26.01.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:
MÜZİK İçinde de gıcırtılı ahşap zeminle, oturma yerleri aşınmış koltuklarla ve sararmış Rolling Stones posteriyle bütünleşmiş, yüzünden çok daha genç görünen ve dirhem yağsız fiziğiyle kadrolu ses mühendisi, yılların usta tonmeister'ı İhsan Apça. Herkesin gözünde 30 yıldır kesmediği aklaşmış sakallarıyla özdeş İhsan abi. Onu sakalsız hatırlayan yok gibi. Bir de her dem hatırlanan rikkat yüklü tabiatı, karınca ezmez kibarlığındaki hitabeti. Gerçek rindmeşrep; her türlü umutsuzluğun içinden gülerek bakıyor konuşurken. 1000'in üzerinde plak kaydetmiş. İçlerinde kimler yok? Nilüfer, Kayahan, Zülfü Livaneli, İbrahim Tatlıses... Aralarında Barış Manço'nun "Hal Hal"ı ile Müslüm Gürses'i Beyoğlu'nun arka sokak pavyonlarından çıkarıp milletin bağrına bastıran "Küskünüm"de var. Galatasaray'dan Tünel'e giderken sola kıvrılan Kumbaracı Yokuşu'nda, karşılıklı birbirine hohlama mesafesinde duran ince uzun, yaşlı yorgun yığma binalardan birinin dördüncü katında son birkaç 10 yılın müzisyenlerine sırdaşlık yapmış Ada Müzik Stüdyosu. Şimdilerde ününü ve yükünü tutmuş bir dolu müzisyenin terlememiş bıyıklarını görmüş, henüz kilo almamış bedenlerinin altına minder sermiş; içtikleri gençlik sigaralarıyla duvarlarının tuğlasını, tavanının ahşabını sarartmış stüdyo. Sağlam rock dinleyicisiymiş İhsan abi ama ekmeğini kaderin garip cilvesi pop, arabesk ve fantezi kayıtlardan çıkarmış daha ziyade. Gençliğinde birlikte müzik dinledikleri arkadaş grubu epey sağlammış. Memur çocuğu; öyle yurtdışından plak falan getirecek durumu yok. Hali vakti yerinde arkadaşlarının ve hostes kızların getirdiği plaklardan faydalanmış. Cream, Jimi Hendrix, King Crimson, Pink Floyd ve Uriah Heep plaklarını hatmetmiş; özellikle John Mayall'ın "The Turning Point" albümünü aklından çıkaramamış. Sonra gözünü karartmış ve atmış kendini yurtdışına. Ama buna özellikle neden olan plak "Led Zeppelin I". Frank Zappa, Jethro Tull ve Jack Bruce'u en diri vakitlerinde izlemiş. 1971'in 12 Mart darbesini dışarıda duyduğunu, "Şu şu kitapları atın" diye eve mektup yazdığını anımsıyor. Eski albümlerdeki analog kayıtlardan bahsederken gençlere getiriyor lafı. Stüdyoya protools da kurulmuş artık ama İhsan abi mesafeli. Genç yardımcısı Özkan alakalı o konularla daha çok. Yeni kuşakların salt bilgisayar acarlığına dönüşmüş müzisyenlik heveslerine üzülerek bakıyor; hataları editleyen programların yaratıcılıklarına verdiği zararı dert edinerek. O her tür modanın uzağında durmuş; canlı kayıtlara itibar etmiş. Arkadaşları arasında ona Analog İhsan diyenler var. İhsan abinin sakalları arkasında görünmeyen dudaklarından dökülen anıları resmi geçit yapıyor, sararmış bir siyah-beyaz Yeşilçam filminin kareleri gibi. Anlatıyor, nasıl ilk kurdukları stüdyonun borcuna istinaden tefeciye ödenecek paralar için ölümüne çalıştığını. Borcun bittiği gün, hayatının geride kalan kısmını ücretli emek olarak geçirme kararını. Arada bir dertlerini unutmak için binip gittiği yelken sevdasını. Hepsini anlatıyor, duvarın dökük kireçlerine sabitlediği yorgun bakışlarıyla. Arkadaşlar ve hostesler Mevki, makam ve şöhret sahibi, artık yükünü tutmuş insanlara ait sayısız hatıranın sahibi İhsan abi. Yeri geldikçe onları da anlatıyor. Aralarında "her hakkı mahfuz" olanlar da var. Dışarıda kararan havayla çiseleyen yağmur asfaltı ıslatırken, bir sabahçı kahvesinde aybaşını parasız bekleyen tekaüt gibi oturmaya devam ediyor İhsan abi, ayakları yükten hafif yan yatmış iskemlenin üzerinde. Bir yandan da anlatıyor, bazen karnını doyurmaya yetmese de bu işe nasıl tutkuyla bağlı olduğunu. Her hakkı mahfuz öyküler Bob Dylan üzerinden hem ustanın hem de folk ve rock tarihini bir CD'de özetlemek, "Bana bir kaldıraç verin, dünyayı yerinden oynatayım" diyen Arşimet'in faraziyesinden güç. 45 yılı aşan macerayı neredeyse basit bir pakete tıkmayı başaracakmış toplama "Dylan" albümü. Usta ilk defa izin vermiş; "Most Likely You Go Your Way", genç bir DJ tarafından yeniden düzenlenmiş. 1963'ün protesto marşı "Blowin' in The Wind", 1973'ün yaşlı şerifin karısının gözleri önündeki ölümüne yakılmış "Knockin On Heaven's Door"undan, modern zamanların yeni anlamlarını yüklenmiş şarkılarına kadar, yılların içinden damlata damlata biriktirilerek ambalajlanmış "Dylan". Hiç fuzuli parça yok. Arşimet'in kaldıracındaki albüm Seveni sevmeyeni bir hakikati kabul etmeli. Yüzümüze tokat gibi çarpan bu yerli rock hakikatinin adı Duman. Konser biletleri en hızlı tükenen, albümleri en fazla beklenen, şarkıları ezberlenen isimlerin başında yer alıyor Duman. Üç albüm ve bir konserden ibaret NR1 şirketindeki sözleşmesinin bitmesiyle derlenen "En Güzel Günüm Gecem 1999-2006" adlı ikili CD, Duman'ın hit şarkı ve kliplerini arşivcilere altın tepside sunuyor. Arabesk hançereli, titrek detone vokali, kesik kısa cümleli grunge gitarı ve içindeki aşk hikayeleriyle raflara çıkan derleme, bir milenyum hakikatini ebediyete kadar hatırlatacak. Hakikatle yaşamak