18.02.2024 - 02:00 | Son Güncellenme:
SEYHAN AKINCI - Türk dizileri 173 ülkede 750 milyondan fazla izleyiciye ulaşıyor. Tüm dünyada milyonları etkisi altına alan dizilerin lokomotifi ise şüphesiz bazen toksik bazen gerçek olamayacak kadar masalsı aşklarıyla başrol çiftleri.
Öyle ki bu dizilerin fandom’ları sosyal medyadan yapımcılar ve senaristler üzerinde baskı kuruyor ve çiftleri için daha fazla romantik sahne ve mutlu son talep ediyor.
Her yeni bölüm yeni bir hashtag’le milyonlarca insan çiftlerin sahneleri üzerine yorumlar yazıyor. Geçtiğimiz hafta #ilişki hashtag’iyle yayınlanan ‘‘Yargı’’ dizisinde odak Ceylin ve Ilgaz olunca reytinglerde zirve kaçınılmaz oldu. Peki, 2000’lerden bu yana aşklarıyla bizi mest eden en ikonik TV dizi çiftleri kimlerdi ve onların aşklarında en çok neyi sevdik? Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ayşe Naz Bulamur ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Aylin Dağsalgüler’e sorduk.
Dr. Aylin Dağsalgüler
“Asmalı Konak”-Bahar ve Seymen
Seküler kadın ile modern ama geleneksel erkek arasındaki ilişkinin ilk örneklerinden biri. Özgür, seküler Bahar (Nurgül Yeşilçay) ile yurt dışında yaşamış, modern ama geleneksel, aileyi ön plana koyan, dini ritüellerini bayramda da olsa gerçekleştiren Seymen Ağanın (Özcan Deniz) aşkı hepimizi ekran başına mıhlamıştı. Bu aşkın devamını sinema filmi olarak da izledik. Bahar ve Seymen’in sevişme sahneleri çiftlerin evlendikten sonra bile sevişebildiği gerçeğini yok saymadan aşklarını gösteriyordu.
“Muhteşem Yüzyıl”-Hürrem ve Süleyman
Tarih kitaplarına, belgesellere, hikâyelere konu olan Hürrem (Meryem Uzerli) ile Süleyman’ın (Halit Ergenç) aşkı diziye konu olunca ortalık karıştı. Harem öyle mi, Süleyman böyle mi, eyvah imparatorluğu kadınlar mı yönetiyor derken, komşu ülkelerden iktidara siz bizim ecdadımızı nasıl gösteriyorsunuz tepkileri geldi. Aşka düşman bir siyasi alan ne yaparsa yapsın bu aşkın anlatılmasına engel olamadı. Yerli dizi tarihimize altın harflerle yazılan bir dizi oldu.
“Çemberimde Gül Oya”-Yurdanur ve Mehmet
Türkiye yakın tarihi insan hikâyeleri üzerinden anlatılınca yüzleşilemeyen, hasır altı edilen gerçekler izleyici için bir dönem dizisi izlemenin yanı sıra kendi geçmişini sorgulamaya dönmüştü. Bu çarpıcı anlatının içinde en naif hâlleriyle Yurdanur (Özge Özberk) ve Mehmet’in (Mehmet Ali Nuroğlu) hikâyesi de geçmişteki aşkları, dostlukları hatırlattı. Onlar, bir fikir uğruna mücadele etmenin, kendilerinden farklı olanlarla karşılaşmanın her zaman çatışmaya yol açmayabileceğini, komşuluk ve yoldaşlığın yanı sıra, seçilmiş ailelerin de olabileceğinin hikâyesini aşklarıyla anlattılar.
“İstanbullu Gelin”-Süreyya ve Faruk
Özgür kız Süreyya’nın (Aslı Enver) kendinden yaşça büyük Faruk Boran’la (Özcan Deniz) aşkı peri masalından hallice başlamıştı. Çokça kavga, çokça anlaşmazlık arasında herkesin bir araya geldiği, sırların döküldüğü ve birlikte iyileşildiği Boran’lar dünyasında Süreyya ve Faruk gece ile gündüzün tamamlayıcı ahengi içinde yaşadılar. Dizi sadece başroldeki bu ikilinin aşkını değil, Esma ile Garip, Dilara ile Adem, İpek ile Fikret, Senem ile Akif’in aşklarıyla da hatırlamaya değer.
“Poyraz Karayel”-Ayşegül ve Poyraz
Ayşegül (Burçin Terzioğlu) ile Poyraz’ın (İlker Kaleli) aşkı oyun içinde oyunla Oğuz Atay’ın “Tehlikeli Oyunlar”ından pasajlarla anlatıldı. Poyraz’ın mücadelesi, hayatta iki zıt uca savrulurken Ayşegül’e tutunması bugün televizyondaki hikâyelerde bulamadığımız derinlikte bir ilişki anlatmıştı.
“Yalı Çapkını”-Seyran ve Ferit
Toksik ilişki kavramı bu ikilinin ilişki biçimini en iyi açıklayan kavram olabilir. İlk sezonda zorla evlendirilip sonra birbirlerine aşık olmalarını izlerken didiştikleri ama mutlu oldukları sahneler vardı. Jabbar’ın “Cesaretsizce Olmuyor” şarkısında yatak odalarında dans ettikleri sahnedeki sıcaklık senaryoda hızlıca kayboldu. Her yakınlaştıklarında ikisinden biri güven problemi yaşıyor. Seyran ve Ferit’in ilişkileri şiddetli iletişim üzerine kurulmuş gibi. Bunca kalp kırıklığından sonra Seyran (Afra Saraçoğlu) ve Ferit’in (Mert Ramazan Demir) mutlu olması imkânsız gözüküyor.
Prof. Dr. Ayşe Naz Bulamur
“İnci Taneleri”-Dilber ve Azem
Pavyon dansçısı Dilber (Hazar Ergüçlü), cezaevinden yeni çıkan ve kendisinden yaşça büyük bir öğretmeni sever. Babasını ‘şeytan’ addeden ve zorba kocasından kaçan kadının aradığı aşk, hayatındaki tehlikeli dalgalara karşı sığınabilecek bir limandadır. Azem Hoca’nın (Yılmaz Erdoğan) ufacık otel odasında güvendedir. Bakalım Dilber, bu ilişkide kendi yolunu bulabilecek mi?
“Aşk-ı Memnu”-Bihter ve Behlül
Halid Ziya Uşaklıgil’in eserinden uyarlanan dizide, Bihter (Beren Saat) ve kocasının öz yeğeni gibi büyüttüğü Behlül’ün (Kıvanç Tatlıtuğ) yasak aşkı ölümsüzdür. Bihter, orta yaşlı ve varlıklı Adnan Bey (Selçuk Yöntem) ile olan tutkusuz evliliğine, köşkte onlarla birlikte yaşayan genç ve yakışıklı Behlül sayesinde katlanır. Fakat Behlül’ün amcasına duyduğu minnet, ihtirasını dizginler. İntihar eden sevgilisinin mezarındaki hıçkırıkları, zorla söndürülmeye çalışılan bir ateşin ne kadar tehlikeli olduğunu gösterir.
“Ezel”-Ezel ve Eyşan
“Her ihanet sevgiyle başlar” sözleriyle başlayan dizi, bizi aşkla örülü bir intikam ateşinde yaktı. Ezel’in (Kenan İmirzalıoğlu) hayatını çalan Eyşan’a (Cansu Dere) olan nefreti aşkını dindirmez. Trende gözü yaşlı sevgililer birbirlerinin kollarında ölürken sonsuz aşka inanırız. Oysa anlatıcı (Tuncel Kurtiz), “Aşk intikamdan üstün değildir” diyerek izlediğimiz acıklı sahnenin gerçekliğini sorgular. Aşkın mı yoksa intikamın mı kazandığını bilemeyiz.
“Doğduğun Ev Kaderindir”-Zeynep ve Mehdi
Zengin bir aile tarafından büyütülen hukuk öğrencisi Zeynep (Demet Özdemir) ile öz annesinin mahallesindeki Mehdi Usta’nın (İbrahim Çelikkol) sınıf farklılıklarını aşan aşklarına kapıldık. İki anneli Zeynep’e yoldaş olan Mehdi’nin aşkı şiddetten beslendi. Zeynep, yaşadığı kâbustan uyanarak kaderimizi değiştirebileceğimizi gösterse de o etkileyici bakışların ardındaki hiddeti hiç unutmayacağız.
“Yargı”-Ceylin ve Ilgaz
Bir cinayet mahallinde aşka gelen Avukat Ceylin (Pınar Deniz), romantizmin tüm klişelerini kırdı. Ceylin, inceleme ekibi ayrıldıktan sonra Savcı Ilgaz’ı (Kaan Urgancıoğlu) suçun işlendiği ıssız ve karanlık ormanda öpmek ister. Fakat romantik savcı, delil aradığı olay yerinde sevdiğiyle yakınlaşmaz. Öpüşme sahnesini deniz ya da çiçek manzaralarıyla süslemeyen ve cinsel özgürlüğü olan bir kadın karaktere yer veren dizi kalbimizi fethetti.
“Ömer”-Gamze ve Ömer
Müezzin Ömer’in (Selahattin Paşalı), kendisinden yaşça büyük Gamze’ye (Gökçe Bahadır) olan aşkı ekranda çığır açtı. Ömer, imam babasından sokakta tokat yese de evden kovulsa da aşkından vazgeçmez. Gamze, onu evlatlıktan reddeden annesinin ve eski kocasının tehditlerine göğüs gerer. Çaresiz ve kimsesiz aşıklar, sebep oldukları fırtınayı zamanla dindirir. “Çocuklu dul kadına” âşık olmayı günah addeden İmam Reşat ile seyirci de tabularını yıkar.