30.11.2011 - 10:30 | Son Güncellenme:
Levent Köprülü
Aslında bu laf, içinde pişmanlığın yanında bir miktar da (ikinci ve üçüncü kişiler tarafından söyleniyorsa) bağışlamayı da barındırır. Bu yüzden hata yaptığını fark edip de, ortalığı toparlamaya çalışanların içini rahatlatır her zaman...
Evet, herkes hata yapabilir ama bazı hatalar da pahalıya mal olabilir maalesef...! Hele de bu, otomotiv gibi krizlerde kırılgan ve büyük yatırımlar gerektiren bir sektörse.
Aslına bakarsanız, yakın tarihimiz otomotiv sektöründe yapılan pek çok hataya ev sahipliği yaptı. Sırf bu yüzden General Motors gibi bir dev "global kriz" döneminde iflasını açıkladı ve yeni bir General Motors sayfası açtı. Yatırımlarını o dönemde daha çok "müsrif" otomobillere yönelten, hesapsız 243 bin çalışanı olan bir şirkette yapılan hatalar sonrası, elbette "Herkes hata yapabilir!" deyip geçmek pek de mümkün olmaz.
Keza, benzer bir durum, İngiliz Rover'da oldu. Üstelik 2009 krizi zamanından çok daha önce. BMW'nin devraldığı, ancak başta BMW'ye rakip olarak konumlandırılan Rover, Alman üreticinin elinde istenilen yükselişi gerçekleştiremedi. Range Rover gruptan kopartılıp o dönemde Ford'a satılırken, BMW de, MINI'yi kendisinde bırakıp ciddi araç stoklarıyla birlikte Rover'ı 10 Sterline Phoenix Grubu'na bıraktı. Bu grup da, markayı canlandıracak atılımları yapamadı. Hatta bolca hata yaptı! Örneğin konseptlerini gösterdiği hiçbir yeni modeli üretemedi. Bunun yerine Tata'dan aldığı ve radyatör ızgarası ile logosu değiştirilen Indica'ları CityRover olarak satmaya çalıştı. Pahalı bir fiyatla piyasaya soktuğu araçlardan şikayet alınca, bu kez donanımları yükseltip fiyat kırdı, yine olmadı. Sonunda Rover bir Çinli firmaya, MG ise bir başka Çinliye satıldı.
Saab'ı satın alan GM, İsveçli markanın teknolojisi yerine kendi geliştirdiği teknolojileri kullanmaya ağırlık verdi. Sonuçta ortaya Saab görünümlü Opel modelleri çıkmaya başladı. Bu arada üretim miktarı gibi, araçların kar marjları da düşük kalıyordu. Dolayısıyla Saab, kar etmeyi başaramıyordu. İflas döneminde GM'den Spyker'a geçmesine rağmen aynı hastalık devam etti. Sonuçta Spyker, Saab işçilerine ödeme bile yapamaz duruma geldi. Şimdi ise geleceği belirsiz...
Ya, bir zamanlar efsane olan Pontiac Trans Am için ne demeli? Ford Mustang ve Chevrolet Corvette, deyim yerindeyse "ekmek-peynir" misali satılırken, Pontiac bu modeli satamıyordu. Araçların motorlarının güçsüzlüğünün yanında pazarlama yatırımı yapılmaması, efsanenin sonunu getirmişti. O dönemlerde Chevrolet Camaro ile birlikte gömülmüşlerdi. Camaro, sonradan ama farklı bir formülle geri dönmeyi başardı. Trans Am ise o kadar şanslı değil!
Ve gelelim yakın zamana. Örneğin Maybach markasına
Mercedes-Benz'in kuruluş döneminde Daimler ile birlikte çalışan ve motor geliştirmeden sorumlu olan Wilhelm Maybach'ın kurduğu marka, 1921-1940 arasında otomobil ürettikten sonra savaş döneminde tank motoru üzerine yoğunlaşmıştı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında adını değiştiren ancak ciddi üretim yapmayan şirketi Daimler-Benz satın almış ve adını değiştirmişti. Markayı uykuya yatıran Mercedes, 1990'ların sonunda Maybach'ı diriltmenin sinyallerini bir konsept ile vermiş, 2000'lerin başında da ilk modelleri banttan indirmişti. Marka, 2013 yılında yeniden uykuya yatırılacak... Neden mi? Çünkü yeterli ilgiyi görebilmiş değildi ve çok pahalıydı. Geliştirilmiş Mercedes mekaniği ve alt yapısının yanında özellikle eski Mercedes S-Sınıfı'nı anımsatan bir ön tasarım kullanılıyordu. Araç yüklü fiyatını, Mercedes'in pahalı S-Sınıfı'ndan daha özel ve yüklü donanımlara borçluydu. Ayrıca yeni bir model çıkartma gibi niyet de ortada yoktu. Sonuçta Maybach geçen yıl 157 araç satarken, en yakın rakibi Rolls-Royce bile 2 bin 711 adet satılmış. Aston Martin'le işbirliği çabaları da sonuçsuz kalınca, Mercedes kararını verdi... Bundan sonra Mercedes, süper lükste S-Sınıfı'nın Pullman yani uzun versiyonuyla var olacak.
Fiat 500, Avrupa'da sınıfının en çok satan modeli neredeyse
Bundan cesaret alan ve Chrysler ile ortaklığının gücüne güvenen Fiat, 500 ile ABD pazarına dönüşünü başlatmaya karar verdi. Üstelik araç, Meksika'da üretilmeye başlandı. Ancak şu an fabrikanın elinde neredeyse 1 yıl yetecek araç olduğu söylentisi var. Zira geçen ay Fiat 500 satan 130 bayiden 29'unun tek bir otomobil satamadığı belirtiliyor. Bu, elbette küçük otomobilden pek haz almayan ABD'li tüketicilerin yüzünden olan bir şey değil. Nitekim Fiat ve Chrysler'ın Başkanı Sergio Marchionne, bunun satış alt yapısının yetersizliğinden kaynaklandığını söylüyor. Sadece Fiat 500'ün satıldığı showroomların kurulmasında, hedefin 6 ay gerisinde kalınmış. Yani Jennifer Lopez'li reklamlar ve otomobil var, ama satacak yer yok...
Aslına bakarsanız, ortada benzer hikayeler çok. Tabii anlattıklarımızın tamamı, kötü sonuçlandı gibi bir durum da yok. Örneğin Mercedes ve Fiat'ta henüz süreçler sonuçlanmamış. Ancak anlaşılan o ki firmalar, özellikle kriz sonrası "Herkes hata yapabilir" yerine, "Zararın neresinden dönülse kardır!" felsefesini uygular hale geliyor. Bu da krizin kıssadan hissesi sanırım...