29.05.2022 - 03:00 | Son Güncellenme:
Pelin Gülşen - Pembe tarihte en son kimlik kazanmış renklerden biri olmasına rağmen, günümüzde yaygın bir biçimde kız çocuklarının ve kadınların rengi olarak görülür. Kırmızı ve beyazdan meydana gelen pembe renk, kırmızıdan şehvet, tutku, enerji, mutluluk ve feminenlik özelliklerini; beyazdan ise hassasiyet, masumiyet, saf aşk, romantizm, umut ve gençlik özelliklerini alır. Pembe kelimesinin günümüzdeki anlamını alışı 18. yüzyılın başlarına denk gelir. Pembe rengin adını gül çiçeğinden aldığı düşünülmekle birlikte, aslında antik çağlarda güllerin genellikle kırmızı, beyaz ve sarı olduğu göz önünde bulundurulduğunda o dönemlerde ifade edilmeye çalışılan rengin bugün bildiğimiz pembe olmadığını söyleyebiliriz. Latincede “roseus” kelimesi “gül çiçeğinden” türetilmiş olsa da bu kelimenin kırmızı rengin güzel parlak bir tonunu ifade etmek için kullanıldığı bilinmektedir.
Pembenin kadınsı çağrışımları nasıl başladı?
Pembe rengin kadınsı olarak kodlanmaya başlanması, 18. yüzyılda Avrupa’da giderek artan kozmetik kullanımıyla yakından ilişkilidir. Özellikle Fransa’da makyaj yapmanın çok moda olduğu bu dönemde, kozmetik kullanımı hayat kadınları ve aktrislerin kendilerine kar beyazı bir ten ve yanaklarda pembe bir kızarıklık vermek için faydalandıkları bir hile olarak da görülmüş ve eleştirilmiştir. Pembe rengin erotik güzellikle ilişkilendirilmesi genç, güzel ve doğurgan kadınların genellikle çiçeklere benzetilmesi ile ifade edilir.
Bugün hemen her yerde var olan, çocukluğumuzdan itibaren aşina olduğumuz “kızlar için pembe, erkekler için mavi” kullanmayı benimseten cinsiyet bazlı renk kodlamasının görece yeni ve hatta tesadüfi olduğunu öğrenmek şaşırtıcı gelebilir. 20. yüzyıldan önce, bebek kıyafetlerinin temizlik ve hijyen amacıyla çok sık kaynar suda yıkanması sonucunda renkleri solduğu için bebeklere beyaz renkli kıyafetler giydirilmiştir. Bu dönemde renkler cinsiyetten çok çocukların yaş aralıklarına göre farklılık göstermiştir.
Erkekler pembe giyer mi?
Pembenin ilk olarak erkek çocukları ile özdeşleşmesi bugünün penceresinden bakıldığında tuhaf gelebilir ama tarih pembenin kızlardan çok daha önce erkek çocuklara atfedildiğini göstermektedir. Bunun en önemli nedenlerinin başında kırmızı üniformalı askerlerin ve kırmızı cüppeli Hristiyan din adamlarının döneminde pembe rengin savaşın ve kanın rengini çağrıştıran kırmızının alt tonlarından biri olması sebebi ile en maskülen renklerden biri olarak görülmesi gelmektedir. Diğer yandan, Hristiyanlıkta önemli bir figür olan Meryem Ana’nın pelerininin genellikle mavi ile resmedilmesi sebebi ile de bu renk daha duygusal, hassas ve feminen olarak kodlanmıştır.
Bu kodlama sanatta da karşılığını bulmuştur. Thomas Gainsborough imzalı 1782 yılına ait Pink Boy ve 19. yüzyıl sonunda Jacques-Emile Blanche tarafından yapılan Portrait of a Pink Boy in a Sailor Suit tabloları, pembenin bugünkü anlamını kazanmadan önce oğlan çocukları için yaygın olarak kabul gören bir renk olduğunu destekleyen örneklerdendir. Thomas Gainsborough tarafından 18. yüzyılda yapılan The Blue Boy ile Thomas Lawrence’ın 1794’te yaptığı Pinkie tablolarını Amerikalı milyoner Henry Huntington’ın satın almasıyla renk kodlaması konusundaki fikir ayrılıkları azalmaya başlar. Erkek çocuğunun mavi renk kıyafetle, kız çocuğunun ise kıyafetinde ve şapkasında pembe tonlarla resmedildiği tabloların renkli kopyalarının 1938 yılında Life dergisinde yayımlanması pembe ve mavinin cinsiyet bazlı kodlamasını pekiştirmiştir. Bu sayede var olan cinsiyet rengi ile ilgili tartışmalar, cinsiyet spesifik renk kodunu, tablolarda resmedildiği şekilde “kızlar için pembe, erkekler için mavi” lehinde değiştirmiştir.
1930’larda modada ve kadın giyiminde pembe rengin öne çıkmasını takiben bu rengin kadın cinsiyeti ile kurulan bağı daha da güçlenmiştir. 1940’ların hemen öncesinde pembe renk ile kız çocukları ve genç kızlar arasında kurulan bağ pek çok pazarlama aktivitesi ile desteklenmiştir. Bu sayede geçmişten gelen maskülen izler silinip unutulmaya başlanmıştır. Kültürel faktörlerle yaratılan feminen algı o denli güçlenmiştir ki pembe renk 1940’larda kız çocuklarının rengi olmanın yanı sıra yetişkin kadınlar için de feminenliğin bir simgesi olarak görülmüştür. Pembe için başlayan bu trend, kısa sürede hazırgiyime ve başka ürünlere doğru yayılmıştır.
Günümüzde ise cinsiyetlerinden bağımsız olarak yetişkin kadın-erkek veya çocuk fark etmeksizin herkesin dilediği rengi giyebildiği görülmektedir. Bilhassa pastel pembe tonları erkek modasında tarihin tekerrür etmesi olarak yorumlanabilecek şekilde ön plana çıkmaya başlamıştır. Bu tercihin en önemli temsilcilerinden birisi ise “A Game of Thrones” adlı dizideki karakteri ile tanınan dünyaca ünlü oyuncu Jason Momoa’dır. Momoa, Oscar törenleri başta olmak üzere pek çok davete pembe renkli kostümlerle katılmasının yanı sıra günlük hayatında da maskülen görüntüsünü sık sık pembe renkte kıyafetlerle dikkat çekici hale getirmektedir.
Kadın kampanyalarında pembenin gücü
Pembe renk meme kanseri farkındalığı yaratmak için kullanıldığında kamusal alanda ciddi şekilde dikkat çekmiştir. 1991 yılında Meme Kanseri Vakfı kurucusu Nancy G. Brinker insanların pembe rengi yumuşak ve kırılgan bir renk olarak gördüklerini, ancak onların pembesinin böyle olmadığını; pembenin güçlü, mücadeleci, cesur ve kudretli olduğunu aktarır. Bir diğer kampanya ise Birleşmiş Milletler tarafından Emma Watson’ın ses getiren konuşması eşliğinde 2014 yılında hayata geçirilen HeForShe kampanyasıdır. Erkekler başta olmak üzere toplumdaki bütün bireyleri toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için beraber mücadele etmeye davet etmiştir. Kampanyada kullanılacak rengi belirlemek için Pantone ile çalışan Birleşmiş Milletler, kampanyanın tutkusu ve heyecanını en iyi şekilde ifade edecek renk olarak pembede karar kılmıştır.
KİŞİLİK
Pembe sıcak bir renk olan kırmızı rengin, beyaz renk ile yumuşatılmasından elde edilir. Bu yumuşak rengin insanlar üzerinde sakinleştirici bir etkisi vardır. Eğer etrafınızda sürekli pembe giyen birisi varsa çevresi tarafından kabul edilmeyi, desteklenmeyi ve sevilmeyi beklediğinin sinyallerini veriyor olabilir. Pembe renk dişilikle özdeşleştirilir ve bu rengi seven kadınlar duygusal, neşeli, çocuksu, sıcak ve arkadaş canlısıdırlar. Ancak derinlerdeki duygularını sadece çok yakın hissettikleri insanlar ile paylaşırlar. Pembe sayesinde, insanların düşünceli ve yardımsever yönleri ön plana çıkar.