse vicdani ret söz konusu olduğunda sus pus oluyorlar.
Uluslararası Gençlik Ödülü
Orİjinal adı The Duke of Edinburgh’s International Award... Ödül deniyor ama bu bir yarışma değil. Merkezi İngiltere’de olan ve 140’ı aşkın ülkede uygulanan bir gençlik programı. Türkiye’deki uygulayıcısı ise Türkiye İnsan Kaynakları Eğitim ve Sağlık Vakfı (TİKAV)... Akfen Holding’in sponsorluğunda gerçekleşen programın tanıtımı geçtiğimiz
pazar İngiltere Büyükelçiliği’nde
yapıldı. Derneğin yöneticilerinden genç işkadını Pelin Akın’dan dinledim yenilenen programı. İngiltere’de bir iş başvurusu formunda “Uluslararası Gençlik Ödülü programının hangi bölümünü bitirdiniz?” sorusunu gördüğünde
bu işin önemini anladığını söylüyor
ve 14-25 yaş arasındaki gençlerin sosyal ve kültürel gelişimlerine katkıda bulunmayı amaçlayan programın tamamen gönüllülük esasına dayandığını, haftada 1.5 saat ayırmanın yeterli olduğunu anlatıyor. İlgilenenler için adres: intaward.org.tr...
Somatik deneyimleme
Her toplumsal travmada görüyoruz ki bir yol haritamız yok. Yaralarımızı nasıl saracağımıza dair yöntemlere yabancıyız. Oysa travma sonrası stres bozukluğu çağımızın hastalığı. Bu alanda uzun yıllardır çok farklı çalışmalar yapılıyor. Türkiye’de ise bunlar yeni yeni duyuluyor.
Yoga eğitmenliği yapan Funda Battle, bu hafta sonu İzmir Taş Ev Akademi’de çok farklı bir seminer veriyor: “Somatik deneyimlemeye giriş: Stresin Biyolojisi”. Somatik deneyimleme Türkiye için yeni bir kavram. Bu alanda çalışan bir-iki kişi var. Ne olduğuna gelince... Bedeni esas alan bir travma tedavi yöntemi. Amerika’da, Avrupa’da enstitüleri, vakıfları var. Travma yaşamış kişilerle çalışan meslek gruplarına özellikle tavsiye ediliyor. En çok ilgi gösterenler de zaten psikiyatrlar, psikologlar, psikoterapistler, doktorlar, hemşireler, öğretmenler ve bedenle çalışanlar...
İsteyen herkesin deneyimleyebileceği bir yöntem olduğunu vurguluyor Funda Battle. Konuştuğumuzda eğitimini tamamlamak üzere İrlanda’ya gitmek için hazırlık yapıyordu. Kendisini bu yöntemle buluşturansa bir dönem yaşadığı Amerika’da tanıştığı Peter Levine olmuş. Levine, Türkçeye de çevrilen “Kaplanı Uyandırmak” kitabının yazarı...