22.02.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
Nilüfer KUYAŞ
23 şubat günü yani yarın, Fazıl Say Paris'te ilk resitalini veriyor. Üstelik programın biletleri haftalar öncesinden tükendi. Yaşları otuz civarında olan yeni kuşaktan ve dünyaca ün yapmaya başlayan yedi genç piyanistin Louvre Müzesi'nin salonunda sahneye çıkacağı dizide, kapalı gişe çalan tek piyanist Fazıl Say.
Düşündükçe, Mona Lisa gibi bir tebessüm beliriyor duduklarımda. Düşündükçe seviniyorum, Jokond artık çerçevesinde sıkılmayacak, çünkü Fazıl'ın piyanosu çınlayacak Louvre Müzesi'nin koridorlarında.Nazım'ın deyimiyle Felemenk ustaların ilahe edasıyla resmettiği, sucuk tacirlerinin tombul madamları, Fazıl'ın Nasreddin Hoca danslarıyla fıkır fıkır yerlerinde oynayacaklar.
Fazıl'ın Manhattan'da Bir Derviş adlı bestesinin çılgın ritimleri duyulduğunda, Jokond bütün hüznünü ve Si Ya U'yla trajik aşkını unutup, bir başka diyara gönül verecek, İstanbul'a gelmek için zorlayacak çerçevesini.
Fransızlar Fazıl Say'ı en son dinlediklerinde Saint Saens piyano konçertosu böyle çalınmamıştı diye hop oturup hop kalkmışlar, Fazıl için 21. yüzyılın en büyük sanatçılarından birisi olacak diye yazmışlardı. Louvre'daki resitalden sonra bakalım ne diyecekler?Paganini'den bir tema üzerine Fazıl Say'ın çeşitlemelerini yahut Mozart'ın Alla Turca sonatını Fazıl Say'dan dinlediklerinde, Parisli eleştirmenlerin akılları nasıl uçacak merak ediyorum. Bu resital ve öncesinde Fazıl Say için Fransız basınında yazılanlar beni öylesine heyecanlandırdı ki, Liberation gazetesini önüme açıp, soluğu İnternet'teki Louvre adresinde aldım.
İkiyüz piyano belgeseli, yedi solo resital. Louvre müzesi 18 Şubat - 12 Mart arasında piyano müziğine eşsiz bir kutlama düzenliyor.İmgelerle Klasikler adlı dizide 20. yüzyıla damgasını vuran en büyük piyanistler hakkında çekilmiş belgesel filmler gösteriliyor.
Meraklılar Alfred Cortot, Edwin Fischer ve Wilhelm Backhaus gibi efsanelerin görüntülerini izlemek gibi ender bir fırsat yakalayacak. Toplam iki yüz piyano filmi arasında Rubinstein'dan Horowitz'e, Glenn Gould'dan Emil Guilels ve Svistoslav Richter'e kadar, oradan da halen yaşayan savaş sonrası kuşağın Claudio Arrau gibi ustalarına ulaşan bir piyano ziyafeti var.
Ama müze yetkililerinin hayal gücü asıl bundan sonra insanı etkilemeye başlıyor. Çünkü bu şölene davet ettikleri yedi genç piyanistin her birini, geçmişteki bir ustayla eşleştirmişler. Fazıl Say'ın payına da Friedrich Gulda düşmüş. Bu bir tesadüf mü? Geçenlerde tanınmış Fransız müzik dergisi Diapason'a kapak olduğu mülakatta kendini yakın hissettiği isimler arasında Gulda'yı da saymıştı Fazıl. Onu Horowitz'e benzetenler de var.
23 şubat günü Gulda'nın Mozart çaldığı piyano belgeseli gösterildikten sonra, Fazıl Say resitalinde Mozart sonatları ve çeşitlemeleri seslendirecek, ardından da kendi bestelerini çalacak.
Dizideki diğer genç piyanistler arasında Giovanni Belluci, Boris Berezovsky ve Olli Mustonen gibi başka yükselen yıldızlar var. Liberation muhabiri, Louvre'un program yapımcısı Monique Devaux'ya soruyor:
Neden Fazıl'a Mozart'ı uygun gördünüz? Monique hanım cevap veriyor:
"Fazıl'la karşılaştığımda onun dehasından etkilendim. İzleyicinin yarısında hayranlık, yarısında tepki yaratan cinsten, ama herkesi kendini sorgulamaya iten türde bir sanatçı o. Mozart'ı parmak uçlarıyla değil, tuşların dibinden çalıyor. Zaten Louvre'daki piyanistlerin hepsi güçlü kişilikler. Olli Mustonen ve Fazıl Say ise bence tam Gould'un mirasçıları, ikisi de tamamen sıra dışı."
Bu kadar karizmatikler, niye daha çok tanınmıyorlar, diyor gazeteci.
Cevap: Çünkü çok az görüldüler. Fazıl Say Paris'te ilk kez çalacak. Ve ekliyor: Fazıl Say'ın biletleri haftalar önce tükendi. Günümüzün genç piyanistlerinden dünyanın yedi harikası seçiliyor, birisi de Fazıl Say. Dedim ya, gururumdan Mona Lisa gibi sırıtıyorum günlerdir. Salı günü Fransız gazeteleri ne yazacak diye bekliyorum. Ve Jokond'a Nazım yoluyla mesaj gönderdim:
Fazıl'ın şans meleği olmayı kabul etti. Yarın gece Türkiye saatıyla 21'de, gülümsemesi çok daha farklı olacak.