16.03.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
AYDİL DURGUN - aydil.durgun@milliyet.com.tr
Nebahat Çehre’nin Türkiye’nin en güzel kadın oyuncularından olduğu, yaş aldıkça da artan bir güzelliği olduğu söylenir -ki yürekten katıldığım bir görüş. Onun bir başka “en”i ise dürüstlüğü bence. Çehre sorduğunuz soruları öyle bir dürüstlükle yanıtlıyor ki... Lafı dolandırmıyor, kalıplaşmış cevaplar vermiyor. “Şimdi böyle söylersem karşıt görüşlü hayranlarımı kaybeder miyim?” ünlülerinden değil. Çehre bu hafta atv’de başlayan “Kara Para Aşk”ta hakkını sonuna kadar verdiği o güçlü anne karakterlerinden biriyle karşımızda yine.
“Kara Para Aşk”ta canlandırdığınız Zerrin nasıl bir anne?
Bugüne kadar canlandırmış olduğum karakterler dominant, iddialı kadınlar. Burada daha yumuşak, daha koruyucu
bir anneyi oynuyorum. Üç kızı onun koruması altında, çocuklarına çok düşkün, aileyi bir arada tutmaya çalışıyor. Senaryo kendi içinde çok sağlıklı ilerliyor. Zannediyorum bütün izleyiciler kendilerinden bir şey görecekler burada; polis aileleri de bir şeyler bulacak, ekrandan sürükleyici bir hikaye izlemeyi özleyenler de... Hikayede zenginlik de var, sınıfsal farklılıklar da...
Tuba Büyüküstün ve Engin Akyürek gibi başarılı genç oyuncular var kadroda.
Şanslıyım, güzel insanlarla çalışıyorum. Sevgi ve saygı var aramızda. Çok başarılı buluyorum ikisini de. Tuba çok güzel bir kadın ama güzelliği kadar oyunculuğuyla da övgüyü hak ediyor. Engin de “Bir Bulut Olsam”da saralı bir çocuğu oynamıştı, çok başarılı bir performanstı. Bu rol de ona çok yakıştı.
Sizi televizyonda hep güçlü kadın, güçlü anne profilleriyle görüyoruz...
Azıcık şartladık galiba izleyicileri. Benim gönlümde başka karakterler de yatıyor tabii. Türkiye’de eksik olan bir şey var; bu yaştakilerin hayatı yok mu? Hep anne midir, teyze midir, abla mıdır? Bir Meryl Streep oynuyor da Türkiye’de bizim yaşlarımızdaki oyuncular niçin oynamıyor! Sizi kabuklaştırıyorlar, kalıba sokuyorlar, onun dışına çıkmıyor. Ben bunu oynamak istemediğim zaman “Zaten alternatifiniz yok” diyorlar. Öyle bir sıkışmış vaziyetteyim ama gönül istiyor ki benim yaşımdaki hayatı dolu dolu yaşamış insanların acıları, sevinçleri, hayata bakışları olan bir hikaye olsun.
Sizin de çok güçlü bir duruşunuz var. 15 yaşında güzellik kraliçesi seçildiniz. “Hep kendi ayaklarımın üstünde durdum” diyorsunuz...
Hakikaten o kadar güçlü müyüm diye zaman zaman sorguluyorum kendimi. Ailem dahil hiç kimseden bir yardım almıyorum ve hep kendim halletmeye çalışıyorum. Biraz yorucu bir şey bu... Elimde 50 tane paket olsa, bir yakın arkadaşım birini almaya kalksa onu bile vermiyorum en basitinden. Hayatta
her şeyi kendim yapmalıyım, becermeliyim. Bu yaşam savaşını benim vermem lazım. Ben hep böyle mutlulukları, güzellikleri paylaşıyorum ama zaman zaman boşluğa düştüğüm de oluyor. Onu da kendim halletmeye çalışıyorum. Bu kadar kuvvetli durmanın anlamı var mı bilmiyorum.
“Nebahat ne giymiş diye izlemelerine üzülüyorum”
Nasıl bir karakter oynamak istersiniz?
Ülkemin kadınını oynamak isterim; biraz daha sosyal bakmak, meselelerin içinde olmak... Bugün acı çeken annenin acıları gibi. Öyle bir anneyi oynamak isterim. Öyle bir evlat da yetiştirmek isterdim. “Anne sen koşamazsın, ben gidip alayım ekmeği” diyen bir çocuk... Allah onlara sabır versin, başka bir şey diyemiyoruz. Bir oyuncu olarak da böyle bir karakteri yakalayacağıma inanıyorum. Sadece giydikleriyle konuşulan roller oynayan bir Nebahat Çehre olmasın.
Dizide giydikleriniz de çok konuşuluyor değil mi?
Evet. Beni en çok üzen şey “Nebahat Çehre ne giyecek diye bakıyoruz” denmesi. Hayır, “Nebahat Çehre nasıl oynayacak?” diye bakmalarını istiyorum. Onun üstüne çıkması üzüyor beni.
O kadar güzel taşıyorsunuz ki dizilerde kıyafetlerinizi, o başarı sizin lanetiniz oldu gibi...
Aynen!
Belki de yine görüntünüzden dolayı insanlar star gibi davranmazını bekliyor ama sette tevazu içinde olurmuşsunuz. “Neboş” dedirtirmişsiniz kendinize.
Evet, öye yaparım. Sokakta da öyleyim. Bir kere Paris’te sırada bekleyen küçük bir çocuk bana dikti gözünü bakıyor ama gelemiyor... “Gel” dedim. Sarıldı, resimler çekti... Ben yardımcı oluyorum onlara. Bu tevazu değil bence olması gereken bir şey zaten.
“Kötü filmler de yaptık ama olanaklar kısıtlı olduğu için”
Sinemada görebilecek miyiz yakın zamanda sizi?
Yakın zamanda bir senaryo geldi, okudum ve üzülerek hayır dedim çünkü beklentim o değildi. Diziler maalesef ertesi sene tükenen bir şey. İki sene uzak kalın sizi unutuyorlar zaten. Ama sinema öyle değil. Bir film sizi en az 10 sene hatırlatıyor. Ben sinema kökenliyim. Yeşilçam’da belki çok istediğimiz gibi yürütemedik işleri. Bugünkü olanaklar yoktu tabii. O imkansızlıklar içinde çok eleştirilen Türk sinemasını ben bugün hepsinin üstünde görüyorum. O şartlarda kim, ne yapabilirdi acaba? Para yok, film yok. Ben oyuncu olarak diyorum ki “Hocam acaba bir
daha mı çeksek bu sahneyi, ben iyi oynayamadım”. “Hayır, çok iyi oldu” diyor. Aslında o da memnun değil ama film yok; ithal ediliyor, çok pahalı... O maliyetleri karşılayacak gücümüz yoktu. Fakat çok iyi yönetmenler, senaristler vardı. Zaman zaman ayağı yere basmayan kötü filmler de yaptık, yoksa aç kalacaktık. Neticede de 70’lerde sinema kabuk değiştirdi. Bu durumda biz içinde olamazdık. Sahnelere döküldük hepimiz. Allah’tan biraz sesim vardı, iyi de becerdim.
“Taht için çocuklar öldürülüyordu, bugün de değişen bir şey yok...”
“Yıllardır bir erkekle oturup yemek bile yemedim” demişsiniz...
Evet 94’ten beri hayatımda kimse yok. Aslında insanın hayatı paylaştığı bir hayat arkadaşı olmalı. Ama sırf yanımda erkek olsun diyerek bir hayatı sürdüremem.
Ben çok duygusalım. Öyle bir şeye rastlamadığım için yalnızlığı tercih ettim.
Nasıl geçer bir gününüz?
İlk defa yatak odama televizyon koydum bu sene. Şimdi yatak odasından çıkmayan biri haline geldim. Kahvaltı ediyorum, gazeteleri okuyorum, diğer okumalarımı yapıyorum... Akşamüstü çayına çok meraklıyım. Akşam haberleri başlayınca da televizyonu açıp olan biteni izliyorum. Dostlarımla görüşürüm, onlara çok değer veririm. Ailemle vakit geçiririm, yeğenlerim, onların çocukları...
“Muhteşem Yüzyıl”ı izliyor musunuz?
Tabii. Ama son bölümü izleyemedim. Bizim dizi bitince son dakikalarına yetiştim. Çok başarılı tarihi bir dizi. Sonuna kadar takip etmek isterim. Bir de acıları çok fena olan bir dizi. Taht için çocuklarını öldüren insanlar vardı o zaman. Bugün de koltuk için... Değişen bir şey yok.