28.06.2020 - 03:06 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı / seyhan.akinci@milliyet.com.tr
Türk pop müziğinin altın çağı ‘90’larsa şüphesiz dip dalgası ‘80’lerin ortasından itibaren yayınlanmaya başlayan albümlerdi. 1988’de Ayşegül Aldinç’in ilk solo albümü “...Ve Ayşegül Aldinç” de bu dalganın en özel üretimlerindendi. Albümde yer alan 12 parçanın 11’inin aranjmanı Garo Mayfan’a ait. Barış Manço, Aysel Gürel ve İlhan Şeşen’in de şarkılarının olduğu albüm tam 32 yıl aradan sonra dijital platformda dinleyicilerle buluştu. Universal Müzik etiketiyle yakında plak ve CD formatında yayınlanacak albüm müzik zevki tamamen değişmiş, hayata bakışı çok farklı bir kuşakla buluşacak. Ayşegül Aldinç o dönemlerin farkını “Zamanın daha yavaş aktığı yıllardı. Kafa karışıklıklarımız daha azdı. Teknoloji çağa hız kazandırınca konsantrasyonlar, duygular şekil değiştirdi. Bu yüzdendir o yılların samimiyetine sığınışımız” sözleriyle anlatıyor. Pop müzik albümü yapmanın ilk tercih olmadığı dönemlere karşı direnişi için Aldinç “Hani yemek yaparken ‘içine sevgi katmak’ diye bi durum vardır ya bu albümde de emeğin yanı sıra inanç, azim ve cesaret var” diyor. Aldinç ile “...Ve Ayşegül Aldinç”i, ‘80’leri ve korona günlerini konuştuk.
- Türk pop müzik tarihinin klasikleşmiş albümlerinden biri “Ve Ayşegül Aldinç”i yeniden dinleyicilerle buluşturma fikri nasıl ortaya çıktı?
Uzun zamandır bu fikir vardı. Bilgiye, bulguya ulaşmak zaman aldı. Şahsen başvurunca konunun halli kolaylaştı. Her şey zamanını bekliyor demek öte yandan. Doğru bir zamanda çıktığını düşünüyorum.
- ‘80’lerde yaşayan gençlerin o dönemki müzik dinleyicilerinin farklı farklı favori parçaları vardı. Sizin “Ve Ayşegül Aldinç”te o dönemki favori parçanız hangisiydi? Aradan geçen yıllarla birlikte favoriniz değişti mi?
“Ve Ayşegül Aldinç” 1988’de müzikseverlerle buluştuğu için 90’ların albümü demeliyiz işin doğrusu. Hepsi yavrularım geyiğine girmekten kaçınırım. Buna karşın şöyle bir tekrar dinleyince sahiden hepsi ayrı şahanelikteymiş. Albümü yıllar sonra da methetmek gibi olmasın! Ya da olsun, hak ediyor zira. “Gözlerin Su Yeşili”ni ayrı tutarım, bu yıllarca değişmedi.
- ‘80’lerin sonu Türk pop müziği açısından en verimli yılların, en kaliteli üretimlerin olduğu yıllar. Bir müzisyen olarak parçaların bu kadar kalıcı olmasının sırrı ne? Bugün neyi kaçırıyoruz?
Zamanın daha yavaş aktığı yıllardı. Kafa karışıklıklarımız daha azdı. Teknoloji çağa hız kazandırınca konsantrasyonlar, duygular şekil değiştirdi. Bu yüzdendir genel anlamda o yılların samimiyetine sığınışımız. Şarkı üretebilen müzisyenlerin ruhu da doğal olarak zamanın tanımı içerisinde yerini alıyor. Bugün zamanı kaçırıyoruz. Tamam izafidir zaman ama bakın bir gününüze. Aynı şeyden bahsediyor olacağız.
- “Ve Ayşegül Aldinç” farklı bir dönemin çocuklarına nasıl gelecek? Dijitalden sonra plak ve CD olarak da piyasada olacak albüm. Sizce nasıl bir karşılık bulacak albüm yapıldığı kuşağın dışındaki dinleyicilerde?
Duygulara dokunmanın zamanı, kuşağı olur mu bilmem? Cevap “olabilir” ise bu durumda o yıllardan bu yıllara hatıra biriktirenlere ulaşır “Ve Ayşegül Aldinç”. Çıkacağı haberini sosyal medyadan verdiğimdeki geri dönüşler çok heyecanlı, ateşliydi. Buna tekrar basımında emeği geçenler olarak sevindik. Günümüz kuşağının nostaljisever ve kaliteli müziğe ilgi duyan tayfası bu ilk albüm geri dönüşüne duyarsız kalmayacaktır.
“80’ler kılık kıyafet açısından biraz sorunluydu”
- Çok özel müzisyenlerin imzası var “Ve Ayşegül Aldinç” albümünde. İlk solo albümde böyle isimlerle yola çıkmış olmayı bugünden bakınca bir müzisyen olarak nasıl yorumluyorsunuz?
Bu albümü yapabilmek için gazino sahnesine çıktım. O yıllar eğlencenin kalbi gazinolarda atardı.Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Seramik Bölümü (şimdiki adı Marmara Üniversitesi Seramik Fakültesi) mezunu, ailesinin şarkıcılığa karşı olduğu bir tek çocuk olarak evde de sahnede de zorluk çektim açıkçası başlarda. Sonra baktılar ki “korktukları” gibi olmadı, devamı geldi. Gazino sahnesinden kazandığım bütçemle bu albüm hayata geçti. Zira o yıllarda pop müzik gayet geri plandaydı. Türk Sanat Müziği, özgün müzik gibi öneriler geliyordu müzik şirketlerinden. Doğal olarak yapmak istediğimi gerçekleştirecektim. Yaptım da. Hani yemek yaparken “içine sevgi katmak” diye bi durum vardır ya. Bu albümde de emeğin yanı sıra inanç, azim ve cesaret vardı. Misal kim cesaret edebilirdi Barış Manço’nun kapısını çalmayı? Kimselere şarkı vermeyen Barış’ın yeni üç ayrı şarkısı var diskografimde. Bu albümde çalıştığım tüm çok ama çok değerli isimlere tekrar çok teşekkür ederim. Kaybettiklerimizin de ruhları gani gani şâd olsun.
- Bir de kaçınılmaz bir ‘80’ler modası var. Efsane bir albüm kapağı. Bugünden bakınca bazen abartılı buluyor, bazen özeniyoruz modasına. Sizin en sevdiğiniz dönem hangisi moda anlamında?
1980’ler kılık kıyafet açısından biraz sorunluydu! Bu şüphesiz ‘90’lara da taşındı. Bugün o vatkaları takıp salınsak arkamıza teneke bağlarlar... Bakıyorum çok da saçmalamamışım. Moda kurbanı olduğum zaman ve zeminler vardır illa ki. Ama genel anlamda “look”um hiç fena değilmiş. Çok kişiye garip gelebilir ama ‘70’lerin ruhunu ve modasını hep sevdim. Şimdi giyer misin desen giymem. Kılığı geçelim ama ruhu kalsın.
- Pek çoğumuz annemizin aksesuarlarını ya da sakladığı kıyafetlerini kullanmaya başladık. Sizin dolabınızda ‘80’lerden parçalar var mı?
Olmaz mı? Var valla. Hani bir gün kıyafet balosu (!) ya da o döneme ait bir dizi ya da film söz konusu olursa zorluk çekmem. Bu arada çoğunun içine giriyorum!
Ayşegül Aldinç’in ilk solo albümü şarkıları kadar albüm kapağıyla da döneme damga vurmuştu.
Karantinada ekmek yaptım ondan da eksik kalmadım”
- Pandemi süreci geride kaldı ama etkileri sürüyor, nasıl geçti karantina? Kimileri ekmek yaptı, kimileri yoga. Ayşegül Aldinç neler yaptı karantinada?
Karantina mecburiyetten dışarı çıkmalar haricinde devam ediyor bizim evde. Anneciğimi yanıma aldım. Onunla takılıyoruz. Gayet de mutluyuz. Yemekler yapıyorum, güzel güzel bakıyorum anneme. Evde yürüme bandım ve spor aletlerim var. Onlardan yararlanma ve düzenli beslenmeyle şaşılacak şey ama hiç kilo da almadım. Belli bir süre evde olunca evde olmanın çok da can sıkıcı bir durum olmadığını fark ettim. Ekmek de yaptım. Ondan da eksik kalmadım! Meğer evde beni bekleyen ne çok elenecek ve düzenlenecek şey varmış. Bir ferahladım ki sormayın...
- Herkes dönem dönem çok zorlandı korona günlerinde sizi en çok ne zorladı?
En çok zorlandığım şey özellikle başlarda alışveriş için dışarı çıkma fikriydi. Zamanla alıştım. Ama eve gelince üst baş hemen banyoya tabii... Hâlâ!
“Yeni normal” dedikleri de normal falan değil!
- Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sözünü duyuyoruz sürekli. Korona günleri sizde bir şeyleri değiştirdi mi? Siz inanıyor musunuz hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına tüm yaşadıklarımızdan sonra?
Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının farkında olanlardanım. “Yeni normal” dedikleri de normal falan değil tabii. Hiçbir şeyi iplemeden yaşamayı tercih etmek de mümkün buna karşın. Ama bu meşrepte olmamaya özen göstermek kişi ve etrafın sağlığı açısından tercih edilmesi gereken seçenektir illa ki.
- Herkes bir yandan da yeni normale uyum sağlamaya çalışıyor. Sizin aranız nasıl yeni normalle?
Ben annemle olduğumdan evde kalmak durumundayım. Dışarda gözüm hiç yok bu arada. Dışarıda yemem, içmem. Bu, gereksizce yer kaplamamak anlamına da geliyor. Mecburiyet oturuyorsa tahtımda; çıkarım tabii. Bu ne kadar devam eder bilemiyoruz. Aşı öyle çabuk bulunan bir mevzu değil. Bunu, geçmiş salgınlardaki bulunma tarihlerinden biliyoruz. Bazılarının hâlâ bulunamadığını da hesaba katmak gerek. Ama bu seferki başka. Pandemik durumlarda hız kazanma olasılığı da büyük.