23.07.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
yural@milliyet.com.tr * * *Dizi bitiyor. Reklamlar, daha sonra da haberler başlıyor. Çocuklar televizyonun başında. Spiker, "Lübnan'da savaş! İsrail uçakları Lübnan'ı bombalıyor! İsrail, meşru müdafaa hakkını kullandı, diyor G8'ciler." Haberleri okuyan spikerin konuşmalarının arasında hep aynı savaş görüntüleri ve bir binanın bombalanışı defalarca görüntüye geliyor. Sanırım magazin programlarından haber programlarına geçen bir virüs olsa gerek bu anlatım: "Az sonra! Az sonra! Az sonra!" Çocuklar bu kez her düşen bombayla birlikte, "Bomm! Bommm!" diye bağırıyorlar. Babaları ta ki, "Susun!" deyinceye kadar. * * *Ağabey arka odada. Konukların yanında oturmaktan hoşlanmıyor. Odasının kapısını kapatmış, her zamanki gibi en kanlı bilgisayar oyunlarından birini oynuyor. Dünyadan ve yaşananlardan habersiz. Baba, haberlerde oğlunu odasından zorla salona getiriyor. "Yaşam bilgisayar oyunu değil!" diyor. "Bak, dünyada neler oluyor! Biraz ayakların yere bassın. Kocaman adam oldun." Çocuk, suratı bir karış, konukların yanında azarlandığı için öfkeli, somurtkan bir suratla koltuklardan birine oturuyor. O anda, Beyrut'ta otobüse binmek için birbiriyle kavga eden insanları ve bir annenin de karıştığı kavgayı gülerek izliyor. "Kadın adamdan daha iyi kavga ediyor!" diyor. "Bütün bu gördüklerinden bunu mu anladın?" diyor baba. "Defol, git burdan!" Çocuk söylenerek çıkıyor. Anne, "Çok yükleniyorsun çocuğa... Gel dedin, geldi..."* * *Öylesine kanıksadılar ki ekranlarda izledikleri savaş görüntülerini, gerçekle sanal oyunlar arasındaki farkı birbirinden ayıramıyorlar. Her gün birbiri ardına piyasaya sürülen bu oyunlar, sürekli dünyayı "iyiler ve kötüler" diye gösteren çizgi kahramanlar, ellerinde görülmemiş silahlarla dünyayı kötülerden kurtarmaya çalışıyor. Akıldan yoksun, güçlü, pazulu, donanımlı, sözde ölümsüz kahramanlar, çocuklarımızın dünyasına çarşaf, tişört, defter kabı, oyuncak olarak girmeye devam ediyor. Artık oyuncakçı dükkânlarının vitrininde tank, top, tüfek, tabanca, fişeklik, komando elbisesi, XRay dürbünleri, plastik kamalardan başka bir şey görmüyorsunuz. Kızlar, sürekli süslenmeye, boyanmaya, saç modelleri yapmaya, telefonda konuşmaya, erkek arkadaş edinmeye, chet yapmaya, şarkılarının sözlerini bile bilmedikleri şarkıcıların posterleriyle duvarlarını süslemeye yönlendiriliyorlar. Düşünmeyen, araştırmayan çocuklar istiyor birileri. Bu kültürü çocuklarına taşıyan anne-babalar, çevrelerine, onların hiçbir şey okumadıklarından, yakınıyorlar. * * *Shereen Kreidieh, Beyrut'ta yaşayan, çocuklar için kitaplar basan bir yayınevinin sahibi. Babadan yayıncı. Eşi Cemil turizmle uğraşıyor. Bir kızları var. Geçen yıl o da kızım Burcu gibi İngiliz Yayıncılar Birliği'nin davetlisi olarak kendi ülkesini temsilen "Dünyanın En Genç 10 Yayıncısı" arasında yer aldı ve İngiltere'ye davet edildi. Yeni yayın dönemi için yeni kitaplar bulmak, dünyanın her köşesindeki genç yayıncılarla tanışıp görgüsünü, bilgisini, deneyimlerini artırıp ülkesinin çocuklarına güzel kitaplar verebilmek için. Şimdi Beyrut'un dışındaki küçük bir dağ evine çekilmiş, ailesiyle birlikte savaşın bitmesini bekliyor. Şöyle bir e-mail göndermiş: "Okullar bombalandı! Öğrenciler yok! Kitabevleri yok! Toprağın altında kalan kitap depomuzun varlığından başka hiçbir şey bizi sevindirmiyor! On beş yılda yaptığımız her şey yerle bir oldu!"* * *"Saçlarım tutuştu önce / Gözlerim yandı kavruldu / Bir avuç kül oluverdim / Külüm havaya savruldu." İki çocuk televizyonda çizgi film izliyor. Ben de onları. Nelere gülüp, neleri taklit ettiklerine, birbirlerine nasıl ateş ettiklerine ve sürekli tekrarlanan dizinin repliklerini birbirlerine nasıl ve hangi hareketlerle söylediklerine bakıyorum. Biri, bir ara ayağa fırlıyor ve babasının göbeğine ateş ediyor. Sonra, yeniden oturup arkadaşına, "Beynini nasıl patlattı, değil mi?" diyor. Öteki çocuk ellerini yana açarak, "Bomm! Pööört!" diyor.