08.04.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Özlem Ülkü
Herkesin hayatının bir döneminde karşısına çıkabilecek olan kanser, iki yıl önce Türkiye’nin önde gelen müzisyenlerinden Fahit Erkoç’un da kapısını çaldı. Zorlu mücadeleyi kazanan müzisyen, yaşadıklarını Alfa Yayınları’ndan çıkan “Avuç İçi Kadar Mutluluk” adlı kitabında anlattı. Kanser Haftası vesilesiyle bir araya geldiğimiz Erkoç’la, yaşadıklarını konuştuk.
- Öncelikle hem geçmiş olsun, hem de kitabınız hayırlı olsun. Nasıl yorumlar alıyorsunuz?
Okuyanlar güzel şeyler söylüyor. Hatta bir hayranım, “Türkiye, yeni bir yazar kazandı” demiş. Böyle sözler hem utandırıyor, hem de çok mutlu ediyor.
- Kitap yazma fikri nereden çıktı?
Yazmam gerektiğini söyleyen Acıbadem Hastanesi’nin direktörü Arzu Karataş’tır. Beni, bu çalışmaya o itti. Günlük tutar gibi yaşadıklarımı dile getirmeye çalıştım.
- Hastalığınızı nasıl fark ettiniz?
Antalya’da düzenli olarak sahne aldığım otelde masaj yaptırırken.... 2016 yaz başı gibi masözüm Figen, “Fatih bey, karnınızın sol tarafında şişlik görüyorum, bir doktora görünün” dedi. Ve bunu o gün 3 kez tekrarladı. Sanırım, bu uyarı hayatımı kurtardı. Temmuz başı gibi parça alındı ve sonuçlar geldi.
- Lenf kanseri teşhisini duyduğunuz an neler hissettiniz?
Sanki hiç aklıma gelmemiş gibi şok yaşadım. Birkaç saat sonra takmamaya başladım. Doktorlar tedaviye iyi yanıt veren bir hastalık olduğunu söyledi. Onlara inanmaktan başka yapacağım bir şey yoktu.
- Tedavi sürecini anlatır mısınız?
Doktorum Hilmi Ege öncülüğünde ilk kemoterapiyi aldık. Üç haftada bir olmak üzere toplam altı kere alacağım söylendi. Altı aya yakın sürdü. Hastalandığımı duyanlardan çok sayıda mesaj aldım. İyileşmemde onların da hakkı var. Moral, her şeyin ilacı.
- Çaresiz hissettiğiniz anlar oldu mu?
Yalnız kaldığımı düşündüğüm, hüzün dolu anlar yaşadığım oldu. Önemsiz birçok şeyi dert etmiş bir adamdım. Hayatta haksızlık yapan, başkalarına zarar veren çok insan var. Onların ruhlarının hastalıklı olduğunu düşünüyorum. O yüzden asıl önemli olan, ruhumuzun kanser olmaması! Kötülerden ve kötülüklerden uzak duralım. Yaşam çok değerli ve kısa.
- Tedavi sürecinde sahnelere ara vermemek zor olmadı mı?
Halsizlik olduğu zamanlarda sahnede olmak mantıklı gelmedi. Ama orkestradaki arkadaşlarımın para kazanamaması beni üzecekti. Bunu düşünerek hiçbir konseri iptal etmedim. Zaman zaman bar taburesine oturup söyledim. Zor oldu ama ekibime sahip çıkmam gerekiyordu.
- Bu süreçte yaşadığınız en büyük sorun neydi?
Bilgisayarlı tomografi çektikleri zaman 24 saat insanlardan uzak durmam istendi. El sıkışmak ve sarılmak yasaklandı. İnsanlar selam veriyor, fotoğraf çektirmek istiyor. Karşı koymakta zorlandım, üzüldüm ama bağışıklığım zayıftı.
- Hastalığı atlattığınızı öğrendiğiniz anda yaşadıklarınızı anlatır mısınız?
Artık nasıl tepki verdiysem doktorum, “Sevinmedin mi?” dedi. Zaten iyi bir sonuç bekliyordum. O kadar çok sevenim var ki, iyi olacağıma emindim.
“Kadınlar erkeklerden daha güçlü”
- Çalışmanızda eşiniz Mehlika Hanım’ın adının geçmediği bir bölüm yok. “Onun üzülmesi, içimin ayarını bozuyor” demişsiniz...
Hayatımdaki en büyük destekçim eşim. Ağustosta 31’inci yılımızı dolduracağız. Başka biri olsaydı, uzun süre evli kalabileceğimi zannetmiyorum. Her zaman, “Her şey çok güzel olacak” dedi. Ben onun kadar dirayetli olamazdım. Kadınlar erkeklerden daha güçlü.
- Bodrum ve Bursa’da yaşıyorsunuz. İstanbul’dan gitme sebebiniz neydi?
Bu şehrin verdiği yorgunluk canımı sıkmaya başlamıştı. Özellikle trafik katlanılmaz hale gelmişti. Müzik açısından üretken olmak için Bursa’ya gittim. Orada sanat akademim var. Hatta 11 Nisan’da Türk sanat müziği koromuzun gelirini Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Bölümü’ne bağışlayacağımız konseri var. Merinos’ta, herkesi bekleriz.
“Daha pozitif oldum”
- Kanser sonrası hayatınızda değiştirdiğiniz en büyük şey nedir? Aldığınız yeni kararlar var mı?
Hastalık baş gösterince eşimle hiçbir şeye üzülmeme kararı almıştık. Günü güzel yaşacağız demiştik. Daha pozitif biri oldum. Eskiden gürültüye, trafiğe dayanamıyordum. Artık bunları aştığımı düşünüyorum.
- Bu hastalığa yakalananlara neler tavsiye edersiniz?
Morallerini yüksek tutmaları gerekiyor. Hayattan hiçbir şekilde kopmamak gerektiğini düşünüyorum. Kendi bedenimizi unutmaya hakkımız yok. Bilinçli beslenmeye önem vermek gerekiyor. Sağlığınıza engel teşkil edecek bir işiniz yoksa çalışmaya devam etmelisiniz.