Bir dünya insanı: Nazım Hikmet
Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya / Ona sorarsanız: 'Lafı bile edilemez, mikroskopik bi zaman...' / Bana sorarsanız: ‘On senesi ömrümün...' demişti. Sanırım göreceliliği Einstein'dan değil de ondan öğrendim. 15 Ocak 1902 dünyaya gelen ve eşsiz eserler bırakan Nazım Hikmet aşkı, sevgiyi, vatanı, ülkeyi bizlere anlattı. Çok sevdiği ülkesinden ayrı kaldı, ancak Nazım Hikmet arkasında bıraktıklarıyla ülkesinden aslında hiç ayrılmadı.
Nazım Hikmet’in adını, henüz küçük bir çocukken doğduğum ülke olan Yugoslavya’daki bir okulun ismini taşıması sayesinde duydum. Biraz garipsedim. Hayata dair şeyleri yeni yeni algılamaya başladığım bir dönemdi sonuçta. Ailem dışında hemen hemen kimsenin Türkçe konuşmadığı bir ülkede, yaşadığım kentin yakınlarında, dedelerimin köyündeki okula Nazım Hikmet'in adı verilmişti. Ve işte o soru: “Baba, Nazım Hikmet kim?”
Bu satırları “Nazım Hikmet kimdir?” minvalinde bir şeyler karalamak için yazmıyorum. Elbette onun daha fazla tanıtılmasına, anlatılmasına gerek vardır ancak o yetkinlikteki kişi ben değilim. Benimki daha çok duygusal bir temas. Aynı toprakların ama farklı dünyaların insanlarıydık bir nevi. Bahsettiğim temas için ömrümden uzun yıllar geçmesi gerekti.
Evrensel kaygıları olan bir dünyalı
Bu teması da daha çok Fazıl Say’ın Nazım Oratoryosu ve Genco Erkal’ın anlatımına borçluyum. Yazının girişindeki satırlar bir insanın yaşadığı haksızlığı ve buhranı anlatabilecek en güzel kelimelere sahip. Öyle ya; biz bu göreceliliği Einstein konulu derslerde lise sıralarında öğrendik. Halbuki böylesi çok daha anlamlıydı.
Nazım Hikmet, Mevlana, Yunus Emre ve Atatürk ile birlikte yurt dışında adının caddeye, okula verildiği heykelinin dikildiği değerlerimizden biri. Ancak elbette ki salt bize değil, tüm dünyaya mal olmuş bir isim. Atom bombasıyla yerle bir olan Hiroşima’yı muhtemelen görmeden en iyi anlatanlardan biriydi o. Bu denli evrensel kaygıları olan bir dünyalıydı. Geride bıraktığı onlarca şiir ve yazı, kuşkusuz insanlığa en büyük mirası oldu.
Yapıtları pek çok dile çevrildi. Joan Baez'den George Dalaras'a kadar dünyaca ünlü müzisyenler onun dizelerine melodi kattı. Bir insan daha ne kadar evrensel olabilir ki? Selanik'te, İstanbul'da, Bursa'da, Moskova'da, Paris'te, orada burada geçen 61 yıl...
Yaşamayı büyük bir ciddiyetle bilen birinin öğütleri hep kulağımda. Bütün işim gücüm yaşamak olacak.