17.11.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
BUKET AYDIN
Fransa’da doğup büyüyen ve tüm eğitimini de orada tamamlayan Özlem Posbaşoğlu sadece 15 günlüğüne Türkiye’ye geliyor. Strasburg’da zayıflama merkezleri ve klinik çalışmaları varken her şeyi geride bırakıp, anlatırken gözlerinin içini parlatan işini yapmak için İstanbul’a yerleşiyor. Aslında diyetisyenlik okumuş ama kendisini asla diyetisyen olarak tanımlamıyor. Henüz öğrenciyken buzla zayıflama yöntemini araştıran bir ekibin içinde yer alıyor. Hem Strasbourg’da hem de Torino’da bu araştırma grubuyla buzla zayıflama yöntemleri üzerine çalışıyorlar 2003 yılından beri. Formülleri ve özel çalışmaları var zayıflama konusunda. Zayıflamanın bir bütün olarak algılanması gerektiği görüşünde. Vücutta blokajlı bölgeler olduğunu ve buradaki blokajların kırılması için özel çalışmalar gerektiğini anlatıyor. Bunları da bizzat kendi uyguluyor. Umarım bu röportaj kilo vermek isteyen herkes için faydalı olur. İyi pazarlar.
Ben Strasbourg’da okudum. Diyetisyenlik bölümü mezunuyum. Hatta akademik kariyerimi orada başlatıp, Torino’da devamını getirdim. Ben aslında buzla zayıflama yöntemin araştırma ekibinin içinde buldum kendimi henüz öğrenciyken. 2003 yılında. Buzla tedavi yöntemlerini araştırıyoruz. Ekibin tek Türkü benim. Ve bu çok gurur verici.
İstanbul’a gelişiniz nasıl oldu?
İstanbul’a 5 yıl önce 15 günlüğüne geldim. Bir plastik cerrahın ekibine eğitim verip, bu yöntemi teslim edecektim. Aslında benim Fransa’da 4 tane de kendi kliniğim vardı. Öğrenciyken ilk kliniğimi açmıştım. Eğitimimi bitirmeden, iş kadını pozisyonunda buldum kendimi. İstanbul’da 15 gün kalınca, buranın tadını alınca Fransa’ya döner dönmez 3 hafta içinde kliniklerimi devrettim ve buraya yerleştim.
Diyetisyen misiniz?
Hiçbir zaman diyetisyenim diyemedim. Çünkü klasik bir şekilde diyetisyenlik yapmayı her zaman reddettim. Çünkü bir probleme müdahale etmek istiyorsanız onun derinine girmeniz gerek. Kişi belki depresyonda, belki doğum kilolarını veremiyor. Her kilonun bir hikayesi olduğu için ben sadece klasik bir liste hazırlayan, “Bir kibrit kutusu büyüklüğünde peynir ye” diyen diyetisyen olmak istemedim.
Bir de çok da bir işe yaramıyor sanırım. Herkesin kilo problemi var çünkü.
Bölgesel anlamda, estetik anlamda bir yerde kilitleniyorsunuz. Çünkü sistem diyor ki; “Beni kısıtladın”. Kıtlık bilgisi yani diyet modu beynimizde yükseldiği an kendine bir koruma yaratır metabolizma. Bazen basende olur bazen kollarda ama o yağlar bir yerde direnç göstermeye başlar. O noktada da diyetisyenin elinden artık çok büyük bir çözüm gelmiyor. Teknolojik müdahale şart oluyor. Ama bu demek değil ki her cihaza güvenelim.
Evet, çok fazla zayıflatma tekniği var.
Burada insanlara risk getirmeden, zarar vermeyecek bir teknolojik müdahale gerekiyor.
Buz gerçekten etkili mi?
Evet, çünkü hepimizin doğuştan ortak bir özelliği var; vücut ısısı. 36-39 dereceye programlıyız. Tıpkı bir bilgisayar gibi. O ısının dışına çıktığımızda metabolizma tepki gösterir; yazın terlememiz, kışın üşümemiz gibi. Biz de bu çalışma sayesinde -40 dereceyle şoklama yapıyoruz, yağları donduruyoruz. Buna duyarsız kalamaz insan vücudu.
Üşünüyor mu yaparken?
Yağları dondurduğu için bir üşüme olmuyor. Gayet de konforlu bir işlem hatta. Buzla işlem gördüğünüzü bile anlamazsınız çünkü teknoloji buzu yağa püskürtüyor. Morarma, kızarıklık gibi yan etkileri yok. Uygulamada kimyasal dahi kullanılmıyor. Çünkü bence estetik görüntü uğruna sağlık açısından zararlı, riskli görülebilecek hiçbir şey yapılmamalı.
Neredeyse tüm ünlüler size geliyor. Nasıl bu kadar büyüdünüz?
Çünkü işime aşığım. En iyisini nasıl yapabilirim diye devamlı araştırma yapıyorum. Gece mesela birden yataktan kalkıp, bir şeyler yazıyorum. Bir fikir geliyor aklıma, bir şey geliştiriyorum uykumda. Devamlı böyle bir arayış içerisindeyim.
Zaten işe yarayan bir yönteme sahipsiniz neden bu kadar uğraşıyorsunuz?
Kilo problemleri artık 20 yaşında başlıyor. Daha doğum yapmamış kişi ama metabolizma yaşı 40 çıkıyor. Çok üzücü. Yağlı bir organ yaşlı bir organdır. Günümüzdeki ihtiyaç 5 yıl önceki gibi değil, 10 yıl önceki gibi asla değil. İnsanlar kötü besleniyor, devamlı bir koşuşturma içindeler, stres gerginlik hepimizde üst seviyede. Dolayısıyla duygusal açlık diye bir şey var hepimizde. Anne karnında başlıyor bazılarında çünkü anne çok gergin bir gebelik geçiriyor. İhtiyaçlar o kadar farklı ki! Sadece tek bir cihazla olacak bir iş değil. Uzmanlar sürekli kendilerini geliştirmeli, eğitimlere gitmeliler. Benim geçen sene aldığım eğitimle bu seneki aynı değil mesela. O yüzden geçtiğimiz ağustosta tatil yerine kendimi buna adadım. Sezona dolu dolu başlamak istedim.
Ne yaptınız?
Ekibinde yer aldığım laboratuvarımla 40 yaş üstündeki kadınlara uygun bir program geliştirdik. Biliyoruz ki 40 yaş üstünde 20 yaşında yaptığınız diyetin aynısını yaparsanız o zamanki sonucu almıyorum dersiniz. Çünkü vücutta artık birtakım metabolik blokajlar söz konusu oluyor. Onları açmadığınız sürece kilo veremiyorsunuz. Bu blokajları açan bir uygulama keşfedildi.
Ne gibi mesela çalışmaya nereden başlıyorsunuz?
Boyun çevresinden başlıyoruz. Çünkü sırt bölgesi vücudun aynasıdır. O bölgelerdeki blokajları açmam gerekiyor ki, sisteme ben yoğun yağ kıracağım, bunları dışarı gönder emri yükleyebileyim. Bol ödemli bir vücut geldi bana diyelim, ben böbreklerde bir çalışma yapmazsam vücut bu kadar ödemi nasıl atsın? Kırılan yağları dışarı göndermesi için sisteme hazır ol diyoruz. Aletimizin iki tane aparatı var. Bir tanesi blokajları tespit eder tamamen size özel bir uygulamadır. Diğeri de akımları gönderir. Akım da aslında insan vücuduna yabancı bir şey değil. Bazen birine dokunduğumuzda elektrik çarpar gibi olur. Çünkü vücudumuzda doğal frekanslar da var, enerjiler. Onun birebirini yapıyoruz ama o blokajları açma niyetiyle.
40 yaş üstü kadınların vücudunda ne gibi değişiklikler oluyor?
Yağlanma tipi değişiyor. “Ben her zaman basenimden yağlanırdım” diyen kadının sırtında çizgiler ortaya çıkıyor. Vücudun üst kısmı genişliyor, tipi ve yağlanma şekli değişiyor. Kollar yağlanmaya çok müsait oluyor. Göbek, bel çevresi yağlanması sağlıksız da aynı zamanda.
Diyet yapmak da gerekiyor mu?
Buna diyet demeyelim çünkü sağlıklı beslenme her şartta olmalı. Vücut şekeri ve karbonhidratı zehir olarak algılıyor. Bunu tükettiğimiz sürece vücut yağlanmaya mahkum. Sınırlı tüketmek gerek. Biz o nedenle aslında kimseye diyet programı vermiyoruz.
Çoğu kişi bir 5 kilo fazlası olduğundan yakınıyor.
Şimdi bunu size böyle söylerler ama bilinçaltı hayır der. Çünkü o kendisi şikayetçi değildir ama iş ortamı, sosyal hayat, televizyon kilonun kötü bir şey olduğunu söylüyor sürekli. Bu sefer de kişi kendini beğenmemeye mecbur hissediyor. Birçok kadın kendini beğeniyor aslında. Biz o nedenle ilk etapta görüşme randevusu talep ederiz. Kişinin zayıflamak istediğinden emin olmalıyız. Beyinde bitirmediğiniz sürece başarılı olunmuyor.
Beyinde nasıl bitireceğiz?
Kendinizle oturup konuşmadığınız sürece, “Ben artık yağlı bir vücut istemiyorum, senden daha güçlüyüm” demediğiniz sürece bitmeyecek, yapılan işlemler de operasyonlar da bir süre sizi idare edecek.
Sizin sanırım herkesi de zayıflama programına almıyorsunuz değil mi?
Görüşme esnasında “Ben alkol tüketeceğim” diyen birini biz programa kesinlikle kabul etmiyoruz. Bir kadeh içki minimum 15 gün boyunca vücuttan atılamıyor. Ben seni nasıl zayıflatayım? Tükettiğimiz an içki kana karışıyor. Benim bunu yakma ya da dışarı gönderme gibi bir şansım yok. Bunu futbolcular yapamıyorsa ben asla yapamam. “Ben zayıflamak için size geleyim ne gerekiyorsa ödeyeyim, bunlardan da ödün vermeyeyim” diyerek olmaz.
“Ödem vücuda gönderdiğimiz çöplerdir”
Türk kadının en büyük şikayeti ne?
“Ekmek yemeden doymuyorum”, “Basenim, göbeğim gitmiyor”, “Ödem tutuyorum”.
Neden bu kadar ödem tutuyoruz?
Ödem aslında vücuda gönderdiğimiz çöplerdir. Şeker ve karbonhidrat tükettiğimiz sürece vücut ödeme mahkum. Vücudunun alt kısmı yağlanmaya müsait olan kadınların ödem oranı yüksektir. Ödemi artan biri yanlış besleniyor demektir.
Doğma büyüme Fransa’dasınız. Neden Fransız kadınlar incecik?
Fransa’da bir restorana girdiğinizde eğer özel bir talepte bulunmazsanız masanıza ekmek gelmiyor. Ekmek tüketmiyorlar.
Selülitler peki? Olmayan yok herhalde?
Selülit de bir inflamasyondur. Hücrenin şişmesiyle dışarıdan portakal kabuğu görüntüsü verir. Bacaktaki toksin oranı yükseldikçe selülitler fışkırıyor. Kimisinde beslenme kimisinde hormonal nedenlerle oluyor. Marilyn Monroe mesela güzelliğiyle tanınıyor ama çok selüliti vardı. Ve onun o selülit dolu bacaklarına insanlar o kadar ilgi duyardı ki. Eskiden güzelliğin simgesiydi. Çünkü çok fazla kadınlık hormonu salgılayan kadınlarda basen yağlanmaya ve selülite daha müsaittir.
“Menopoz değil yanlış beslenme kilo aldırır”
Menopoz sürecinde kilo almak kaçınılmaz mıdır?
Menopoz süreci değil size kilo aldıran, sizin o süreçte yanlış beslenmeniz. Çünkü duygusal olarak değişik bir sürece giriyorsunuz. Farkında olmadan beslenmeniz de değişiyor. Vücut kendi kendine yağlanma kapasitesine sahip değildir. İçinde bulunduğunuz yaş, süreç ne olursa olsun vücudunuz kendi kendine yağ üretemez. Bunu siz dışarıdan ona veriyorsunuz.
Genetik de kilo almayı etkiliyor mu?
Aslında genetik olan anneden kıza geçen mutfak alışkanlığıdır. Bir yemek kültürü, alışkanlığı var annenin empoze ettiği.
Buraya erkekler de geliyor mu?
Yüzde 30 oranımız erkek.
Ödem erkeklerde görülmüyor mu?
Ödem erkekler için geçerli değil. Çünkü onların yağlanma tipi göbek, bel çevresi. Bazen göğüste de yağlanma oluyor ama erkeklerin zaten spor yapmasalar bile bacakları kaslı.
Güzelleşmek için mi sağlık için mi geliyorlar?
Sağlık diyorlar ama aslında asıl hedef görüntü. Sektör ne olursa olsun, konumu ne olursa olsun herkes güzel olmak istiyor.
“Zayıflama cihazım çocuğum gibi”
Bu yöntemi sadece siz kullanıyorsunuz değil mi? Neden?
Çünkü tadı kaçardı. Çünkü Türkiye’de kimin ne yaptığını kontrol edemiyorsunuz. İki göstermeyle bir uygulama yapılamaz. Türkiye distbiritörü olarak biz görünüyoruz bu cihazın ama distbiritörlük yapmıyoruz. İsteseydim bize gelen o kadar VIP ünlü var ki, bu cihazı peynir ekmek gibi satardım. Ama tüccar zihniyeti yok bende. Benim bu çalışmada katkılarım çok büyüktür. O yüzden de Türkiye’ye yerleştiğimde firmaya bu uygulamayı ticarete dökmeyeceğimi söyledim. Onlar para kazanmak amaçlı almak istiyorlar bunu benden. Ne bu cihazın hikayesini biliyorlar ne de anatomiden anlıyorlar. Yatırımcı bir profil karşıdaki. Ne kadar anlayabilir ki kişinin ihtiyacını, kilolarının hikayesini. O yüzden hiçbir zaman sıcak bakmadım. Zayıflama cihazım çocuğum gibi benim yanımdan ayrılmıyor. Kendimi bildim bileli çalışmaya başladığım günden beri benim yanımda.