27.09.2020 - 03:07 | Son Güncellenme:
ÖZLEM ÜLKÜ
Vedalar hüzünlüdür… Çok görkemli, ışıl ışıl etkinlikler içinde yapılsa, her şey çok güzel görünse dahi insanı duygulandırır. Yıldırım Mayruk’un jübile defilesi gibi… Dile kolay, 60 yıl. Türk modasına verdiği emekle, ince ince işlemiş adını, çalışmalarını hafızalarımıza. Ve artık “emekli” olma kararı almış. Böyle görkemli bir ismin vedası da görkemli olmalı dercesine geçtiğimiz günlerde düzenlenen defilede, podyumların gelmiş geçmiş en iyi isimleriyle beraber toplam 200 model podyuma çıktı. Hatta kimi kızlarıyla yürüdü o platformda… Ama öyle bir isim vardı ki daha podyumda ilk göründüğü an, herkesi ayağa kaldırdı: Türkan Şoray. Türk sinemasının sultanı. 35 yıllık dostunun bu önemli günde podyumda yanında oldu. Uzun yıllar hafızalarımızda kalacak o anların ardından Şoray’a yaşadıklarını, hislerini, Yıldırım Mayruk’la ve modayla ilişkisini sorduk.
24 yıl önce görmüştük sizi podyumda. Şimdi ise Yıldırım Mayruk’un jübile defilesinde çıktınız. Sizi oraya taşıyanlar nelerdi?
Daha önce sevgili Cemil İpekçi’nin “Şahmeran” isimli defilesinde podyuma çıkmıştım. Aradan çok uzun yıllar geçti doğru. Yıldırım Mayruk’un defilesinde beni sahneye çıkaran birçok neden var. Yıldırım Bey’i çok çok sevmem, onun zarafetine ve kibarlığına olan hayranlığım, mesleğine olan aşkına hayranlığım ve elbette tasarımlarına hayranlığım... Yıllardır biriken dostluğumuz da buna dahil. Ve de veda ediyor oluşu bana çok dokundu. Moda dünyası adına bir kayıp olarak gördüm. Beni bu özel gecesine davet ettiği zaman, hiç tereddütsüz ‘evet’ dedim.
Nasıl duygular yaşadınız, podyuma ilk adım attığınız andan itibaren?
Veda jübilesi çok duygusal bir geceydi. Birbirinden yetenekli, birbirinden güzel tüm profesyonel mankenlerimiz, Yıldırım Bey’e vefa duygusuyla oradalardı. Hepsinin gözleri dolu doluydu, hepsine sarılmak istedim. Hepimiz çok hüzünlüydük… Veda edişi hepimizi üzdü. Ama benim için bu bir veda değil, kalbimizde her zaman ayrı bir yeri olacak Yıldırım Bey’in.
Taşıdığınız kostüm de oldukça beğenildi. Şimdi sizde mi?
Giydiğim kıyafet Yıldırım Bey’in son tasarımlarından biriydi, bu da beni çok duygulandırdı. O kıyafeti bir anı olarak saklayacağım. Benim için çok değerli bir kostüm.
“Seni Kalbime Gömdüm’ filmimde Mayruk imzası vardır”
Yıldırım Mayruk, 60 yıllık meslek hayatına son verdiğini duyurmuş oldu bu özel gece ile… Sizin onunla ilişkiniz nereye dayanıyor?
Yıldırım bey ile çok uzun yıllardır dostluğumuz var. Tanışıklığımız bundan 35 sene öncesine dayanıyor. “Seni Kalbime Gömdüm” isimli filmimde, burjuva bir kadını canlandırıyordum. Karakter için birbirinden çeşitli, güzel kıyafetler gerekiyordu. Hemen aklıma Yıldırım Bey geldi. O kadını, kostümleriyle tam canlandırmam gerekiyordu. Yıldırım Bey’den randevu alıp gittim ve filmin kostümlerini tasarlamasını rica ettim. Senaryoyu okudu. Filmde, karakterin bütün sahnelerine, sahneye göre Yıldırım Bey kıyafet tasarladı. O andan sonra birçok güzel kostümlerde imzası oldu, beraber çalışmaya devam ettik. Daha sonraki birçok filmde Yıldırım Bey kıyafetler tasarladı, özel günlerde yine onunla çalıştım. Uzun süren bir beraberliğimiz oldu.
Bugüne kadar başka çalıştığınız isimler oldu mu? Kendinizi hep öyle teslim mi ettiniz yoksa siz mi karar verdiniz?
“Seni Kalbime Gömdüm” filmimin haricindeki bütün filmlerde, kostümlerimi hep ben tasarladım ve ben seçtim. Tasarımını ben yaptım ve bunları özel olarak diktirdim kendi terzilerime. Sevgili Mualla Özbek, Faize Hanım, Sevim Hanım, Sadık Kızılağaç gibi yıllar önceki modacılar kostümlerimi hazırladı.
“Sakladığım 110 kıyafet var”
Şimdilerle modayla ilişkiniz nasıl? Çalıştığınız, takip ettiğiniz isimler var mı?
Moda her sene değişiyor ama yıllar sonra tekrar eskiye dönüyor. Daha doğrusu eskiye yorumlanarak tasarımlar hazırlanıyor. Modayı aşırı takip etmek gibi bir merakım yok ama modanın çok da dışında kalmak istemem. Artık film çevirmediğim ve özel hayatımda da çok sade giyinmeyi tercih ettiğim için son yıllarda modacılarla pek ilişkim olmadı. Ama yeni, genç modacıların hepsini çok beğeniyorum.
Peki geçmişten günümüze filmlerden, sahnelerden sakladığınız, sizin için özel bir yeri olan bir kıyafet var mı?
Bütün kıyafetlerim benim için özel. Eski dönemden 110 kıyafetimi sergiliyorum. Bunların arasında Yıldırım Mayruk’un “Tatlı Nigar” filmim için tasarladığı beyaz, saçaklı bir tuvalet var. O kıyafeti çok sevmiştim.
“Filmlerde yeterince frapan giyindim”
Türkan Şoray tarzı denildiği zaman neler söyleyebilirsiniz? Stil kodlarınız var mı?
Kendime uygun, kendime yakışanı seçmek, kendi stilini oluşturmak çok önemli benim için. Ama en önemlisi yaşına ve yerine göre giyinmek. Bu gerçekten çok önemli benim için. Özellikle buna dikkat ediyorum. Sade çizgilerle kendime yakışan bir tarz buldum ve bu şekilde giyiniyorum.
Özellikle uzak durduğunuz, kaçındığınız neler var?
Moda bir zevk ve herkesin zevki farklı. Çok frapan kıyafetlerden özel hayatımda mümkün olduğunca kaçarım. Filmlerde fazla frapan giysiler giydim ve oradan hevesimi aldım. Bu yüzden özel hayatımda sade kıyafetler tercih ediyorum ve belki sadece küçük bir aksesuarla tamamlıyorum. Sade giyinince kendimi rahat hissediyorum.
Yıldırım Mayruk: Duygularım mutluluk ve gurur gözyaşlarına dönüştü
Bugüne kadar 65 koleksiyon sergileyen ve dünyada drapenin altın ustası olarak anılan Yıldırım Mayruk, son defilesini tarihi Fişekhane’de yaptı. Kâinatın tüm renklerinin kullanıldığı “Yıldırım Mayruk Jübile” koleksiyonunda 200 kostüm sunuldu. 15 milyon TL değerindeki koleksiyonunda kullanılan kumaş, malzeme ve aksesuarlar dünyanın en seçkin markaları tarafından Yıldırım Mayruk için üretildi. 1500 saat el işçiliğiyle işlenen kostümler arasında tayyör ve mantodan, işleme, drape gece kostümlerine, gelinliklere uzanan bir anlatım gerçekleştirildi. Türk moda tarihine altın harflerle yazılacak bir jübileye imza atan Yıldırım Mayruk, vedasıyla ilgili şunları söyledi: “Meslek hayatıma başladığım o günden bugüne modellerimi hiçbir karşılık beklemeden taşıyan 200 kızımı görünce ve tüm konuklar ayakta alkışlarken duygularım mutluluk ve gurur gözyaşlarına dönüştü. Ortağım Barbaros Şansal ile birlikte mesleği bırakmak ve markamızı kapatmak kararına gelince, niceliğin alkışlandığı, niteliğin yerildiği bir coğrafyada artık sanat ve zanaatın değer kaybettiği, bilge, tecrübe ve uzmanlığın vasatla kıyaslandığı ve mesleğin itibarsızlaştırıldığı bir ortamda yerimizin olmadığına karar verdik.”