Pazarİhtiyar Vosges dağları

İhtiyar Vosges dağları

11.11.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

İhtiyar dağlarda fazla çaba harcamadan, tehlikeyi göze almadan, kısa bir tırmanıştan sonra kendinizi zirvede bulmanız mümkün. Belki bu nedenle sevdim Vosges Dağları'nı, onlarda çoğu gidip azı kalan hayatıma uygun bir yokuş gördüğüm için

İhtiyar Vosges dağları

SEYİR DEFTERİ Vosges Dağları "ihtiyar" dağlar. Alpler'in "genç", Fransa'nın diğer bölgelerinde yer alan Massif Central, Jura gibi dağlarınsa " ihtiyar" olduğunu Galatasaray Lisesi'nde öğrenciyken coğrafya öğretmenimiz Askeri'den öğrenmiştim. Kulağa biraz tuhaf gelen bu ad hocamıza takılan bir lakap mıydı, yoksa kendi adı mı, şimdi pek iyi anımsamıyorum. Askeri'nin Fransa haritası üzerinde Vosges Dağları'nı bulup "İşte ülkenin en ihtiyar dağları!" dediğini çok iyi anımsıyorum ama. Yeşil, kahverengi, mavi ve sarı renklerden oluşan "yeryüzü şekilleri"nin doğusunda oldukça geniş bir alana yayılmışlardı. Şimdi, yıllar sonra, karşımda duruyorlar işte. Ve Almanya ile Fransa'nın sınırını çizmiyorlar yalnızca; ufukta engebeli, mavi tepeler de oluşturuyorlar. Çam ormanlarıyla kaplı yemyeşil tepeler. Diyeceğim ilk bakışta insanı büyüleyen, güzel, güzel olduğu ölçüde gizemli bir görünüşleri var. Sait-Die'nin gururu Jules Ferry boşuna "Yenilenlerin yakınmalarının kalbime dek ulaştığı bu mavi dağlara gömün beni" dememiş. Saint-Die-des-Vosges, Lorraine bölgesinde, tarih boyunca birbiriyle savaşmış iki komşu Avrupa ülkesinin, Fransa'yla Almanya'nın sınırını çizen Vosges Dağları'nın eteğinde küçük bir kasaba. Adını 7'nci yüzyılda buraya gelip ilk manastırı, sonra da ilk kiliseyi kuran İrlandalı keşişten alıyor. Aslında kasabanın tarihi çok daha eski çünkü kazıbilim bulguları bu dağlarda neolitik çağdan beri insanların yaşadığını, demiri belki bugünkünden daha ustaca ve özenle işlediklerini kanıtlıyor. Bu zat Fransa'da laik ve zorunlu ilköğretimin kurucusu, 19'uncu yüzyılın ikinci yarısında uzun süre milli eğitim bakanlığı, hatta başbakanlık yapmış ünlü bir siyaset adamı. Fransa bugün de geçerliliğini koruyan laik öğretim sistemini büyük ölçüde ona borçlu. Ortaöğrenim okullarının kapılarını genç kızlara açan da o. Saint-Die'nin bir başka özelliği daha var. Amerika, yani bir kıta olarak "Yeni Dünya", ihtiyar dağlarla çevrili bu eski kasabada doğmuş. Amerika'yı keşfeden Kristof Kolomb öldüğünde yeni bir kıtaya ayak bastığından habersizdi biliyorsunuz. Ve ilk kez burada, 1507 yılında Martin Walldseemuller tarafından yapılan haritada bir başka İtalyan kaşife, Amerigo Vespucci'ye atfen yeni kıtaya "America" adı veriliyor. Gutenberg'in matbaasının ilk kullanıldığı yerlerden biri de bu bölge. Çünkü Almanya'ya yakın ve o dönemin matbaa tekniğinde önemli bir rol oynayan "temiz su"ya sahip. La Meurthe Irmağı hâlâ saydam, tertemiz ve içinden geçiyor Saint-Die'nin. Bu ırmak olmasaydı, güz güneşiyle aydınlanan bu güzel sonbahar gününde tenha bir kahve terasına oturup ırmağın akışına bakmasaydım, çam ormanlarından gelen temiz havayı tertemiz suyun görüntüsüyle içime çekmeseydim sevmezdim Saint-Die'yi. Çünkü kasaba son savaşta yıkılmış, eski evlerin yerini bir örnek ve çirkin yapılar almış. Nazilerin buradan çekilmeden önce dinamitledikleri katedralin kırmızı duvarları, vitrayları ve o canım gotik kemerli avlusu da bir hayli hasar görmüş. Oralarda da dolaştım bir süre ama Saint-Die'de asıl görülmesi gereken ihtiyar dağlardı. Bu dağların pınarlarından fışkıran serin sular, heybetli çamlar ve patikalardı. Bu ırmak olmasaydı... Genç dağlara tırmanmak zordur, sarp kayalıkları aşmak, uçurumlara düşme tehlikesini göze alıp dar patikalardan geçmek zorunda kalırsınız; ne doğa ne iklim yardımcı olur size, oysa burada ihtiyar dağların eteğinden zirveye çıkmak hiç de zor değil. Fazla çaba harcamadan, tehlikeyi göze almadan, kısa bir tırmanıştan sonra kendinizi zirvede bulmanız mümkün. Belki bu nedenle sevdim Vosges'ları, onlarda çoğu gidip azı kalan hayatıma uygun bir yokuş gördüğüm için. Beni fazla zorlayıp yormadıkları, tırmanmaya kalkışırsam kolayca bağırlarına basacaklarını bildiğim için.Saint-Die'nin bir başka özelliği de her yıl uluslararası bir coğrafya festivaline ev sahipliği yapması. Dünyanın en ünlü coğrafyacılarıyla gezi yazarları her yılın ekim ayında burada, Vosges Dağları'nın eteklerinde buluşup tartışıyorlar. Bu yıl festivalin konusu "Küreselleşen Dünyada Enerji"ydi, konuk ülkeyse Romanya. Coğrafyacıların buluşması Drakula'nın ülkesinin mutfağını da tanıma olanağını buldum böylece. Şaraplarında pek iş yoktu ama köfteleri bizim Ramiz'inkiler kadar nefisti. Gastronomiyle kitap oburluğunun kardeşçe birlikteliğine de ilk kez burada tanık olduğumu itiraf etmeliyim. Konuk ülke tarafından sunulan yemeklerden sonra hiç kimse kitaba burun kıvırmadı, tam tersine hücum etti. Bölgenin dört bir yanından gelen kitapseverlere Fransa'da son çıkan gezi kitabım "İzler ve Gölgeler"i imzalarken "ihtiyar yazarların" da "ihtiyar dağlar" gibi aşındıkça olgunlaştıklarını, sertlikten, fazla irtifanın yol açtığı kibirden arındıkça daha fazla okunduklarını fark ettim. Yazarlar da dağlara benziyor