26.03.2023 - 03:01 | Son Güncellenme:
ZEYNEP KAKINÇ
ZEYNEP KAKINÇ- Önce Osmaniye ardından Kahramanmaraş, 9 Şubat’tan bu yana da İskenderun’da Gönül Mutfağı... İskenderun KYK Yurdu’nun kapısından girdiğim anda ilk dikkatimi çeken şey herkesin sanki yıllardır buradaymış gibi ne yapacağını biliyor olması. Kim mi onlar... Günde 180 bin kap yemek ve erzak hazırlayan aralarında depremzedelerin de olduğu Türkiye’nin dört bir tarafından gelen gönüllüler.
Gönül Mutfağı sabah 6’da mutfağın açılmasıyla birlikte hareketlemeye başlıyor. Girişte yemek ihtiyacıyla gelenler için bir sistem kurulmuş. İçeri girdiğinizde sizi önce koordinasyon masası karşılıyor. Bir tarafta paketlemeler yapılıyor, kocaman kazanların başında yemekler pişiriliyor. Fabrika gibi, kimi bulaşık yıkıyor, kimi temizlik yapıyor bir yandan da erzak kolileri taşınıyor. Sürekli bir hareketlilik var. Soğan soyanlar, patates doğrayanlar yerde oturmuş dur durak demeden vızır vızır çalışıyorlar. Kendinizi hiç yabancı hissetmeden doğrudan işe koyuluyorsunuz. Ben de aralarına girip patatesleri soymaya giriştiğimde anlıyorum o anda zincirin bir halkası olarak kucaklandığımı. Burada sosyal statünüzün hiçbir önemi yok. Nerede yararlıysanız sizi orada konumlandırıyorlar.
Gönül Mutfağı nasıl kuruldu?
Depremin haberi duyulduğunda İstanbul’da olan Şef Ebru Baybara Demir zarar gören 11 ilden biri olan Osmaniye’ye doğru yola çıkıyor. Burada Şef Türev Uludağ ile buluşan Ebru Baybara, Acil Gıda Kolektifi gibi destek gruplarıyla da bağlantıya geçiyor. Sonuçta, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı KYK yurdunun mutfağında yemek pişirmeye başlıyorlar. Topraktan Tabağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, destekler konusunda sürece entegre oluyor. Daha sonra Kahramanmaraş’a ve oradan da halen bulundukları İskenderun’a geçiyorlar. Bugüne kadar 6 milyon kaptan fazla yemek hazırlandığını öğreniyorum. Tüm çalışmaların gönüllü ve gönüllüler aracılığı ile olması nedeniyle mutfağa “Gönül Mutfağı” adı veriliyor. Lojistikten pişirenlere ve gıdaya her aşaması gönüllük esasıyla ilerliyor. Ramazanda sahur ve iftarla beraber 4 öğün yemeğe geçilmiş durumda. Bu da operasyonun daha da büyümesi anlamına geliyor. Yani gönüllü sayısının artması gerekiyor.
Ebru Baybara Demir çözümün bir parçası olmayı kendine dert etmiş bir kadın. 99’da Mardin’e gittiğinde turizm işletmesi olmayışını bir vazgeçiş değil, peşine kattığı 21 kadınla bir şehrin değişimine başlangıç olarak gördü. Sınırda Suriye savaşı olduğunda turizm yara alınca kadınların el emeğini gelire dönüştüren Hayatım Yenibaharı kurdu. Birçok entegrasyon projesi hayata geçirdi. Atalık sorgül durum buğdayını canlandırma ve pazarlarda atık dönüştürme projeleri artık dünyaya örnek olacak bir model haline geldi. Topraktan Tabağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifini güçlendirdi. Kooperatif bugün 50 çalışanı, sabun üretim atölyesi ve e-ticaret sitesi dahil 5 işletmesiyle 170’den fazla küçük çiftçinin ürününü her yere ulaştırıyor.
Kooperatif ihtiyaç listesini web sayfasında Deprem Yardımı bölümünde yayınlıyor. Bundan sonrası için Demir, “Amacımız yemek yoluyla sürdürülebilirliği ve burada yaşayanların istihdamlarını sağlayabilmek” diyor. Öncelikli hedeflerinin de özellikle gençler olduğunu vurguluyor. Şu anda Hatay’daki bir üniversite ile bağlantıdalar. Üzerinde çalışılan projeye göre, gastronomi bölümü öğrencileri başka şehre gitmeden stajlarını bu mutfaklarda yapabilecekler.
Gönüllüler anlatıyor
Kadir Sancar (İnşaat mühendisi): İstanbul’da yaşıyorum.Depremle birlikte hemen bölgeye gelmeye karar verdim. Ebru Şef’in paylaşımını gördüm ve aradım. O sırada Maraş’a geçiyorlardı, ben de oraya gittim. İlk günlerde böyle yoğun gönüllü yoktu. Çok çekirdek bir gruptuk. Gece bulaşık yıkıyorduk. Sabahları kamyonlardan koli indirmeyi ayarlıyorduk. Ben aralıklı olarak işin koordinasyonu, organizasyonu, planlaması tarafında bulundum. Adıyaman’ı, Malatya’yı görmedim, o iki yer için demiyorum ama Hatay’ı herkes görmeli ve kimse hayatına artık normal devam edememeli.
Hakan Aslan (Aşçı): Kocaeli’liyim. Askere gidecektim iş yerimden istifa edip doğrudan buraya yardıma geldim. Niyetim burada biraz kalıp, askere gitmeden tatil yapmaktı. Şu an üçüncü haftam. Çalışma temposu yoğun ama keyifli geçiyor. Sanki hep birbirimizi tanıyormuşuz gibi. Çok sıcak bir ortam var, çok fazla insana dokunuyoruz. Ana yemek bölümündeyim. Gönüllü arkadaşlar buraya gelirken korkacakları bir şey olmasın. Burada kalacak yerimiz, duşumuz gerekli her şey var.
Sudan Gurung (STK Baskanı): Nepal’de Haminepal adında bir insani yardım kuruluşunun başkanıyım. Depremle birlikte Türkiye için büyük bir yardım kampanyası başlattım. Burayı çok seviyorum. Katmandu’da yıllar önce bir deprem olmuştu ve o depremde Türkiye’nin Nepal’e olan yardımlarından dolayı çok etkilenmistim. Başlattığımız kampanya sonucu toplanan yardımların bir kısmı Türkiye’ye geldi. Devamı da var. Ama bu bana yetmedi. 2 Türk arkadaşımla birlikte buraya geldim. Daha çok mutfakta çalışıyorum ama ne iş olursa koşturuyorum, bazen dağıtıma da çıkıyorum.
Deniz Onursal (Bankacı): Bursa’dan geldim. Yaklaşık 40 gündür burada gönüllü olarak çalışıyorum. Ailem İskenderun’da yaşıyordu. Evlerinde hasar çok. Onları Bursa’ya evime götürdüm kendim de Ebru Hanım’la bağlantıya geçip buraya yardıma geldim. Burası çok kompleks bir yapı. Büyük bir organizasyon aslında. Ben şu anda koordinasyonda çalışıyorum. Sabah 5’te başlayan bir mesaimiz var. Hepimiz kimliklerimizi, egolarımızı, etiketlerimizi geride bıraktık geldik. Çok fazla gönüllüye ihtiyacımız var. Yani burada her dakika yapabilecek iş bulabiliyoruz.
Büşra Demir: 23 yaşındayım, İskenderun’luyum. Deprem zamanında Şırnak’taydım. Şu an paketlemede çalışıyorum. 23 Şubat’tan beri buradayım. İlk önce doğrama ekibindeydim, daha sonrasında paketleme ekibine geçtim. Ailemle çadırda kalıyorum. Bir sürü insana ulaşıyoruz ve çok fazla gönüllüye ihtiyacımız var.
Özlem Gündoğdu (Mutfak personeli): Depremin beşinci ya da altıncı gününde İstanbul’dan geldim. İlk günler çok az insan vardı, hep ağır işlerde çalıştım. Şimdi mutfakta çalışıyorum, joker eleman gibiyim burada.
Filiz Keçeci (Sağlık personeli): Buraya eşimin işi sebebiyle yaşadığımız Moritanya’dan geldim. Uzun zamandır takip ettiğim Ebru Şef’in ortamını Instagramda gördüm. Çok etkilendim. 11 gündür buradayım.
Fatih Üzülmez (Şef): Ürgüp, Nevşehirliyim. Finlandiya’da çalışıyorum. 20 güne yakındır buradayım. Gelirken herkes gibi ben de çok tedirgindim. Neyle karşılaşacağımı hiç bilmiyordum. Ben sıcaktaki yemeklerden sorumluyum. Her geçen gün biraz daha yemek kapasitemiz artıyor. Paydos diye bir saatimiz yok.
Gönüllü başvuruları için
*0530 957 42 75 numaralı whatsapp hattını arayarak ya da mesaj atarak gönüllü olmak istediğinizi belirtin. Gönüllü bilgilendirme formu var.
*Gönüllülerin en az 5-6 gün kalabilecek bir planlamayla gelmeleri önemli.
*3 öğün yemek ve konaklama alanı mevcut. Gelirken uyku tulumu, battaniye, küçük bir yastık ve kişisel eşya getirilmesi öneriliyor.
*Mutfak için maske, önlük, nevresim takımı, kaymaz taban terlik ve spor ayakkabı gerekiyor.
*Ulaşım masraflarını gönüllüler kendileri karşılıyor.
*Bir şef olmak veya mutfak konusunda uzmanlık aranmıyor. Patates soyacak kişiye de bulaşık yıkayana da telefonlara bakana da koli taşıyacak kimseye de ihtiyaç var.
*Gönüllülerin büyük çoğunluğu kadın. Çuvalların, kazanların taşınması, stok alanında çalışma, küvetlerin arabalara aktarılması gibi birçok konuda erkeklere de çok ihtiyaç var.