PazarDüşler Akademisi

Düşler Akademisi

27.05.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Türkiye Vodafone Vakfı’nın engelli bireylerin hayatında fark yaratmak vizyonuyla hayata geçirdiği Düşler Akademisi Projesi, bugüne kadar hayatına dokunduğu 1386 öğrenciyle engelli bireylerin sosyal hayata kazandırılması, bu bireylere yönelik algının değişmesi yolunda öncü adımlar attı.

Düşler Akademisi

Engelli bireylerin hayatında sanat yoluyla somut değişimler yaratan, mezun ettiği gençlere ekonomik bağımsızlığını kazandıran Düşler Akademisi’nin atölyeleri de projeyle birlikte zenginleşiyor. Düşler Akademisi şimdi de, Düşler Mutfağı’yla onlara istihdam olanağı sağlamayı amaçlıyor.

Haberin Devamı


Türkiye Vodafone Vakfı Başkanı Hasan Süel, “Düşler Akademisi Projesi’yle engelli vatandaşlarımızın sorunlarını sahiplendiklerini ve sanat aracılığıyla potansiyellerini keşfetmelerine imkân sağlayarak hayatlarında fark yarattıklarını,” söylüyor. Süel, “Bu yola, engelliler için bir düşü gerçeğe dönüştürmek, yeni bir hayatın kapılarını açabilmek, engellerinden dolayı dışında kaldıkları sosyal hayata onları yeniden entegre edebilmek hedefiyle çıktık. Bu yolculukta onların dünyasına ulaşmak, onlarla diyalog kurabilmek çok önemliydi ve sanatın bu anlamda çok güçlü bir araç olduğunu biliyorduk. ‘Sanat ve sanatçı engel tanımaz!’ sloganının da verdiği ilhamla ve bakış açımızı değiştirdiğimizde onların hayatı değişiyor. Çünkü düşlerini gerçekleştirmek herkesin hakkı,” diyor.
Bünyesindeki atölyelerle sanatın farklı alanlarına temas eden Düşler Akademisi, daha fazla engelli gencin katılımıyla genişleyen yapısını yeni atölyelerle de zenginleştiriyor.

Haberin Devamı


Nisan ayında Düşler Akademisi’nin alt projesi olarak hayata geçirilen Düşler Mutfağı, engelli bireylerin mutfak alanında üretim yaparak potansiyellerini ortaya çıkarmalarına ve gelecekte bu alanda gelir elde ederek istihdam fırsatı elde etmelerine olanak sağlıyor...
Öğrencilerin pastacılık alanında mesleki beceri kazanmaları hedefiyle hayata geçirilen Düşler Mutfağı, engelliler için bir eğitim atölyesi olmanın dışında, imalathane olarak da değerlendiriliyor ve catering hizmeti sunuyor.

Düşler Mutfağı
Şef Elif Sarıkaya’nın haftada 5 gün 4 saat gönüllü eğitim verdiği Düşler Mutfağı’ndan elde edilen gelirin, daha fazla dezavantajlı gencin aktivitelerden yararlanması amacıyla değerlendirilmesi hedefleniyor.


Biz de Miço ve Yalvaç Ural olarak, Türkiye Vodafone Vakfı Başkanı Hasan Süel’le birlikte Düşler Akademisi’nde Ayşegül Hanım’ın önderliğinde buranın bütün bölümlerini gezdikten sonra Düşler Mutfağı’nda engelli arkadaşlarımızla birlikte cookie yapımı çalışmalarına katıldık. Tabii önce ayaklarımıza galoş giyip ellerimizi yıkadık. Daha sonra üstümüze aşçı giysilerimiz giydirildi ve şef Elif Hanım’ın önderliğinde down sendromlu öğrencilerle birlikte cookie yapımına başladık.

Haberin Devamı


Doğruyu söylemek gerekirse, çocuklar iç malzemeleri önceden hazırlamışlar; bizlere de amatör aşçılar olarak cookielerin üzerine fındık serpme görevini verdiler. Fırında cookieler pişerken, biz de ritim atölyesinde ebeveynlerle birlikte vurmalı çalgılarla müzik yapan çocuklarımızı izledik. Fırından çıkan cookielerin kokusu öyle bir sarmıştı ki binayı, çok geçmeden kendrimizi tepsilerin başında bulduk. Gerçekten çok lezzetliydi çocukların yaptığı bu vişneli kurabiyeler...
Ayrılırken hepsiyle tek tek kucaklaştık. Bir daha geleceğimize söz vererek ayrıldık Düşler Akademisi’nden... n
www.turkiyevodafonevakfi.org.tr

Düşler Akademisi


Gerçekleştirilen hayaller
Türkiye Vodafone Vakfı’nın Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Kalkınma Bakanlığı ve Alternatif Yaşam Derneği işbirliğiyle 2008 yılında hayata geçirdiği Düşler Akademisi Projesi, bugüne kadar 1.386 öğrenciyi topluma kazandırarak, bir hayali gerçeğe dönüştürdü. Sanatı, engelli bireylerin hayatında büyük dönüşümler yaratabilecek önemli bir araç olarak gören ve bünyesindeki atölyelerle sanatın farklı alanlarına temas eden Düşler Akademisi, daha fazla engelli gencin katılımıyla genişleyen yapısını yeni atölyelerle zenginleştiriyor.

Haberin Devamı

Kaz Dağı ve Çobanların Tanrısı Pan

İda Dağı, Güney Frigya diye adlandırılan, yani bugünkü Edremit’in Kocakatran Sıradağları’ndan en yüksek olanıdır. Homeros, ünlü “İlyada” adlı yapıtında İda Dağı’ndan söz ederken, hep “Ana İda” deyimini kullanır. Bazı kaynaklarda İda Dağı’nın (Kaz Dağı) başka bir adı da Çok Pınarlı İda Dağı’dır.


Söylenceye göre, tanrı Zeus o büyük Troya Savaşı’nı bu tepeden izlemiştir ve Küçük Menderes Nehri (Sıkamondros) bu dağdan akmaya başlamıştır.


Bir gün çok susayan Herakles, İda Dağı’nın eteğini kazarak Küçük Menderes Nehri’nin doğmasına neden olmuştur. Bu yüzden, ay ışığında Küçük Menderes Nehri’nde yıkanan kızların saçlarının renginin altın sarısına dönüştüğü Troya’da yaşayanlar arasında söylenegelmiştir. Bazı kaynaklara göre Troya kızları, evlenmeden önce Küçük Menderes Nehri’nde yıkanmanın onlara kutsallık getireceğine inanırlarmış.

Haberin Devamı


Bütün bunların dışında İda Dağı, önemini tanrı Zeus’un Hera ile evlendiği yer olmasından da alır. Çünkü tanrı Zeus, Anadolu’nun anaerkil tanrısı olarak adlandırılan Kybele tarafından Girit’teki İda Dağı’nda doğurulmuş, daha sonra da Anadolu’daki İda Dağı’na gelerek karısı Hera’yla evlenmiştir.


Geçmiş dönemlerde insanların en korktukları şey, kuraklık ve ona bağlı olarak da açlık olduğundan, yağmurlar yağdıran; insanlara bereketi ve açlığı getiren Zeus ile İda Dağı’nın o yöre insanları arasında önemi büyüktür.

Çobanların Tanrısı Pan

Hermes, Priapos’un akrabasıydı. Pan da Hermes’in oğluydu. Efsanelerde Pan boynuzlu, belden aşağısı keçi olarak çizilirdi. Pan, ıssız yerlerin tanrısıydı. İnsanları korkutan sessiz ve ıssız vadilerde insanların yüreğine bir panik salan hep Pan’dır. Görevi, vadilerden perileri kovmaktı.


Bir gün Pan, Pitys adında bir peri kızına âşık oldu ve poyraz rüzgârı bu kızı zorla Pan’ın elinden almaya çalıştı. Yeryüzü bu kıza acıdı ve onu kurtarmak için hemen bir çam ağacına dönüştürdü.


İnanışa göre, poyraz rüzgârlarında çam ağaçlarının çıkardığı sesler, Pitys adlı bu çam olmuş peri kızının sesidir. Başka bir inanış da şöyledir: Bir gün, Tiberius adında içi yolcuyla yüklü bir gemi, Ege Denizi’nde giderken Anadolu kıyısına yakın olan adalardan birine yaklaştığında, rüzgâr birdenbire kesilir, ortalığı bir sessizlik kaplar ve çok geçmeden, “Tammuz! Tammuz!” diye bir ses duyulur. Kaptan sesin geldiği yere doğru geminin yönünü çevirir. Kıyıya yaklaştıklarında büyük tanrı Pan’ın öldüğünü öğrenirler. İşte o günden sonra Pan’la birlikte periler, satirler tarihe karışırlar.


İşte bugün “temmuz” diye adlandırdığımız zaman kesiti, adını “tammuz” sözcüğünden almaktadır. Pan’ın ölümü temmuz ayının başlangıcıdır...

Düşler Akademisi

Farklı bir kedi ve kültür dergisi

“Kedici”, dergisinin alt başlığında “Kedi ve Kültür Dergisi” yazıyor. Alışılmış dergilere göre biraz aykırı sayılacak bu özgün ve özenli dergiden, doğrusunu söylemek gerekirse ilk kez haberdar olduk. Yoksa, “Kedici”nin tanıtımını size çoktan yapmış olmamız gerekirdi.
“Kedici”, konunun uzmanlarının çıkardığı bir dergi. Genel yayın yönetmeni bir veteriner de olan Dr. S. Tarkan Özçetin. Yayın kurulunda Mehmet Aktekin, Merthan Dündar, Ethem Polat, Levent Aker, Nil Bahadırlı gibi profesör, doçent, yardımcı doçent ve uzman cerrahlar yer alıyor.


Dergi iki ayda bir yayımlanıyor, fiyatı beş TL. Son sayısında, “Sevginin Markası Olmaz, Dört Ayak Üzerine Düşmek, Kediler ve Oyunlar, Somali Kedisi, Polonya Kedi Şovu’nda İki Gün, Anadolu’nun Evcil Aslanları” gibi birçok ilginç başlıklı sayfa var.
“Kedici”nin 13’üncü sayısında yer alan ve ilgimizi çeken yazılardan biri de, Mehmet Barış Özer’in Debby Maraspini’yle kedisi Trouble üzerine yaptığı bir röportaj: Trouble, Debby’nin çiftliğinde doğmuş. Dört yaşında, 11 kilo ağırlığındaki kedinin omuzuyla patisi arasındaki uzunluk 48.26 santim. Yere uzandığı zaman boyu 106.68 santim oluyor. Debby, “Kedisinin çocuklarla arasının çok iyi olduğunu, ama atlardan pek hoşlanmadığını,” söylüyor. Zaten kedinin muhteşemliğini resmine bakınca da kolaylıkla anlayabiliyorsunuz.

Düşler Akademisi

OKUL GİBİ OKUL

Âşık Veysel İlköğretim Okulu

Âşık Veysel İlköğretim Okulu yabancılaşmadan uzak, kendi kültürüyle büyüyen, farkındalığı yüksek çocuklar yetiştiriyor

İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yaptığı “Yazarlar Okullarda” programının Bağcılar’daki son etkinliği Âşık Veysel İlköğretim Okulu’nda gerçekleşti. Bu okulun oldukça deneyimli, bu tür etkinlikleri önemseyen bir yönetici, eğitimci ve öğretmen kadrosu var.
Okul bu etkinliğe bir ay önceden hazırlandı. Öyle çalışmalar yaptılar ki, acaba çok mu titizleniyorlar, diye düşünmeden edemedik. Bize soracakları soruları, belli konularda iletmek istedikleri görüşlerini defterlere döktüler. Okula gidinceye kadar farklı bir etkillikle karşılaşacağımızı hiç düşünmemiştik. Çok fazla Miço okuru olduğunu, daha kapıdan girer girmez anladık: Gazetemizdeki Miço Sayfası’ndan, eski Miço dergilerinden, Yalvaç’ın kitaplarından kestikleri sayfalarla yeniden resimler çizerek, yazılar yazarak, bulamadıkları kaynakların fotokopilerini çekip dört panodan oluşan bir duvar gazetesi hazırlamışlar ki, hayran olmamak işten değildi. Saatlerce bu panoların başında kaldık. Daha sonra etkinlik için salona girdiğimizde söyleşiye başlayacağımızı sandık, ama yanılmışız. Önce, okulun tiyatro kolu kitap okumanın yararları üzerine kısa bir oyun sergiledi: Oyuncuların kitaba benzeyen giysileri çok ilginçti. Çocuklar bu oyunu ilgiyle izlediler, tabii biz de. Sonra sahneye müzik kolu çıktı. Bağlama, gitar ve vurmalı sazlardan oluşan bu orkestranın iki solisti vardı. Bugüne kadar okullarımızda hasret kaldığımız türküler, çocuk şarkıları ve günümüzün sevilen popüler ürünleriyle kulaklarımızın pasını giderdiler. Özellikle okullarının adını taşıyan ozanımızın bir türküsünü çalıp söylemeleri çok anlamlıydı. Bugünkü çocukların hiç duymadıkları “Burçak Tarlası” gibi klasikleşmiş türküleri hep birlikte söylemeleri de bizi çok etkiledi...
Gösterilerden sonra sahneyi Yalvaç’a bıraktılar. O da başka okullarda yaptığımız dramaların dışında programlar sergiledi onlar için: Hikâyeler anlattı, bilmeceler sordu, oyunlar oynadı... Çok uzun ve güzel etkinliğin sonunda onlarla birlikte yemek de yiyerek bu güzel okuldan ayrıldık.

Aras Kargo’dan İstanbul’a 5 bin ağaç

Bugüne dek 133 bin ağaç dikerek Anadolu’yu yeşillendiren Aras Kargo, Kemerburgaz’daki eski maden ocağını ormana kavuşturmak ve bölgedeki doğal yaşamı canlandırmak hedefiyle rotasını bu kez İstanbul’a çevirdi.


Aras Holding Yönetim Kurulu Başkanı Evrim Aras, dikim töreninde yaptığı konuşmada “ÇEKÜL Vakfı ile yürüttüğümüz ‘Yeşile Hayat, Hayata Yeşil’ kampanyasıyla çeşitli nedenlerle yitirilmiş ekolojik alanları yeniden yeşile kavuşturuyoruz. Kemerburgaz’daki bu eski maden ocağı rehabilite edilmeden önce bir daha canlı yaşamının var olmayacağı verimsiz bir sahaydı. Diktiğimiz 5 bin fıstık çamı, sahil çamı ve akasya ile bölgeyi doğal haline kavuşturmayı hedefliyoruz,” dedi.