06.04.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bu hafta bir kitaptan değil, bir yazardan söz edeceğim. 27 yüzyıl boyunca eskimemiş bir yazardan, Aisopos’tan (ya da bizdeki yaygın adıyla, Ezop’tan).
Atina’da halkın savunuculuğunu yaptığı için diktatör Peisistratos’un öfkesini çeken, ölüm cezasına çarptırılarak bir uçurumdan atılan Aisopos’un anlattığı masallar her çağda güncelliğini korudu.
Ülkemizde birçok kitap yayımlandı Aisopos’tan. Aşağıdaki kısa masalları kendi çevirimle aktarıyorum. Belki televizyonda "naklen savaş" seyrederken reklam aralarında okumak istersiniz.
Günün birinde aslan, eşek ve tilki birlikte ava çıkmışlar, ne avlarlarsa aralarında paylaşmayı da kararlaştırmışlar. Koca bir geyik avlamışlar. Aslan, avı paylaştırmasını istemiş. Eşek, geyiği üç eşit parçaya böldükten sonra arkadaşlarına diledikleri parçaları almalarını söylemiş. Aslan bir pençede eşeği yere sermiş. Sonra tilkiye dönüp, "Şimdi sen paylaştır bakalım" demiş. Tilki ortada ne varsa hepsini bir araya toplayıp aslana uzatmış, kendi de küçücük bir parça almış.
"Dostum" demiş aslan, "böyle eşit paylaştırmayı nereden öğrendin?"
"Nereden olacak" demiş tilki, "eşeğin kaderinden."
Dereden su içen bir kurt, biraz aşağıda bir kuzu görmüş. Kuzu da su içiyormuş. Onu yemeyi aklına koyan kurt, saldırmak için bir bahane aramaya başlamış.
"Seni alçak!" diye bağırmış. "Benim içtiğim suyu ne hakla bulandırıyorsun?"
"Bağışlayın" diye mırıldanmış kuzu. "Ben sizin suyunuzu bulandıramam ki. Benim içtiğim su size gitmiyor, sizin içtiğiniz su bana doğru akıyor."
Kurt, "Öyle olsun" diye homurdanmış. "Söyle bakalım, geçen yıl benim arkamdan niye konuştun? Benim için niye kötü şeyler söyledin, atıp tuttun?"
Kuzu, "Nasıl olur?" demiş. "Geçen yıl ben daha doğmamıştım bile."
"Olsun" demiş kurt. "Sen söylememişsen annen söylemiştir, benim için hiç fark etmez. Seni yemeyi aklıma koydum bir kere."
Sözünü bitirir bitirmez kuzunun üstüne atlayıp onu parçalamış.
Tavuğun biri kümeste hastalanmış. Bunu duyan bir kedi, ona geçmiş olsun ziyaretine gitmiş. Yanına iyice sokulup, "Nasılsın, sevgili dostum?" demiş. "İstediğin bir şey var mı? Canın bir şey çekiyor mu? Söyle, ne istersen getireyim. Haydi, asma suratını da gülümse biraz. Sakın benden korkayım deme."
"Sağol" demiş tavuk. "Sen bir an önce buradan gitmeye bak. Ben hemen iyileşirim."
Kuzunun biri, kendini kovalayan kurttan kurtulmak için bir tapınağa sığınmış. Kurt, "Ne yapıyorsun?" diye bağırmış. "Orada seni keserler."
"Olsun" demiş kuzu. "Sen yutacağına tapınakta kurban edilirim, daha iyi."
Tazının biri, çalılıklar arasında bir tavşan görmüş. Başlamış onu kovalamaya. Ama tavşan daha hızlı kaçtığı için kurtulmuş. Oradan geçen bir keçi çobanı, tazıyla alay etmiş. "Sende de hiç iş yokmuş. Baksana, sıska bir tavşanı bile elinden kaçırdın" demiş.
"Bir şeyi unutuyorsun" demiş tazı. "Yemek için kovalamak başka, canını kurtarmak için kaçmak başka."
Bir eşekle bir tilki işbirliği etmeye karar verip ava çıkmışlar. Yolda bir aslanla karşılaşmışlar. Tilki, tehlikeyi sezip aslana sokulmuş, kulağına, "Bana bir şey yapmamaya söz verirsen, eşeği sana teslim ederim" demiş.
"Peki" demiş aslan. Tilki, eşeği tuzağa düşürmüş. Aslan eşeği kolayca ele geçirmiş. "Bunu sonra yerim" diyerek tilkiye saldırmış, onu da öldürmüş.