Pazar‘Başka şehirlerde sıkılıyorum’

‘Başka şehirlerde sıkılıyorum’

10.06.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

İstanbul’dan bir hafta uzak kalınca özlediğini söyleyen manken Ebru Şallı, en çok Nişantaşı, Maçka, Şişli ve Maslak’ı seviyor

‘Başka şehirlerde sıkılıyorum’

Ebru Şallı’nın İstanbul’u...
‘Başka şehirlerde sıkılıyorum’

İstanbul’dan bir hafta uzak kalınca özlediğini söyleyen manken Ebru Şallı, en çok Nişantaşı, Maçka, Şişli ve Maslak’ı seviyor

MEHMET KENAN KAYA

İstanbul’da doğup büyüdünüz, o günlerden söz eder misiniz biraz?
Evet, İstanbul’da doğdum. Önce Feriköy’de, sonra da Şişli’de Perihan Sokak’ta oturduk. Bütün çocukluğum o çevrede geçti. Mesela, Nişantaşı Kız Lisesi’nde okurken, sinemalar, kafeler, alışveriş merkezleri arasında dolaşmak için okula hep yürüyerek giderdim. O bitip tükenmeyen şehir hayatı, hareket beni çok ilgilendirirdi.

Şimdi nerede oturuyorsunuz?
Üç yıldır Maslak’ta oturuyorum.

Maslak’ı tercih etmenizin nedeni ne?
Maslak son yıllarda çok gelişti. Gazeteciler Sitesi başta olmak üzere birçok site yapıldı. Biraz da şehre uzak olduğu için havası öteki semtlerden daha temiz, daha yeşil ve sakin. Ayrıca, hem Boğaz’a hem de şehir merkezine kolay ulaşılabiliyor. Tabii, komşularımın Demet Şener ve Deniz Akkaya olması da bir başka önemli neden.

İstanbul’da en çok hangi semtleri seviyorsunuz?
Çocukluğumun geçtiği bütün semtleri Şişli’yi, Teşvikiye’yi, Maçka’yı, Nişantaşı’nı çok seviyorum. Ama ne yazık ki, son yıllarda o çevre de çok değişti. Mesela, benim ailem üç yıldır Bodrum’da yaşıyor. Geçen hafta annem İstanbul’a geldi, Şişli’den geçerken "Binalar üstüme üstüme geliyor" dedi. Şişli’nin nüfusu o kadar arttı, işyerleri çoğaldı ve öylesine taş yığını haline geldi ki, yaşanacak bir yer olmaktan çıktı sanki.

Bu şikayetler İstanbul’dan sıkıldığınız anlamına geliyor mu?
Hayır, ne kadar şikayet edersem edeyim, İstanbul’dan sıkılmam mümkün değil. Mesela, bazen yurtdışına gidiyorum ama bir haftadan fazla kalınca sıkılıyor ve nedenini bilmediğim bir şekilde bu şehri çok özlüyorum. Tabii İstanbul’un başta nüfus ve trafik olmak üzere birçok problemi var ama sözgelimi Boğaz’da yürümenin, Sultanahmet Meydanı’nda gezmenin, Topkapı Sarayı’nda dolaşmanın keyfi başka hiçbir yerde yok.

"Paul’ün zeytinli ekmeği çok güzel"
İstanbul’da en çok sevdiğim kafe, Etiler’deki Harvard. Tabii bunda, ben gider gitmez hazırladıkları ıspanaklı krepin de büyük payı var. Yeniköy’deki Paul’ün de kremalı patatesine ve zeytinli ekmeğine düşkünüm. Bebek Koru Kahve’nin ise hem sebze yemekleri hem de ortamı çok hoş. Nişantaşı’na çıktığım zaman okul yıllarımdan kalma bir alışkanlıkla Cafe Keyif’e ya da Armani Cafe’ye uğruyorum. Kafe Keyif’in salatalarını, Armani Cafe’nin ise pizzalarını çok seviyorum. Demet’le buluştuğumuz zaman da özellikle salataları ve sıcak kakaosunu için sık sık Aşşk Cafe’ye gidiyoruz.

"Zencefil vejetaryen yemekleri yapıyor"
Ben vejetaryen olduğum için daha çok sebze yemeklerini, salataları ve makarnaları tercih ediyorum. Ama arkadaşlarımla ya da ailemle Tike, Günaydın gibi et lokantalarına gittiğim zaman da yiyecek bir şeyler bulabiliyorum tabii. Etiler’deki Bolkepçe ve Beyoğlu’ndaki Zencefil vejetaryen lokantaları olduğu için en sık gittiğim yerler. Bolkepçe’de yapılan bütün sebze yemeklerini seviyorum. Makarnayı çok sevdiğim için sık sık Da Mario’ya gidiyorum. Taksim’e her çıkışımda da Marmara Büfe’ye uğramaya çalışıyorum.

"Didem Uzel’in evinin sıcak bir ortamı var"
İstanbul’da en çok manken ve tiyatrocu arkadaşım Didem Uzel’in evini beğeniyorum. Didem eski ve ahşap ağırlıklı mobilyalar kullanarak evinde çok sıcak bir ortam yaratmış...
Yemek yapmayı, daha doğrusu yaptığım yemekleri dostlarıma ikram etmeyi çok seviyorum. Fresh çorbalar, et yemekleri, tatlılar... İnsanlar hiç tahmin etmiyorlar ama ben 9-10 yaşımdan beri yemek yapıyorum. Son zamanlarda yaptığım yemekler arasında, en çok beşamel soslu tavuklu krep, karnabahar çorbası ve piramit pasta beğeniliyor.

"300’ün üzerinde ayakkabım var"
Alışveriş yapmayı o kadar seviyorum ki, Migros’ta ya da Championsa’da saatlerce vakit geçirdiğim oluyor. Kitap, CD gibi şeyleri -hepsini bir arada görebildiğim için- D&R’lardan alıyorum. Giysilerimi son birkaç yıldır yurtdışından almaya çalışıyorum. Çünkü hem fiyatları daha ekonomik hem de burada olmayan farklı şeyleri bulabiliyorum. Tabii, İstanbul’da alışveriş ettiğim mağazalar da var. Mesela, Akmerkez’e gidince Home Store’a mutlaka uğruyorum. Kotlarımı DKNY’dan, Calvin Klein’dan ve lise yıllarımdan kalma bir alışkanlıkla Levi’s’tan alıyorum. Çantalarım ve ayakkabılarım ise, genellikle Gucci’den. Ama sanırım biraz abarttım ki, elememe rağmen 300’ün üzerinde ayakkabım var.

"Çırağan Kempinski’yi seviyorum"
Evime yakın olduğu için film izlemek için daha çok Maslak Seba’ya ve AFM Princess Sinemaları’na gidiyorum. Tiyatroyla da aram iyi. En son arkadaşım Didem Uzel’in oynadığı "Kızgın Damdaki Kedi" adlı oyuna gittim ve çok beğendim. Otellere gelince... Aslında, İstanbul’daki beş yıldızlı otellerin hepsini beğeniyorum. Ama Çırağan Kempinski ve odalarını biraz ürpertici bulsam da Pera Palas en sevdiklerim.




PAZAR