15.03.2020 - 04:02 | Son Güncellenme:
BUKET AYDIN
Bütün bir haftayı korona konuşarak geçirdik. Dünya Sağlık Örgütü pandemi yani küresel salgın ilan etti. İtalya ve Çin’de gördüğümüz karantina uygulamaları sebebiyle marketlerde makarna, pirinç bırakmadık. Bir taraftan virüse karşı koruyucu olduğu açıklandığı için ülkede neredeyse kolonya kalmadı. Doğru bildiğimiz yanlışları konuşan uzmanlar her zamanki gibi televizyonlarda başköşede yerlerini aldı. Aslında panik olmaya gerek yok. Yapacak şeyler belli. Elleri bol bol yıkamak. Çantada kolonya veya antibakteriyel jel bulundurmak. İnsanlara bir metre mesafeden fazla yaklaşmamaya çalışmak. Öpüşme, tokalaşma alışkanlıklarımızı bir süre ertelemek. Bu virüs daha çok belli bir yaş üzerindekileri tehdit ediyor. O yüzden yaşlılarımızın bu dönem evden çıkmaması tavsiye ediliyor. Bir de çok acil bir durum yoksa yurt dışına gitmemekte fayda var. Virüsle ilgili abartıdan uzak sadece doğru bilgileri içeren bir röportaj bu çünkü bu hafta konuştuğum Prof. Dr. Canan Ağalar hem Sağlık Bilimleri Üniversitesi öğretim üyesi hem Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği Başkanı, hem de Sağlık Bakanlığı Korona Bilim Kurulu üyesi. Yani bu konuda bilgi vermek için fazlasıyla yetkin bir isim. Onun sağduyulu açıklamaları bana da kendimi iyi hissettirdi. Sağlıklı pazarlar.
Herkes koronavirüsün kendisine bulaşma ihtimalinden çok korkuyor, tek konuştuğumuz şey bu. Ne olacak halimiz?
Güncel olması birtakım korunma önlemlerini öğrenmemizi sağlıyor ama öbür taraftan da çok güncel olup, çok sözünün geçmesi de korku yaratıyor. Bunun için panik havası olmadan bu işin yönetilmesi gerekiyor. Çünkü şu anda panik olunacak bir durum da yok.
İtalya ve Çin karantinaya alındı insanlar bu nedenle çok panik haldeler.
Karantinanın amacı insanları birbirinden izole edip mikrobun bulaşma sıklığını azaltmak. Karantinayla toplu bir araya gelmeler engellenmiş oluyor; daha fazla kimse enfekte olmasın diye. Belki karantina lafı korkutucu geliyor insanlara.
“Hıfzıssıhha prosedürün düzgün işlemesini sağlıyor”
Hıfzıssıhha kurumu dışında test yok deniyor. Gerçekten başka yerde yapılamıyor mu?
Hıfzıssıhha kurumu testi yapan bir devlet kurumu. Şu anda 3 yerde laboratuvarı var; Ankara, İstanbul ve Erzurum’da. Yakında yeni yerler de açılacak. Bu tür işlerde bugüne kadar da hep Hıfzıssıhha kurumu devredeydi. Bu prosedürün çok düzgün işlemesini sağlıyor.
Nasıl oluyor?
Böyle bir hasta geldiğinde biz kriz masası aracılığıyla sağlık müdürlüğüne ulaşıyoruz. Onlar örneğin alınacağı kapla birlikte geliyorlar. Biz hastadan örneği alıyoruz, örneği onlara veriyoruz. Bu bizim açımızdan kolaylaştırıcı bir şey. Onlar örneği laboratuvara götürüyorlar, orada örnek çalışılıyor. Ve maille hastanın sonucu atılıyor. Böylece sistem çok kolay işliyor. Bunun farklı şehirlerden transferini sağlamak da yine sağlık müdürlüğü tarafından yapıldığı için nasıl göndereceğiz, nereye göndereceğiz diye kimse uğraşmıyor. Bunu yapan bir sistem var. Bu da işimizi kolaylaştırıyor.
Pandemi ilan edildi hastalıkla ilgili…
Evet, ama biz zaten öncesinde griple ilgili pandemiler yaşadığımız için bütün Türkiye’deki hastanelerin bununla ilgili bir planı vardır. Böyle bir bulaşıcı hastalık olduğunda hasta nerede kabul edilecek, nereden girecek, hangi kliniğe yatacak, kimler bakacak, hastadan sorumlu kim, sorumlu kişi hastalanırsa onun yerine bakacak kim, ne kadar malzeme ihtiyacı vardır gibi hazırlıklar zaten sonbahara girişte bütün hastanelerce yapılır. Pandemi için bir hazırlığımız vardı zaten bizim, korona salgını çıktıktan sonra revize edildi yeni gelen bilgilerle. Çünkü bu hastalığın geleceğini bilemediğimiz için alınması gereken önlemler farklılık gösterebildi. Onun üzerinden revize edildi. Ama zaten sonbahara girerken hazırlık kapsamında bütün hastanelere maske, dezenfektan alınmıştı. Bu nedenle yeterli bir donanım vardı.
Yerli kitler yeterli değil deniyor, bu ne kadar doğru?
Öyle bir şey mümkün değil. Testin çalışıldığı örnek Dünya Sağlık Örgütü’nden gelen örnek, onun üzerinden. Üstelik üretilen kitler sadece bizim ülkemizde değil başka ülkelerde de kullanılıyor.
Koranavirüs testinin aşamaları ve prosedürleri
Bu virüsün bazı belirtileri var. Mesela ateşi olan, öksüren ya da nefes darlığı çeken biri ilk olarak ne yapmalı? Nereye başvurmalı?
Aynı gripte olduğu gibi ateşi, hafif öksürüğü olan kişiler öncelikle evde izole olarak kalacak ve kendilerini takip edecek, istirahat edecek. Ama nefes darlığı çekmeye başlarsa öncelikle maske takıp, sağlık kuruluşuna gidecek. Mümkünse sağlık kuruluşuna giderken toplu taşıma araçlarını kullanmayacak. Çok ciddi bir solunum sıkıntısı varsa Alo 184’ten yardım isteyecek; “Ateşim, öksürüğüm, solunum sıkıntım var” demeli ki sağlık görevlileri de önlemlerini alıp gelebilsinler.
Testin yapılıp yapılmayacağına aile hekimi mi karar veriyor yoksa kendi başımıza test yaptırabilir miyiz?
Hekiminiz karar veriyor; aile hekimi de olabilir, başvurduğunuz sağlık kuruluşundaki hekiminiz de. Özel ya da devlet hastanesi ayırımı yok. Bunun için Sağlık Bakanlığı bir rehber yayınladı. Kimlere test yapılır tanı rehberi var. Onu karşılayan hastalar için test yapılır.
Prosedür nedir?
Hastanın durumunun ağrılığına göre değişiyor. Eğer klinikte takip edilecek bir hastaysa, ben burada kliniğime yatırıp, belirlediğim tek kişilik izolasyon odasında takip edebiliyorum. Yoğun bakımda yatması gerekiyorsa yoğun bakımın ayrı izolasyon odası var, orada yatırılıp tedavi ediliyor.
Yani bir yere gönderilmiyor hasta hangi hastanedeyse orada mı kalıyor?
Hastanenin donanımı buna yeterse kalıyor. Bir eğitim araştırma ya da bir üniversite hastanesiyse orada kalıyor. Ya da donanımı yeten belli branşlarda hekimleri içeren özel hastanelerde de orada kalabilir. Ama yoğun bakım koşullarını karşılayamayan bir hastaneyse, yoğun bakım koşullarının sağlandığı başka bir hastaneye sevk ediliyor. Dal hastaneleri, rehabilitasyon hastaneleri bakamıyor mesela.
O kişiye bakan sağlık personeli için de bir işlem yapılıyor mu? Virüs tespit edilmeden temasta bulunuluyor çünkü.
Biz genellikle bu ön tanıyla hasta geldiği için koruyucu önlem alarak gidiyoruz. Maske takıyoruz, üzerimize önlük giyiyoruz sıçramasın diye. Eğer bir işlem yapacaksak gözümüze sıçramasın diye koruyucular kullanıyoruz. Mikrobun temasını önleyecek birtakım önlemler alıyoruz. Bu önlemlerde bir aksama olursa o sağlık çalışanı da aynı şekilde örnek gönderilerek takip ediliyor. Çin’de mesela belli aralıklarla sağlık çalışanlarının da hekimlerin de kontrolü yapılıyordu.
Koronavirüsü taşıyan kişinin temas ettiği insanlar nasıl bulunuyor? Bulunduktan sonra hastaneye mi çağrılıyor?
Temas tanımlamamız var; şu kadar mesafeden yakın, bu kadar süreli temas gibi tanımları var onların. O kişiler belirleniyor. Yolculuk yapmışsa iki ön, iki arka, iki yan sıralarda oturanlar saptanıyor. Onlara mesajlar gidiyor. “Hiçbir semptomunuz yoksa 14 gün evde izolasyon yapın, ortak alanlarda maske takın. Hastalık çıkacakmış gibi 14 günlük hastalığın kuluçka süresini izolasyonla geçirin, eğer ateşiniz çıkarsa öksürüğünüz olursa hastaneye gelin” mesajı veriliyor. Çalışanlara da rapor veriliyor. Evde nasıl kalacağım gibi bir sorun da yok o anlamda.
Virüsün tespit edildiği kişinin ailesi evde mi karantinaya alınıyor?
Evet, belirti olmayan kişiler evde karantinaya alınıyor. Şikayeti olmayan kişini hastaneye yatırılması da uygun değil zaten.
“Sirkenin koronavirüs üzerinde etkisi yok”
Mikrobun yüzeylerde kalmaması için evleri nasıl dezenfekte etmeliyiz?
Normal ev temizliğinde kullandığımız temizleyiciler yeterli ev için. Biz çamaşır suyu da kullanıyoruz.
Sirkeli su etkili mi?
Sirke bakteriler üzerinde etkili ama virüs üzerinde etkisi yok. Önermiyoruz. Ev temizliğinde kullandığımız deterjanlar da aynı elimizi yıkarken kullandığımız sabunlar gibi onlar da temizlikte yeterli.
Virüsten korunmak için kıyafetlerimizi kaç derecede yıkamamız lazım?
Ek bir şey olmadan çarşaflar 60’da ise 60’da yıkanacak, 90’da ise 90’da. Kıyafetlerinizi her eve gittiğinizde yıkamanıza gerek yok. Yıkamak isterseniz de 30 derecede normalde kullandığınız deterjanlarla yıkamanız yeterli.
Diyelim ki riskli bir yerde bulunmak zorunda kaldık eve geldiğimizde kıyafetlerimizi direkt yıkamalı mıyız?
Sizin nasıl bir riskli temasınız olabilir ki! Bizim riskli temas diye tanımladığımız şey önlüğümüze hastadan kan sıçrar, idrar sıçrar ya da hastanın solunum yoluyla ilgili müdahale yapılırken sekresyonları sıçrar, riskli temas diye bunları kastediyoruz. Yoksa ben size dokundum, kolum değdi bu riskli bir temas sayılmıyor. Bunun için kıyafetlerinizi sürekli yıkamanıza gerek yok. Normalde ne yapıyorsanız yapmaya devam edin. Ancak hasta olan kişiye bakım verenler ayrı. Onlarda hastane çalışanları gibi riskli temasta bulunabileceği için maske takmalı, kıyafet temizliğine dikkat etmeli. Hastanın odası ayrıldığı gibi havlu gibi kişisel eşyaları ayrılmalı. Hasta olan kişinin yatak çarşafları, havlusu, kişisel eşyaları yüksek ısıda zaten yıkanmalı.
Kapalı her yer riskli mi?
Evet, insanların 1 metre mesafesinin korunamadığı her yer risk. Bizim nisanın başında Antalya’da kongremiz vardı bu olağanüstü durum nedeniyle iptal ettik. Birçok doktorun vazifesi başında olabilmesini sağlamak ve bulaş olmasın diye erteliyoruz kongrelerimizi.
Toplu ulaşımda insanların 1 metre sınır koyma şansları yok. Metrobüste ya da metroda ne yapmalıyız maske mi kullanmalıyız?
Seyahat süresinin çok kısa olması bir avantaj, aksıran öksüren biri varsa onların yanında durmamak lazım. Hasta olanların da bu nedenle maske takması önemli. En azından tek kullanımlık mendille öksürük sırasında ağız burun kapatılmalı. Metrolarda en büyük risk herkesin tutuğu yerlerden tutmak. Onlar için de yanımızda kolonya veya ev dezenfektanı bulundurmamız yeterli. Benim kolonyam var onu yanımda götürüyorum her yere. Metro çıkışlarına yerleştirilen dezenfektanlardan da faydalanılabilir.
Maskeyi kim takmalı?
Maskeyi hasta olan kişiler takacak. Hasta olan takacak ki başkasına bulaştırmasın. Onun için diyoruz ki; “Hasta olursanız mutlaka maske takın, sağlık kuruluşuna öyle gelin. Bu gelişlerde de toplu taşıma kullanmayın”. Ama herkesin kendi özel aracı olmayabilir, toplu taşıma kullanmak zorunda kalabilir. Oradaki herkesin maske takması yerine hasta olanın maske takması uygun. Hastaneye gelirken mutlaka maske takın dememizin nedeni risk grupları olan yaşlılar, tansiyon ve şeker hastalarının hepsi hastanede. Hasta maske takmadan gelirse burada çok sayıda yaşlı insan enfekte olur. O gruptan korkuyoruz zaten. En çok etkilenen gruplardan biri de sağlık personeli onları da korumuş olur hasta kişinin maske takması.
Hasta geldi ama koranavirüs pozitif olduğunu bilmiyor. O zaman nasıl koruyorsunuz kendinizi?
Normal poliklinikte otururken maskeyle oturmuyoruz biz. Hasta geldiğinde ona bir tane maske uzatıyoruz, taksın diye. Ama bu sayı çok olur ve biz bunu anlamakta gecikirsek sağlık çalışanlarının da enfekte olması verilecek hizmetin kalitesini de etkileyecektir.
Okullar tatil oldu, korkalım mı? Bu çocukları evde tutmakta zorlanacak sanki aileleri.
Okullar tatil oldu diye korkacak bir şey yok. Bulaşta 1metre mesafeyi koruma en önemli şey. Çocukları bir araya getirince onların temizlik kurallarına dikkat etmesi çok daha zor olabilir özellikle ilköğretim ve anaokullarında. Ellerini yıkayacak mı, çevre teması olacak mı? Bunlar bulaşta doğru endişeler.
“Hamilelerde risk artmış değil”
Hamile kadınlar için risk var mı?
Gebelerle ilgili herhangi bildirilmiş olumsuz sonuç yok. Onlara da bulaşabilir. Hamileler ve fetüs için diğer bazı hastalıklar örneğin Zika virüs gibi fazladan bir risk oluşturmaz.
Sıcak havaların gelmesi virüsün yayılmasını engeller mi? Sıcak havada ölüyor mu bu virüs?
Güneşin öldürücü etkisi var. Sıcak havadaki en önemli şey insanların kapalı alanlardan dışarı çıkması. Açık hava olunca bulaşma riski daha da düşüyor. Dışarıdaki yüzeylerdeki temas açısından ultraviyolenin, güneşin kendisinin öldürücü etkicisi var, ondan da faydalanıyoruz.
Bunun bir derecesi var mı, 20 derecenin üstü yeterli mi gerçekten?
Dereceden çok ultraviyolenin olması yani güneşli hava aslında.
“Hasta kişiyle temas eden herkes hasta olmuyor”
Sosyal medyada virüs Kapalıçarşı’dan çıktı söylentileri var. Diyelim ki orası gibi bir yerde ya da bir AVM’de bu virüs görüldü. Oralar karantinaya mı alınmalı?
Her hasta olan kişiyle temas eden hasta olmuyor öncelikle onu bilelim. Hasta olan bir kişiyle konuşunca yüzde yüz korona olacağım diye bir şey yok. Hastalık oluşması için birtakım önemli faktörler var. Virüsün miktarı, ortamın ısısı, nemi birçok şey etkiliyor. Ortamda çok virüs olur; sen hiç dokunmamışsındır sana bulaşmaz. Zamanında Çin’den pek çok yolcu Amerika’ya kadar seyahat etti, ya da Arjantin’e gitti. Oralarda hastalık çıktı ama o uçağa binen 300 kişinin hepsi hasta olmadı. Buna biz bulaştırıcılık oranı diyoruz. Bütün vakalar bittikten sonra daha kesin sonuçlarla belli olacak. O kadar yüksek olmadığını da görüyoruz. Onun için bu kişiler bilgilendiriliyor. “Temas ettiğiniz şu kişiyle ilgili bir hastalık saptandı, buna göre evde izolasyon önlemleri alın, kendinizde bir hastalık hissettiğinizde doktorunuzla görüşün” deniyor.
Korkmayalım diyoruz ama herkes panik, birçok kişi koronavirüsün semptomlarını gösteriyormuş gibi hissediyor. Ne yapmalı bu durum için?
Çok endişe etmeye gerek yok. Mesela kızımdan örnek vereyim Amerika’da üniversitede okuyor, okulları 3 hafta tatil edilmiş, sonra da online eğitime geçecekler. “Ne yapayım döneyim mi?” dedi. Dedim “Yapılacak bir şey yok”. El yıkamaya hijyenine dikkat ederek orada yaşamına devam ediyor. Orada vaka sayısı da çok.
“Hasta olanlar izolasyona dikkat ederse, hasta olan sayısı azaltılabilir.”
Mesela İtalya normale nasıl dönecek?
Aynı Çin gibi; Çin’de de şu an hasta sayısı çok azalmaya başladı, işyerlerini açmaya başladılar. Fabrikalar üretimlerine başlıyor. Bu bir pik yapıyor bütün salgınlar böyledir, sonra da düşüşe geçiyor ve kayboluyor. İtalya’da da aynı şey olacak. Güney Kore’de de oldu.
Önlemlerden dolayı mı düşüyor vakalar?
Önlemler hasta sayısının azalmasında çok önemli. İtalya’da yapılan hata buydu. Evde kalmak için verilen izinler tatil sanıldı. Hiçbir şey yokmuş gibi davranılmaya devam edince bulaş oranı arttı, hasta sayısı artınca durum anlaşıldı. Hasta olanların izolasyonuna dikkat edilirse hasta olan sayısı azaltılabilir.
Haziranda biter deniyor ya ne kadar doğru?
Çin, Güney Kore iki ayda pik yaptı ve düştü. Virüs şimdi İtalya’da yükselme döneminde Avrupa ülkelerinde de öyle. Onlar da bu süreci tamamlayacaklar. Bizde de şimdi başladı diye düşünürsek alınan önlemlerle süreç haziranın başına denk tamamlanır diye düşünüyoruz.
Çin nasıl çözüm bulduğunu paylaşıyor değil mi?
Şöyle oluyor bilimsel makalelerle yaptığımız tedavileri yayınlıyoruz. Deneyim olarak aktarılıyor, sonuçlar başarılı olunca da biz bu ilaçları rutinde kullanmaya başlıyoruz. Tedaviler böyle oluşuyor. Burada avantajımız Çin’di. Çin bu salgını yaşadı ve birtakım tedavileri uyguladılar bize dediler ki, şu ilaçlarda fayda gördük. Onunla ilgili bilimsel makaleler çıktı ortaya. O verilerin ışığı altında benzer şekillerini Japonya, Güney Kore kullandı, Amerika’da tedavi sonuçları var. Avrupa’da da bunlar başarılı oldu denilen ilaçlar var. Bilim kurulu önerileriyle bakanlık da bu ilaçların teminine gitti.
“El yıkamak çok iyi bir alışkanlık, gribi azalttı”
Gargara yapmanın bir anlamı var mı?
Koruyucu bir tarafı yok. Diş hekimleri diyor ki ağız sağlığı açısından günde 2 kere dişlerinizi fırçalayın, o yeterli.
Sürekli ellerimizi yıkıyoruz, herkesin elleri kupkuru. Koronavirüse yakalanmasak bile hepimiz temizlik hastası olacağı sanırım salgın geçince.
O çok iyi bir alışkanlık. Bizim hep öyledir ellerimiz çatlak çatlak. Geçen seneye göre grip vakalarında azalma var. Ve bunu el yıkamaya, bilinçli olmaya, temastan uzak durmaya, insanların artık ne yapmaları gerektiğini öğrenmelerine bağlıyorum. Aslında toplumsal olarak bir sürü kazanımlarımız oldu. Çocuklara Avrupa’da 20 saniye süren bir şarkı var onu söyleterek el yıkatıyorlarmış, belki bizim çocuklar için de böyle bir şey yapılabilir.