Pazar“Çellomla aynı yatakta yatardım”

“Çellomla aynı yatakta yatardım”

21.09.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Çellist Benyamin Sönmez: “Benim konservatuvar döneminde tek arkadaşım çelloydu. Kız arkadaşım bile olmadı. Hatta yurtta çellomla aynı yatakta yatardım”

“Çellomla aynı yatakta yatardım”

Çellist Benyamin Sönmez (25) kendini yaptığı işe delice kaptıranlardan. Sönmez’le Ankara’da Tunalı Hilmi Caddesi’nde buluşuyoruz. Caddenin en kalabalık olduğu saatlerde, bir kafeden bulduğu sandalyeyi kapıyor, trafiği durduruyor ve caddenin ortasında çalmaya başlıyor. Bize de “Haydi, çekin” diyor, kornalara ve sövgülere rağmen.
Çalarken kendini öyle bir kaptırıyor ki, eminim hiçbir şeyi, hatta bizim ona “Ezileceksiniz” diye bağırdığımızı bile  duymuyor. Çaldığı parça bitene kadar elleri, ayakları ve yüzü trans halinde... Fazla söze gerek yok, o gerçekten hayatın “Yürü ya kulum” dediği tiplerden. Bir de  gerçekten yetenekli olunca, şans melekleri başından  hiç eksik olmuyor.


Dünyaca ünlü çellistler Natalia Gutman ve Mstislav Rostropoviç sizi “Kaçık çellist, tartışılmaz yetenek” olarak nitelendiriyor. Henüz 25 yaşındasınız, kendinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hiç gösteriş meraklısı değilim ama adları tarihe kazınan çellist hocalarımdan bunları duymak beni daha da “delirtiyor”. Zaten bu meslek normal adam işi değil.
Klasik müzik dünyada can çekişiyor şu an. Bir gün Ankara’da bir konser verecektim. Çok kokoş bir kadın, bana “15 YTL’lik bilet çok pahalı” dedi. Ben de ona “Kuaföre gittiğinizde kaç lira ödüyorsunuz?” diye sordum. “80 YTL” dedi. İşte o zaman “Kuaförün emeğine saygı duy, benimkine duyma” dedim ve o gün bir daha delirdim.

“Benim için ‘Bu çocukta iş yok, boşuna uğraşmayın’ dediler”

Çocukluğunuzdan ve ailenizden biraz söz edebilir misiniz?
Almanya’da, Bremen’de doğdum. Ailem ben üç yaşındayken Akşehir’in Sultandağ köyüne taşındı. Çok kötü bir öğrenciydim, dersleri asar, sokaklarda  gezerdim. Babam eline ne verseniz çalan biriydi, grubuyla köy düğünlerinde çalıyordu. Bana müzik sevgisini o aşıladı.
Hiç oyuncak arabam, tabancam olmadı. Tek oyuncağım evde bulunan müzik aletleriydi. Aletlerin tuşlarını kırardım, tellerini sökerdim ama o gider yenisini alırdı. Sonra abim konservatuvarda kontrbas bölümüne girdi. Sürekli klasik müzik dinlerdi evde. Etkilenip ben de konservatuvara girmeye karar verdim.

Böyle bir ailede, sizin için sınavı kazanmak zor olmamıştır herhalde...
Tam aksine, Hacettepe’de bana “Bu çocukta iş yok. Boşuna uğraşmayın” dediler. Ama ben hırs yapıp ikinci sene kazandım. Parmaklarımı incelediler ve “Buna çello verelim” dediler. O zamana kadar herhalde bir tek çello görmemişimdir ama ikinci yılımda “abilerle” aynı seviyeye geldim.

Parlak bir öğrenciye dönüştünüz anlaşılan.
Hayır, dersleri hiç sallamazdım, sınıfta kaldığım, sınav günü uyuyakaldığım olurdu. Üçüncü sınıftayken Bilkent Üniversitesi’nde Ulusal Çello Yarışması yapıldı. Bir gün öncesinde okulda çok önemli bir sınav vardı. Sınavda resmen batmıştım. Rezildim. Ertesi gün aynı jüri yarışmada karşıma çıktı. Bana “Bu ne rezillik diyen adamlar!” yarışmada birinci olunca “Yüzyılda bir gelecek bir yetenek” demişlerdi. O günü unutamıyorum.
Benim konservatuvar döneminde tek arkadaşım çelloydu. Kız arkadaşım bile olmadı. Hatta yurtta çellomla aynı yatakta yatardım. Akşam oldu mu, yurttan kaçar, boş bulduğum bir yerde geceler boyu çalardım.

Yurtdışı maceranız nasıl başladı?
Ünlü viyolacı Yuri Başmet’in bir konserinde çalma imkanı bulmuştum. Bana “Senin iyi bir hocaya ihtiyacın var” dedi. Sonra cep telefonunu çıkarıp Natalia Gutman’ı aradı ve beni dinlemesini rica etti. Kabul ettiğini söyleyince, heyecandan hayatımda ilk votkamı devirmiştim.
Sonra çellomu alıp Almanya’ya gittim, bir yıl kaldım. Gutman’a kendimi tanıttım. Sadece üç öğrencisi vardı. Bana “Beş dakika çal, sonra sınıftan çık” dedi. Ama o beş dakika 1,5 saat oldu ve onun dördüncü öğrencisi oldum. O sırada kendisi Rusya’ya dönecekti. Bana “Sen de gel” dedi.

Peşinden gittiniz mi?
Ankara’ya döndüm ilk önce. Birkaç konser verdim. Konserde bir işadamıyla tanıştım. “Eğitim masraflarını karşılamak istiyorum” dedi. O şekilde Rusya’ya gidip Gutman’ın evinde dört sene kaldım; Çaykovski Konservatuvarı’na girdim.

Hedefleriniz neler?
Yurtdışında kalmam için çok ısrar edildi. Yeni Zelanda’da da bana  vatandaşlık teklif ettiler. Almanya’da da aynı oldu. Ülkemden vazgeçemiyorum ama burada destek bulamazsam, çello çalmak için her yere giderim. 

“6 milyon dolarlık çelloyu ödünç  aldım”

Hiç çellonuzun başına bir şey geldi mi?
New York’a iki yıl önce bir konsere gitmiştim. Havalimanında çelloya bir baktım, tamamen parçalanmış. Çok da önemli bir konser. Orada en tanınmış saz dükkanına gittim. Dükkanın sahibine durumumu anlattım. 50-100 dolarlık Çin malı bir çello almayı planlıyordum. Kendisi beni elektronik sistemle korunan bir odaya götürdü. En ucuzu 3 bin, en pahalısı 6 milyon dolarlık çelloların arasındaydım. Tabii ki en pahalı olanı aldım ve çalmak istediğimi söyledim. Bana “Aman, siz Türkler çok ateşlisiniz, lütfen dikkatli olun” dedi. Çalmamla adamı mest ettim ve bana 6 milyon dolarlık çelloyu konser için ödünç verdi. 

Devletin size bir katkısı olmuyor mu enstrüman konusunda?
İki yıl önce çaresizlikten Abdullah Gül’e, Tayyip Erdoğan’a mektup bile yazdım ama ne ses çıktı ne seda. Yurtdışında yüzlerce konser verdim. Ama elimde doğru düzgün bir enstrüman yok. Bazıları dalga bile geçiyor.
Yani  Formula 1’de yarışırken, ben Murat 134 kullanıyorum, rakiplerim ise Lamborghini.


“Müzik beni dizginliyor yoksa serseri olurdum”
Günde maksimum altı saat çalışırım. Çello aynen kadın gibidir. Şekli de kadın vücuduna benzer. Sürekli ilgi ister. Bir gün çalışmayın, ertesi gün küser, gıcırdar, yani size dırdır eder.
Klasik müzik dışında Dede Efendi, Ella Fitzgerald, Tony Bennett, Lara Fabian dinlerim. Filiz Akın ve Ayhan Işık’ın filmlerine bayılıyorum. Çok televizyon seyretmem, en son izlediğim dizi “İkinci Bahar”.
İnternet ve bilgisayar oyunları hayatımın olmazsa olmazı.
“FIFA 2008” en sevdiğim oyun.
Elime koluma dikkat etmem gerekiyor, yüzme dışında bir spor yapmıyorum.
Müzisyen olmasaydım serseri olurdum. Müzik beni dizginliyor.



Yazarlar