18.02.2024 - 02:00 | Son Güncellenme:
Didem Seymen - Ülkemizde migren hastalığının sıklığı yüzde 16,4 olup, her 5 kadından biri ve her 10 erkekten biri bu sorunla karşı karşıya. Bu durumda ülkemizdeki hasta sayısı 13 milyonu aşıyor. Migren oldukça şiddetli baş ağrısı ataklarıyla seyretse de toplumda yeterince tanınmıyor. Bunun sebeplerinden biri de baş ağrısı hissinin toplumda ‘normal’ kabul edilmesi. Medicana Çamlıca Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Zeynep Aydın, migren hastalığını tüm detaylarıyla anlattı…
Migrenin hayati risk taşımaması, kişinin ve toplumun yaşamına etkisini önemsiz kılabiliyor. Oysa migren çocukluk çağından itibaren başlar ve ömür boyu devam eden ataklarla seyredebilir. Aşırı ağrı kesici ilaç kullanımı, ağrı ataklarını artıran faktörler veya eşlik eden diğer durumlar nedeniyle migren atakları sıklaşabilir, hatta günlük olmaya başlayabilir. Baş ağrısı atakları birkaç saatten birkaç güne kadar sürebilir. Bulantı, kusma, ışık, ses duyarlılığı gibi rahatsız edici yakınmalar da baş ağrısıyla beraber görülebilir. Tüm bunlara ilaveten atak geçtikten sonra yaşanan yorgunluk, tükenmişlik hissi, uyku eğilimi ve algılama güçlüğü de dikkate alındığında bir atak, hastanın yaşamında 2-3 gününü etkiler. Tüm bu nedenlerden dolayı migren hastalarında yaşam kalitesi önemli ölçüde etkilenir.
Üretkenlikte 4 kat kayıp
Migren ataklarının yaklaşık üçte biri iş günlerinde meydana gelir ve bu atakların üçte ikisi önemli bir üretkenlik kaybına neden olur. Kronik migreni olan kişiler (ayda > 15 baş ağrısı günü), daha az sıklıkta migren atağı geçirenlere kıyasla dört kat daha fazla üretken zaman kaybı yaşarlar. Ülkemizde migrene bağlı iş gücü kaybının yılda 5,4 gün olduğu bulunmuştur. Bu konuda yapılmış olan çalışmalar; atak esnasında migren hastalarının dörtte üçünde fonksiyon kaybı olduğunu, yarıdan fazlasında da yatak istirahati gerektirecek derecede ağrı geliştiğini göstermektedir. Migreni olan kişiler işyerinde yaşadıkları ataklar nedeniyle bilişsel işlevlerde (konsantrasyon ve hafıza) kayıp yaşayabildikleri için işlerini yapmakta ve sürdürmekte zorluk çekmektedirler. Bu yüzden işverenlerinin anlayış eksikliği nedeniyle durumları daha da kötüleşebilir.
Sosyal izolasyon kaçınılmaz oluyor
Aile ve özel hayatlarında da baş ağrısı atakları nedeniyle migren hastaları ciddi sorunlar yaşıyor. Migrenli kişiler ilişki kurmada ve sürdürmede zorluk yaşarlar. Atakların tekrarlaması nedeniyle arkadaşları veya eşleriyle/partnerleriyle birlikte sosyalleşmeleri etkilenebilir. Migren baş ağrıları sırasında ışığa ve sese hassasiyet olduğu için kişi kalabalık, gürültülü ve aydınlık, aşırı ışık değişimleri olan ortamlarda duramaz. Karanlık ve sessiz bir yerde istirahat etme ihtiyacı duymaktadır. Haliyle böyle bir atağı yaşadığında çevresindeki kişiler de dolaylı olarak durumdan etkilenir. Bu tarz deneyimlerden dolayı migrenli kişiler kendilerini sosyal ortamlardan izole edebilir. Ayrıca migren ataklarının ağrısı cinsel uyarılma üzerindeki olumsuz sonuçları nedeniyle cinsel hayatı da etkileyebilir.
Uygun tedavi seçenekleriyle yaşam kalitesi artırılabilir
Migren hastalarının tedavisi, kişinin yaşam kalitesiyle ve dolaylı olarak toplumla ilişkilidir. Bu hastalığın toplum tarafından daha iyi tanınması, hastanın yaşadığı durumun anlaşılması, ailesi, arkadaşları, işverenleri tarafından kişiye destek olunması önemlidir. En önemlisi kişi migren ataklarını ömür boyu yaşamak zorunda olmadığını, uygun tedaviyle yaşam kalitesinin düzeleceğini bilmelidir. Migren tedavisi her hastaya özel olarak planlanır. Ayrıntılı bir görüşme, muayene ve tetkiklerin ardından kişinin migren ataklarını tetikleyen ve kötüleştiren durumları azaltmaya yönelik yaşam biçimi düzenlenmesi yapılır. Eğer kişinin baş ağrısı atakları çok şiddetliyse veya çok sıksa veya yaşamını olumsuz etkiliyorsa baş ağrısı ataklarının sıklığını, şiddetini ve süresini azaltmaya yönelik ataklardan koruyucu tedaviler başlanır. Aynı zamanda da ataklar sırasındaki baş ağrılarını dindirmek için kişiye özel ağrı kesici ilaçlar verilir. Günümüzde ilaç tedavilerinin yanı sıra, aylık yapılan migren iğneleri (aşıları) ve kafa derisine uygulanan botulinum toksin dediğimiz botoks tedavileri uygulanmaktadır.
Hastalığa dair toplumsal farkındalık artırılmalı
Yapılan bazı çalışmalarda migrenli kişiler, genel bir suçluluk duygusu hissettiklerini bildirmişlerdir. Bu suçluluk duygusunun toplumda hastalığa ilişkin farkındalık ve anlayış eksikliğinden de kaynaklanabileceği düşünülüyor. Bu ağır duygular, migrenli kişilerin yaklaşık dörtte birinin psikolojik sıkıntı yaşamasına sebep oluyor. Migren; depresyon, anksiyete ve bipolar bozukluk gibi birçok psikiyatrik bozuklukla güçlü bir şekilde ilişkilidir. Migreni olan kişilerde depresyona yakalanma riski diğer kişilere oranla 2-4 kat daha yüksektir. Toplumda migren hakkında bilgi ve farkındalığın arttırılması migrenli kişilerdeki duygusal bozuklukları azaltabilir.