10.01.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Umut EROĞLU-umeroglu@gmail.com
Yeni yıla girerken hiç olmadığımız kadar kararlıyız. Bu yıl hep istediğimiz o tatile gidilecek, hayatımız daha bir düzene girecek ve o kilolar verilecek! Durun, aynı kararı geçen sene de mi vermiştiniz? Yoksa yaz öncesi verdiğiniz kiloları, kışlıklarla beraber yeniden mi üzerinize geçirdiniz? Merak etmeyin, öyleyse yalnız değilsiniz... Sadece bir tutam fazlalığı olandan obezite problemi çekenlere kadar herkes için “fazlalıklardan kurtulmak” bir mesele.
Bilim insanları kilo verme sürecini kısa vadeli ve uzun vadeli olarak ikiye ayırıyor. Her yıl bir yenisi ortaya çıkan evrensel diyet yöntemleri, çoğunlukla kısa vadeli grubuna giriyor. Yani kilo vermemizi sağlıyor fakat uzun vadede bir garanti veremiyorlar. Nedeniyse bugün tıbbın giderek kabul ettiği ve tedavi yöntemlerini evriltmeye başladığı temel bir olgudan kaynaklanıyor; hiçbirimizin metabolizması tıpatıp aynı değil.
Evrenselden kişisele...
Süt içmenin sağlıklı olduğu bilinir, peki dünya nüfusunun yarısının laktoz toleransı olmadığını ve bu yüzden süt içince hastalandıklarını biliyor muydunuz? Pek tabii ki metabolizmalarımız birbiriyle uyumlu ve birçok konuda aynı temelden hareket ediyor. Fakat bu, tek bir çarenin herkes için geçerli olacağı anlamına gelmiyor. Dolayısıyla belirli bir diyet yönteminin herkeste aynı etkili sonucu vermesi de mümkün değil.
Hızla ilerleyen genetik bilimindeki son gelişmeler, birkaç yıl içinde herkes için kişiye özel kilo koruma planları yapılmasına olanak verecek. Böylece bütün diyetlerin pabucunu dama atacak olan “genetik zayıflama” dönemi başlayacak.
Beş yıl içinde teknolojinin yaygınlaşmasıyla hemen herkesin genetik, davranışsal ve diğer sofistike verilerle kişiselleştirilmiş kilo koruma planlarına sahip olabileceğini belirten Texas Austin Üniversitesi’nden Molly Bray, konuya ilişkin ayrıntılı bir raporu ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü’ne sunan ekibin başında yer alıyor. Obesity dergisinde yayımlanan rapora göre genetik veriler, yakın gelecekte sağlık uzmanlarının obeziteyi engelleme çalışmalarına yardımcı olacak ve zayıflama yöntemlerinin evrensel modelden kişisel formata dönüşmesinin önünü açacak.
Nokta atışı hedefler
Yeni yöntemle zayıflamak ve kilosunu korumak isteyenlerin önce tükürük örnekleri genetik dizilim amacıyla alınacak. Fitness cihazları, akıllı saatler, sağlıklı yaşam uygulamaları gibi pek çok kaynaktan toplanan bilgiler, genetik verilerle birleştirilecek. Ayrıca çevre etkenleri ve kişinin beslenme alışkanlıkları da baz alınacak. Bilgisayar algoritmaları tüm bu bilgilerden elde ettiği analizlere göre kişiye nokta atışı hedefler belirleyebilecek.
Kısa vadede insanların kilo vermesi konusunda önemli yol kat edildiğini fakat uzun vade için etkili sonuçlar alınamadığını belirten Bray, yeme alışkanlıklarımızı nelerin belirlediği, yağ hücrelerinin nasıl oluştuğu, obezitenin metabolizmayı nasıl etkilediği konusunda tıbbın önemli bir birikime sahip olduğunu söylüyor: “Artık bu verileri akıllıca birleştirip ihtiyacı olanlara ömür boyu yardım edecek yeni yollar keşfetmenin zamanı geldi.”
Şeker yeme isteğini bastıran hormon bulundu
Genetik zayıflama daha sağlıklı bir geleceği müjdelerken, başka bir iyi haber de Iowa Üniversitesi’nden geldi. Eşzamanlı yürütülen iki çalışma sonucunda, vücudun şeker alımıyla doğrudan ilişkili bir hormon tespit edildi. Fibroblast büyüme faktörü 21 (FGF21) adı verilen bu hormon, yüksek karbonhidrat seviyelerine tepki olarak karaciğerde üretiliyor. Buradan kana karışarak beyne şeker açlığını bastırma sinyali gönderiyor. Fareler üzerinde yapılan deneyde FGF21 verilen farelerin yedi kat daha az şeker tükettiği gözlemlenmiş. Hormon şeker ihtiyacını keserken, kompleks karbonhidratları ve protein alımını etkilemiyor.
Geçtiğimiz yılın en çok satanlarından “Beden Aklıyla Zayıfla”nın (Hayy Kitap) yazarı Dr. Fevzi Özgönül, evrensel diyetlerin insan metabolizmasının işleyişine ters olduğunu öne sürüyor. Herkesin kendi bedeninin sesini dinleyerek ideal kilosuna ulaşabileceğini savunan Özgönül, kendi metotlarıyla bugüne kadar 10 bine yakın kişiyi zayıflatmış. Özgönül genetik zayıflama yöntemi hakkında görüşlerini bizimle paylaştı:
“Yeni geliştirilmeye çalışılan kişinin genetik yapısına uygun beslenme ve egzersiz programıyla zayıflama yöntemi, şüphesiz klasik diyet yöntemlerine göre çok daha akılcı geliyor. Aslında tüm canlılar doğumdan itibaren genetik yapısındaki bilgilere göre koklama, tat alma, görme, duyma ve dokunma duyularının yönlendirmesiyle kendilerine uygun yiyecekleri seçme ve hareketleri yapma becerisine sahiptir. Bu nedenle hayatlarını tehlikesiz bir şekilde sürdürüp karınlarını doyurabilirler. Fakat sadece insanoğlu ve beslediği evcil hayvanlar, yaşam koşullarına ve yedikleri sanayide üretilen yiyeceklere bağlı olarak bu duyularını kaybedebilir ve şişmanlayabilir. Yürütülen çalışmalar insanlara bu duyularını geri kazandırmak, ideal beden ve sağlık koşullarında yaşamlarını sürdürmeleri bakımından daha doğru bir yol gösterici olacaktır.”