Pazar“Baba hangi takımı tutuyorsa oğlu da aynı takımı tutmalı”

“Baba hangi takımı tutuyorsa oğlu da aynı takımı tutmalı”

14.03.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Kamuoyunda “Yıldırım Demirören’in sert ifadesini dengeleyen, Beşiktaş’ın gülen yüzü” olarak görülen Revna Demirören daha fazlasını da yapıyor; kulübün sosyal sorumluluk projelerinde aktif rol alıyor

“Baba hangi takımı tutuyorsa oğlu da aynı  takımı tutmalı”

İstanbul Boğazı’nın sırtlarında, Revna-Yıldırım Demirören’in ikamet ettiği “saray yavrusu” villadayız. İlk olarak karşımıza elinde kocaman bir futbol topuyla üç yaşındaki küçük Cemal çıkıyor. Bize “şöyle bir göz atıp” devam ediyor topuyla oynamaya. Modern-klasik tarzda döşenmiş Boğaz’a tepeden bakan bu ev küçük bir müzeyi andırıyor adeta. Neredeyse bütün duvarlarda aynalar, tablolar yer alıyor. Özellikle de oryantalist ressamlar ve Fikret Mualla’lar dikkatimizi çekiyor. “Sanata, özellikle de resme çok meraklıyım” diyor Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören’in eşi Revna Demirören. Ayrıca evin tüm dekorasyonuyla da bizzat ilgilendiğini öğreniyoruz.
Revna Demirören ailesine, eşine ve Beşiktaş’a çok bağlı. “Ortalıkta en fazla görünen başkan eşi” olarak zaman zaman eleştirilse de bundan vazgeçmeye hiç niyeti yok. Çocuklarıyla birlikte maçlara gidiyor, eşiyle birlikte davetlere, kutlamalara katılıyor. Ailede herkes Beşiktaşlı. “Evde başka takım tutulmasına Yıldırım’ın tahümmülü yok” diyor gülerek. Beşiktaş’ın Aile ve Çocuk İstişare Heyeti’nin başında da bulunan Revna hanım, şu sıralar ise gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projeleriyle adından söz ettiriyor. “Lütfen çayın yanına şu böreklerden alın, ev yapımıdır” diyor söyleşiye başlamadan. Sonra başlıyor anlatmaya. Beşiktaş’ın bu “sempatik yüzü”yle Mardin ve Elazığ’daki sosyal sorumluluk projelerinden, Beşiktaş tutkusundan, çocuklarından ve tabii ki Başkan Yıldırım Demirören’den söz ediyoruz...


“Beşiktaş’ın sempatik yüzü” olarak görülüyorsunuz. Yıldırım Demirören ise genelde ciddi ve sert görünüyor. Bir denge unsuru olarak görüyor musunuz kendinizi?
Hayır. Ben denge olsun diye sempatik ya da sevimli olmaya çalışmıyorum. Beşiktaş’a hiçbir şekilde denge getirmek için uğraşmıyorum. Bir eş olarak Yıldırım’ın yanında olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Birbirimizden güç aldığımıza inanıyorum. Başkan olmak, yalnız olmak demek değil. “Futbolda kadının yeri yok” diye bir şey de yok bana göre. Ben başkanlık döneminden önce de böyleydim, şimdi de böyleyim, başkanlıktan sonra da böyle olacağım. Her zaman aile olarak da eşimin yanındayım. Ben, çocuklarım, kayınvalidem, kayınpederim, kayınbiraderim, hepimiz birbirimize bağlı bir aileyiz. Eşimin yanında bir denge kurmaya çalışmıyorum. “O asık suratlı, bari ben biraz güleyim de ortalık denge bulsun” demiyorum yani. Ayrıca Yıldırım’ın asık suratlı olduğunu da düşünmüyorum.
O aslında çok duygusal ama konumu gereği bazen öyle ciddi olmak zorunda kalıyor tabii.

Gergin ortamlarda siz çıkıp gülünce ortam yumuşuyor ama sanki. Başkan Demirören bence çok şanslı...
Çok teşekkür ederim. Dışarıdan öyle görünüyorsa ne mutlu bana...

Tribünlerde iyi bir çift oluşturdunuz. Maçlara hep gider misiniz?
Evet. Kaçırmamaya çalışırım. Ben de Beşiktaşlıyım ve maçları seyretmekten büyük keyif alıyorum. Çocuklarım da aynı şekilde. Bize göre maça gitmek bir sosyal aktivite. Evde seyretmektense stada gitmeyi tercih ediyorum. Statta maç izlemek daha heyecanlı çünkü. O taraftarın o yaratıcı şarkıları, tezahüratları çok hoşuma gidiyor.

Bir maç günü nasıl geçer?
Büyük bir hazırlık yapmayız aslında. Çocukları alıyorum ve Yıldırım’la genelde statta buluşuyoruz zaten.

Maçlarda bir uğurunuz var mı?
Benim uğurum çocuklarım. Hepsini maç başlamadan önce mutlaka öperim.

Evde nasıl maç seyredersiniz? Kukuletalar, formalar giyilir mi?
Hayır, hayır. Normal bir şekilde seyrediyoruz.

Aklınızdan çıkmayan bir maç var mı hiç?
Her maç çok keyifli ama son olarak Denizli’deki şampiyonluk maçı çok heyecanlıydı.


Haberin Devamı
“Baba hangi takımı tutuyorsa oğlu da aynı  takımı tutmalı”


“Tuttuğum takımı bile sormadı, ‘Beşiktaşlı olacaksın’ dedi”
Hep Beşiktaşlı mıydınız?
Yıldırım’la tanışmadan önce aslında hiç takım tutmuyordum. Benim için tek takım Milli Takım’dı. Futbolla pek alakam yoktu. Ama Yıldırım’a evlenmeden önce söz verdim Beşiktaşlı olacağım diye.

Evlenme teklifinden önce size ilk sorduğu soru bu muydu yoksa?
Evet, aynen öyle. Aslında “Hangi takımı tutuyorsun?” diye bile sormadı. “Beşiktaşlıyım, sen de Beşiktaşlı olacaksın. Evde başka takım tutulmasına tahammülüm olmaz” dedi. Ben de “Sorun değil, Beşiktaşlı olurum” dedim. Ama
19 yıllık evliyiz, ben de zamanla fanatik oldum galiba.

Takım yenildiğinde içiniz parçalanır yani...
Evet, çok üzülüyorum. Hem de çok. Haftalarca kafama takmıyorum ama o kadar özverinin boşa gitmesine çok üzülüyor insan. Kazandığımızda ise büyük bir keyifle eve geliyorum. Şampiyonlukta çok güzel kutlamalar yaptık.

Mustafa Denizli şampiyonluğu size ithaf etmişti...
Mustafa hocayı çok seviyorum. Türkiye’deki en değerli hocalardan biri bence. Bana ithaf etti, gerçekten büyük gurur duydum.

Kulüp başkanı eşi olmak, devlet başkanı eşi olmak gibi mi sizce? Kendinizi Beşiktaş’ın Michelle Obama’sı gibi görüyor musunuz?
Hayır, hayır asla. Bundan çok rahatsız oluyorum. Ben sadece Yıldırım Demirören’in eşiyim.
Şu an sosyal sorumluluk projeleriyle ilgili kulüpteki komisyonda çalışıyorum ama ben Yıldırım
başkan olmasaydı da böyle bir görevi kabul ederdim. Ben zaten pek çok dernekte çalışıyorum. İnsanlara yardımcı olmak bana
büyük huzur veriyor. Başkan eşi de kulüpte inisiyatif almalı diye bir şey asla söz konusu değil.

Başkan olmak istemez misiniz?
Asla, asla! Ben burada çocuklarımla ve sosyal sorumluluk projelerimle iyiyim böyle.

“Diğer başkanların eşleriyle de görüşüyorum”
“Ortalıkta en çok görünen başkan eşi” olmak iyi mi, kötü mü yoksa bilinçli bir tercih mi?
Bu konu birkaç kere basında yer aldı. “Revna neden bu kadar ön planda?” şeklinde yazılar yazıldı. Çok üzüldüm. Çünkü ön plana çıkmak, görünmek için Yıldırım’ın yanında gezmiyorum ya da maçlara gitmiyorum. Futbolu sevdiğim ve Beşiktaşlı olduğum için maçlara gidiyorum. Ayrıca Yıldırım benim kocam, tabii ki yanında olacağım. Herkes kocasının yanında maça gidebilir. Diğer hanımlar da buyursunlar, gitsinler. Ben insanlara örnek olmak için böyle davranmıyorum. Maçlara gitmek benim tercihim, gitmemek de onların tercihi. Kimseye karışmam ama ben geziyorum diye de yargılanmaktan hoşlanmam. Ben sadece kocamın yanında olmak, ona manevi destek vermek için, Beşiktaşlı olduğum için ve futbolu sevdiğim için gidiyorum maçlara. İsteyen herkes gidebilir. Diğer başkanların eşlerini de yakinen tanıyorum, hepsi de çok sevdiğim ve görüştüğüm insanlar.

Birlikte maç izler misiniz?
Yok, hayır, o kadar da değil...

“Elazığ’da bir ilkokul yaptırıyoruz, okulun adı da Beşiktaş İlköğretim Okulu olacak”
Bu sosyal sorumluluk projesinden biraz söz eder misiniz?
Yıldırım, Beşiktaş Kulübü’nün yönetim tarzında bazı değişiklikler yapacağını zaten seçim döneminde de söylemişti. Yeniden başkan seçilir seçilmez de dediği gibi heyetler kuruldu. 17 heyet var. Hepsinin değişik dallarda sorumlulukları var. Tamamen gönüllü olarak çalışan heyetler bunlar. Bu heyetlerden bir tanesi de Aile ve Çocuk İstişare Heyeti. Bunun başına da ben gönüllü olarak gelmek istedim. Beşiktaş sadece bir spor kulübü değil, sosyal sorumluluk projelerine de imza atan çok büyük bir camia. Kitlelere ulaşıp birilerine yardımımız dokunacaksa ne mutlu bize.

Heyet kaç kişiden oluşuyor?
Beş kişilik bir istişare komisyonu kurduk. Heyette benimle beraber Hülya Koçyiğit, Serdar Adalı’nın eşi Eren hanım, eski yöneticilerimizden Berk Ekşioğlu’nun eşi Aslı hanım ve Bahçeşehir Üniversitesi’nin kurucusu Enver Yücel’in kızı Begüm var. Hem anne olmanın hem kadın olmanın hem yardıma gönüllü olmanın verdiği hevesle bir anda pek çok projenin içinde bulduk kendimizi. Çevremizden güzel tepkiler aldık. Pek çok insan yeni projeler sundu bize. Herkes bir şekilde destek vermek, yardım etmek istiyor. İnsanlar hem takdir ediyorlar hem de “Çorbada bizim de tuzumuz olsun” diyerek projelerini getiriyorlar. Çalışmalarımız ve heyet büyük ilgi gördü. İlk defa böyle bir sosyal sorumluluk projesi bir spor kulübü çatısı altında gerçekleştiriliyor. İlgiden çok etkilendim.

“Haftaya Mardin’e gideceğiz. Orada da okul restore ettik”

Heyet olarak neler yapıyorsunuz mesela?
Mesela Elazığ’da deprem olur olmaz valiliği aradık ve yardımcı olmak istediğimizi söyledik. Valilik çok mutlu oldu. “Her şeye ihtiyacımız var. Ne isterseniz yapabilirsiniz” dediler. Bizim aklımıza da ilk olarak eğitim geldi. Çünkü Kızılay çadırlar yapıyor, bir şekilde karınları doyuyor ama okul yerle bir olduğu için eğitim aksıyor. Bu nedenle de Beşiktaş Kulübü olarak, Başkan’ın da onayını alarak okul yaptırmaya karar verdik. Ve hemen Beşiktaşlı işadamları, yardımseverler, Beşiktaş’a gönül vermiş müesseseler “Biz de çimentosunu verelim, boyasını verelim” gibi tekliflerde bulundular. Okulumuzun adı Beşiktaş İlköğretim Okulu olacak. Maddi manevi bize destek olmak isteyen herkese kapımız açık.

Elazığ’dan sonra bir de Mardin’e gideceksiniz galiba...
Evet. Haftaya Mardin’e gideceğiz. Orada da bir okulun restorasyonunu yaptırdık. Ayrıca Mardin Beşiktaşlılar Derneği Başkanı Kadir Opuş’un girişimleriyle kurulan futbol okulunun da açılışını yapacağız. Bundan sonra da yurtiçi gezilerimizi artıracağız. Daha Mardin’e gitmeden “Bize de gelin” diye talepler geldi.

“Baba hangi takımı tutuyorsa oğlu da aynı  takımı tutmalı”



“Ben pilates yapıyorum; kızım voleybol, oğlum da yedi yıldır buz hokeyi oynuyor”
Yıldırım Demirören’i nasıl tarif edersiniz? Evde de göründüğü kadar sert ve ciddi midir?
Neden Yıldırım’ı bu kadar sert görüyorsunuz? Gerçekten sert mi görünüyor? Çok şaşırıyorum. O aslında çok duygusal bir insan, çocuklarıyla çok ilgilenir, evine bağlıdır. Yumuşak kalpli bir insandır. Eğlenmeyi sever, sevdikleriyle vakit geçirmekten mutluluk duyar, hoş sohbettir. Suratını asıp oturan bir insan değil. Büyük oğlum da babası gibidir, duygularını dışa vurmaz.

Eşinizin en sevdiğiniz huyu ne?
Çok iyi bir insan. Çok iyi bir Beşiktaşlı. Büyük bir özveriyle Beşiktaş için çalışıyor. Beşiktaş bütün zamanını alıyor. Bizden çalınan vakitler bunlar aslında ama işini çok sevdiği için biz ailece hep yanındayız.

Sevmediğiniz huyu yok mu?
Yok.

Boş zamanlarınızda ne yaparsınız?
Yıldırım, ben ve çocukların hayatı o kadar yoğun ki. Biraz boş vaktimiz olduğunda ise evde vakit geçirmek istiyoruz genelde. Ya da bir hafta sonu Antalya’ya veya yakın mesafe bir yere gidip ailece baş başa kalmayı tercih ediyoruz. İkizlerimiz Yelda ve Erdoğan zaten artık 16 yaşında oldular. Onlarla arkadaş gibi bir ilişkimiz var artık. Şimdi bir de küçük oğlum Cemal yetişiyor. O henüz 3 yaşında.

O da küçük bir Beşiktaşlı...
Evet. Bence baba hangi takımı tutuyorsa oğlu da o takımı tutmalı. Çünkü bu bir paylaşım. Baba-oğulun
90 dakika yaşadıkları heyecan çok hoş.

Spor yapıyor musunuz?
Evet, pilates yapıyorum. Büyük oğlum Erdoğan buz hokeyi oynuyor yedi yıldır, kızım da voleybol takımında. Cemal ise çok güzel futbol oynar.

Modayı takip ediyor musunuz? Alışverişi sever misiniz?
Severim ama belli bir marka ya da modacı merakım yok.

Tablolara siz mi meraklısınız?
Evet. Sanata, özellikle de resme çok meraklıyım. Özellikle Türk ressamlarını çok beğeniyorum.

Dekorasyonla da siz mi ilgileniyorsunuz?
Evet, evdeki bütün dekorasyonla A’dan Z’ye ben ilgileniyorum.

“Yıldırım iki kupa almış bir başkan olarak o dönemki protestoları hak etmedi”

Haberin Devamı

Tribünlerle aranız nasıl?
Bir sorunum yok. Bir keresinde “Revna Çarşı’ya karşı” gibi yazılar çıktı. Ben böyle şeylerden rahatsız oluyorum. Beşiktaş’ın taraftarıyla benim asla bir sorunum olamaz. Herkese saygım var. Davranışları doğru bulmadığım zamanlar da oluyor, bunlara da zaten yerinde içgüdüsel olarak çok tepki verdiğim oldu.

Ekim 2009’daki Beşiktaş-Denizlispor maçında eşinize yapılan protestolara gülerek karşılık vermiştiniz...
Evet. Taraftarın bunu gerçekten inanarak yaptığını hiçbir zaman düşünmedim. Ben Yıldırım’ın geçen yıl iki kupa almış bir başkan olarak çok başarılı olduğunu düşünüyorum. O dönem o yapılanları hiçbir şekilde hak etmediğine inanıyorum.

Yıldırım bey protestoları ya da sevimsiz tezahüratları takar mı kafasına?
Ne de olsa insansınız. Görüntüsü sert ama yüreği yufkadır. Üzülüyor tabii ki.

Eşinize nasıl moral verirsiniz? O zor dönemde “Bırak bu işleri, boş ver” dediniz mi hiç?
Ben ne “Başkanlığı bırak” derim ne de “Devam et” derim. Kararlarını kendi verir. “Boş ver, her şeyi bırak” diye de bir teselli olmaz zaten.

Sinem Kobal’a Beşiktaşlı taraftarlar bir maçta Arda üzerinden küfür etmişti. Sinem Kobal’ı arayıp gerçekten ondan
özür dilediniz mi?

Bu tür şeyler yazıldı gerçekten ama ben Sinem hanımı tanımıyorum. Böyle bir telefon görüşmesi aramızda geçmedi. Ama yapılan yanlış hareketleri hoş görmediğimi, o gün ona yapılanı bir kadın olarak yanlış bulduğumu söylemiştim.


Revna Demirören kimdir?
-1967 doğumlu. Cemal Ulusoy’un kızı.
-İstanbul Saint Michel Fransız Lisesi’nden sonra İsviçre’de Amerikan Üniversitesi’nde işletme okudu.
-Üniversiteyi bitirir bitirmez Türkiye’ye döndü, döner dönmez de o sene babasını kaybetti. Bir yıl sonra Yıldırım Demirören ile tanışıp evlendi.
-İkizleri Yelda ve Erdoğan 1993’te dünyaya gelene kadar Ulusoy Turizm’in yönetiminde çalıştı. Birkaç sene işe ara verdikten sonra şimdi yine kardeşi Alican Ulusoy yönetimindeki Ulusoy nakliye bünyesinde kardeşiyle birlikte çalışıyor.
-Üçüncü çocuğu Emre Cemal 2007’de dünyaya geldi, şu an 3 yaşında.

KEŞFETYENİ
Kanseri yenmişti! Ünlü şarkıcı son halini paylaştı
Kanseri yenmişti! Ünlü şarkıcı son halini paylaştı

Cadde | 24.04.2025 - 10:02

Kanserle mücadelesini kazanan şarkıcı Şimal, eski günlerine kavuşmak için gün sayıyor.

Yazarlar