27.03.2022 - 03:00 | Son Güncellenme:
Anadolu’nun kadim zanaatlerinden biri kuşkusuz el dokuması halıcılık. Büyük bir özveriyle dokunan halılar, on binlerce yıllık geçmişe sahip bir geleneğin taşıyıcısı olmanın yanında el işçiliği motif ve kompozisyonlarıyla da adeta birer sanat eseri. Bu yüzden Türk halıları British Museum’dan Louvre’a dünyanın önde gelen müzelerinde sergileniyor, Türkiye dünyanın önemli halı merkezlerinden biri kabul ediliyor. Buna rağmen bu gelenek, bugün ülke genelinde çoğunluğu kadın olmak üzere 18-20 bin dokumacı tarafından yaşatılıyor ve azalan üretime bağlı olarak yurtiçi ve yurtdışında gördüğü ilgi azalıyor. Oysa tarihi milattan öncesine kadar uzanan, Rönesans tablolarına ilham olan bu halılar, korunması gereken önemli kültürel miraslarımızdan biri. İstanbul Halı İhracatçıları Birliği (İHİB) öncülüğünde, duayen belgeselci Coşkun Aral’ın imzasını taşıyan “Anadolu Halısı: Ruhumun Dili, Sözümün Rengi” belgeseli tam da bu nedenle çekildi. Anadolu’nun dört bir yanında bu kültürü yaşatmak için inatla çabalayan dokumacıların hikayelerine yer veren belgeseli ve el dokuması halıların özelliklerini Coşkun Aral ve İHİB’den Ahmet Hayri Diler’den dinledik.
Coşkun Aral:
“Her biri adeta sanat eseri”
“Belgeselimiz için Türkiye’nin 21 ilinde farklı ilçelere yaptığımız toplamda 10 bin km’yi aşan bir yolculuğun ardından adeta bir halıcılık atlası elde ettik diyebiliriz. Bugün geçmişe kıyasla azalan halı ve kilim dokumacılığını inatla sürdüren insanların, bu kültürü yaşatmak için çaba gösteren usta öğreticilerin hikayelerini aktarmaya çalıştık. Bu konuya eğilen araştırmacıların görüşlerine yer verdik. Üç bölümden oluşan belgeselin her bölümünün ana fikri aslında aynı: Halı ve kilim dokumacılığı Anadolu’nun geleneksel el sanatları arasında büyük öneme sahip ve özellikle bitkisel boyayla hazırlanmış yünlerden dokunmuş eski, özgün örneklerin her biri adeta sanat eseri.
Bugün Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ndeki zengin halı koleksiyonundan da görebiliyoruz ki, dokumacılık Türkler için çok önemli. Bu nadide eserler öylesine değerliler ki, Rönesans döneminde Avrupalı ressamlar bu halıları resmetmişler. İşte böylesi değerli eserleri yaşatmamız gerekiyor. Bunları yaşatabilmek için de dokumacılık kültürünün yaşaması gerekli. Kendi değerlerimizi tanıyalım, görelim, bilelim, koruyabilelim ve geleceğe taşıyalım.
Belgesel çekimleri için İstanbul dahil olmak üzere Türkiye’de birçok kente seyahat ettik. Erzurum, Artvin, Van, Hakkari, Konya, Balıkesir, Çanakkale, Kütahya, Muğla, Mersin, Uşak, Kütahya, Isparta, Antalya gibi birçok kente gittik. Çekimler aylarca devam etti. İHİB’in bizi yönlendirmesi sayesinde Anadolu’daki dokuyuculara ulaşabildik. Sayı vermek çok zor ama onlarca kişiyle buluştuk. Anadolu’da birçok yeni dost kazandık. Halı ve kilimi motif motif dokuyanlardan tutun da bitkisel boyaları üretmek için araştırmalar yapanlara, dokuyucu yetiştirenlere kadar birçok insanın bu işe adeta sevdalı olduğunu gördük. İşte bu sevda sayesinde bugün halı ve kilim dokumacılığı ülkemizde devam edebiliyor. Binlerce yıllık kültürümüzün izdüşümünün yüzlerinde görülebildiği halılar ve kilimler Türkiye’nin değeri. Bu ülkede sanat eseri değerinde dokumalar yapan birçok insan var. Dokumacılık onlar sayesinde gelecek kuşaklara aktarılabilecek. Biz de bu değeri insanımıza anlatmakta katkıda bulunabileceğiz, bu da bizim için büyük onur.”
İnanç ve ritüellerin yansıması
Ahmet Hayri Diler, halı ve kilimlerde en çok görülen motiflerin eli belinde, hayat ağacı, su yolu, ejder, buğday başağı, pıtrak, kuş ve akrep olduğunu söylüyor: “Bu desenlerin sembolik anlamları üzerine çok sayıda araştırmacı çalıştı. Genel olarak kökenleri Neolitik döneme kadara gitmekte, ilkel toplulukların animizm ve şamanizm gibi inanç ve ritüelleriyle bağlantı kurmayı mümkün kılmaktadır. Örneğin eli belinde motifinin, Anadolu’da yaşamış medeniyetlerin hemen hemen hepsinde var olan Ana Tanrıça Kibele kültünden geldiği, kadının doğurganlığını simgelediği; buğday başağı, pıtrak gibi desenlerin doğanın bereketini simgelediği düşünülüyor.”
Bellini halısı
Fatih Sultan Mehmet’in portresiyle de tanınan İtalyan ressam Gentile Bellini’nin ismiyle anılan ve literatüre “Bellini halısı” olarak geçen, 16-17. yy dönemi Türk halısı, New York’taki The Metropolitan Museum’un Islamic Art koleksiyonunda yer alıyor.
İHİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Hayri Diler:
“Dünya liderliğimiz düşüşe geçti”
“El dokuması halılar koyun veya keçilerin yünlerinin kırkılması, yıkanması, taranması, eğrilmesi ve elde edilen ipliklerin boyanması gibi süreçlerden geçiyor. Kilim dokuması dikey çözgü, yatay atkı ipliklerinden oluşurken, halı dokuması bunlara ek olarak yatay atkı sıralarının arasına sıkıştırılan ilmek (düğüm)lerden oluşuyor. Ülkemizde tercih edilen ve en yaygın düğüm çeşidi olan, simetrik Gördes düğümü veya Türk düğümüdür. Halı ve kilim dokumacılığı, batı bölgelerimizde daha çok kış dönemlerinde, doğu bölgelerimizde bütün yıl icra ediliyor. Dokumada koyun ve Ankara tiftik keçisinin yününe ek olarak, pamuk, keçi kılı, ipek, kendir iplikler de kullanılıyor. Antika halı ve kilimlerde gümüş ve altından elde edilen metalik ipliklere (tellere) de rastlanıyor. Buna ek olarak el halılarında tamamen doğal boyalar kullanılıyor. Bu boyalar kimyasal boyalara göre daha güçlü ve kolay kolay solmuyor. Dekoratif olarak daha pastel tonlar tercih edenler içinse güneşte soldurma işlemi uygulanıyor. Bunun için halı ve kilimler, yaz aylarında Antalya’da 3 ay kadar güneşe serilip solduruluyor.
Ülkemizde 18-20 bin civarında aktif el halısı dokumacısı var. Bu halılar birkaç istisnai durum haricinde hemen hemen tamamen kadınlar tarafından üretiliyor. Dokuma faaliyeti genel olarak Anadolu coğrafyasının tamamı üzerine dağılmış durumda. Yüzlerce yıl boyunca dünya liderliğini koruyan el halıcılığımız son dönemlerde düşüşe geçti diyebiliriz. Makine halısı alanında yaşanan kayda değer gelişimler, özellikle yurt içinde el halısına olan ilgiyi azalttı. Yurtdışında ise özellikle ABD, Avrupa ve Japonya’dan ilgi var. Fakat üretimimizdeki düşüş, bu pazarı da etkiliyor. El halısı üretiminde yaşanan sorunların giderilmesi, bu ata mesleğini gençlerimize sevdirmek ve tasarım odaklı bir anlayışla üretim kapasitesini artırarak dünya pazarındaki konumumuzu yeniden yakalayacağımıza inanıyoruz.”