14.06.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
FIRAT KARADENİZ-firat.karadeniz@milliyet.com.tr
Mustafa Kamil Abitoğlu 2014-2015 sezonunun şampiyonu Galatasaray’ın Rizespor’la yaptığı maçla hakemlik hayatını noktaladı. Maçtan önce futbolculardan alkış alan, maç sonunda omuzlarda taşınan Abitoğlu’nun futboldan kopmaya niyeti yok. Amacı gözlemci olarak yeşil sahaya olmasa da stadyumlara geri dönmek. Abitoğlu’nu memleketi Alanya’da ziyaret ettik...
-Son maçınıza çıkarken neler hissediyordunuz?
Son maç rüya gibiydi. Maç sabahı çok duygusal mesajlar geldi. Sabah salya sümük oldum yani. Ekip arkadaşlarım birçok organizasyon yapmış. O gün yaşadığım en sıra dışı günlerden biriydi.
-Maç nasıldı?
Sevilen bir hakemim ben. Bunu hakemliğimin son gününde de hissettim. Çok mutlu oldum. Maçlardan önce soyunma odalarını ziyaret edip başarı dilerim. Bu kez soyunma odalarını ziyaret ettiğimde sevgi ve hüzünle karşılandım. Bir Süper Lig maçında bunların yaşanması beni inanılmaz mutlu etti. Çünkü Lig TV’de yayımlanan “Quiz” programında futbolculara “En sevdiğiniz hakem kimdir?” diye sorulduğunda birçok futbolcu kardeşim benim adımı veriyor. Bu beni çok mutlu ediyordu. Beni ne kadar sevdiklerini son günümde de göstermiş oldular.
-Sizce federasyon sizi bu maça özellikle mi verdi?
Ben hem Türkiye Futbol Federasyonu’na hem de Merkez Hakem Kurulu’na çok teşekkür ederim. Çünkü beni onore etmiş oldular. Ben “Türkiye Kupası’nın finalini yönetirim sanırım” diye düşünüyordum. Fakat iyi ki bu maça vermişler çünkü finale verseler o duygu yoğunluğunda, ağlarken maçı yönetemezdim.
“Aklımda hakemlik yoktu, futbol oynuyordum”
-Hakemliğe nasıl başladığınızı da sorayım... Kaç yıl oldu?
1991’de üniversiteden mezun oldum. 1992’de aile büyüğümüz, Türkiye Bisiklet Federasyonu Başkanı Emin Müftüoğlu, kendisi Kuddusi Müftüoğlu’nun da abisi, bizi zorla hakem yaptı. Alanya’dan Antalya’ya kursa gönderdi ve hakem olduk. Hakemlik hiç aklımızda yoktu yani.
Ben futbol oynamayı seviyordum.
-Mevkiniz neydi?
Orta sahada oynuyordum. Sağ iç ya da orta sahanın ortasında. Fena da değildim. Hatta futbolculara espri de yapıyordum itiraz ettikleri zaman; “Sizin kadar olmasa da biz de biraz oynadık” diyordum.
-Hayatınızı, işlerinizi hep futbola göre mi ayarladınız?
Her şeyi hakemliğe; maçlara ve idmanlarımıza göre ayarladık.
-Türkiye’de hakemler uzun süre profesyonel olmadı. Şimdi değişiyor bu. Bu da bu işin zorluklarından biri sanırım...
Artık federasyon ve Merkez Hakem Komitesi bir çalışma yapıyor. Altı hakem arkadaşımızla profesyonel sözleşme yaptılar. Bu çok önemli. Bundan önce herkesin başka işleri vardı. Bunda Cüneyt Çakır’ın büyük etkisi var. O bizi sürekli olarak temsil ettiği için Avrupa’dan ya da dünyadan örnekler verdi. Böylece hakemlik şartları daha da düzelecek.
“Maç rahatlayınca telsizden şakalaşıyoruz”
-İlk Süper Lig maçınızı hatırlıyor musunuz?
Konyaspor-Kayserispor maçıydı. 1-1 bitti. İlk 15 dakika ruh gibiydim. Dördüncü hakem de Zafer Önder İpek’ti. Bana yardım etmek için çırpındı; sağa sola koştu. 15’inci dakikada “Birader biraz sakin ol” dedim. Sonuç olarak iyi bir performans ortaya koydum.
-Siz Süper Lig maçlarında görev almaya başladıktan sonra 10 sene içinde inanılmaz değişiklikler yaşandı; telsizler, çizgi hakemleri, köpük... Bunlar ne kadar kolaylaştırdı işinizi?
Bizim yetiştiğimiz dönemde ne bipli bayraklar vardı ne de telsizler. Bunlar hem işinizi kolaylaştırıyor hem de zorlaştırıyor. Çünkü altı kişinin lideri olmak yetenek istiyor. Altı kişinin de aynı şeyi düşünmesi gerek. Çok sevdiğim bir alıntı var: “Hedefleri aynı olmayan insanlar aynı yöne doğru hareket edemez.” Bu çok doğru. Ben iletişime açık bir insanım. Futbolcular neden seviyor beni? Çünkü iletişim kuruyorum; hâl hatır soruyorum, değer veriyorum...
-Telsizlerden maç içinde neler konuşuluyor?
Açıkçası benim muhabbetlerim süper. Tabii ki pozisyonlarla ilgili konuşuyoruz genellikle. Maç rahatladığı zaman ise espriler patlıyor; şakalaşıyoruz.
-Devre aralarında pozisyonları ekranlardan izliyor muydunuz?
Devre arasında telefonumuzu bile açmıyoruz. Soyunma odalarında ekranlar var. Ben kapattırıyorum. Zaten hiçbir şey gizli kalmıyor. İlla pozisyonları izlememize gerek yok. Taraftarların tepkisinden anlıyoruz; telefonlarından hemen kontrol ediyorlar. Doğru karar mı verdik, hata mı yaptık biliyorlar.
“10 yıl sonranın hakemliğini yaptım”
-En sevdiğiniz oyuncu kimdi?
Söyleyemem. Çünkü hepsini seviyorum. Oyuncuların zor olup olmaması hakeme bağlıdır. Futbolcularla konuşmak lazım; dünyadaki sistem bu. Ben hakemliğe başladığım zaman “Oyuncularla çok konuşuyorsun” diyorlardı. Ben de onlara “Ben 10 yıl sonranın hakemliğini yapıyorum” diyordum. Hakemler ana unsur değildir futbolda, yan unsurdur. Hakemler egolarından arınmış olmalı.
-Unutamadığınız bir maç var mı?
Biraz önce konuştuklarımızla ilgili bir şey anlatacağım: Kadrodaki hiçbir hakem bir futbolcuya “Topu sen elinle mi aldın?” demez mesela. Ben Turgay Bahadır’a Bursaspor-Samsunspor maçında “Top eline çarptı mı?” diye sordum. Turgay “Hocam bilerek yap...” dedi, ben de hemen golü iptal ettim. Sonra da Samsunsporlu oyunculara Turgay’ı alkışlattım.
“Çıkarmadığım kırmızı kart hayırlı oldu”
-En çok zorlandığınız maç hangisiydi?
3 Temmuz’dan sonra Trabzon’daki ilk Trabzonspor-Fenerbahçe maçını yönettim. Bir milyonu aşan bir nüfusa sahip bir şehir kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyor. Büyük bir camia da haksızlığa uğradığını düşünüyor... Maçı 3-1 Fenerbahçe kazandı ama kimsenin burnu kanamadı. Emre (Belözoğlu) ile (Didier) Zokora’nın bir pozisyonu oldu bu maçta. Emre sert bir hareket yaptı. Kırmızı kartlık... Ben sarı kart gösterdim. Hataydı. O savaş ortamında belki de hayırlı oldu. Benim için de şehir için de... Bir de çözüm sürecinin başladığı günlerde Diyarbakırspor-Bursaspor maçını yönettim. O da zordu. 13’üncü dakikada iptal ettim maçı.
“Sevdiklerime daha çok zaman ayıracağım”
-Hakemliğiniz sırasında zaman bulamadığınız ama şimdi yapmak istediğiniz şeyler var mı?
Sevdiğim insanlara, aileme, çocuklarıma ve şehrime daha çok zaman ayırmak istiyorum.
-Neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
Futbol oynamayı çok seviyorum. Kuddusi (Müftüoğlu) sakatlanmadan önce haftada üç gün maç yapıyorduk. Bisiklete binmek hoşuma gidiyor.
-Futbol muhabbetinin ortasında kalıyor musunuz?
Evet. Yapacak bir şey yok. Sorunlu bir maç yönetirsem bir-iki gün evimden çıkmıyorum. İşe gitmiyorum. Bazı maçlardan önce de işe gelmem.
-Bir şekilde futbolun içinde olmaya devam edecek misiniz?
Gözlemci olmak için başvuru yaptım. Sınava gireceğim. Hocalarımız tarafından uygun görülürsek Süper Lig’de gözlemci olarak görev yapacağım.