İlişkide takıntılardan kurtulmanın yolları
"Ben takıntılı hatta obsesif miyim?" diye hiç kendinize sordunuz mu? Peki nedir bu obsesiflik? Kişinin saplantılarının mantıklı olmadığını bildiği halde aklından atamadığı ve kendini durduramadığı düşüncelere takıntı (obsesyon) deniyor. Yoğun kaygı ile beslenen bir rahatsız obsesiflik. Korkular ve olumsuz düşünceler aklımızdan çıkmıyor. Peki 'obsesiflik' lişkilerimize nasıl yansıyor ve bu durumdan nasıl kurtulabiliriz? Gelin hep beraber Molatik olalım...
Gerçeklerle yüzleşerek başlarsak eğer hangimiz ilişkimizde takıntılı tavırlar, kıskançlık ya da gereksiz konularla birbirimizi yormuyoruz ki? Yeri geliyor ''Beni aldatıyor mu?" veya ''Ya giderse, beni artık sevmiyor mu?'' gibi kafamızı kurcalayan pek çok soru ile kendi kendimizi yıpratıp kuruntu yapıyoruz. Bu kuruntular ne yazık ki ilişkimizin sonu oluyor ve kendimizi yormaktan başka bir işe yaramıyor. Kısaca yine biz mutsuz oluyoruz. Takıntılı olmak en başta bizlere zarar veriyor. Diyeceksiniz ki ''Tabii yazarken ne kolay, gel de bunu uygula!'' Aslında zor değil. Ben uyguladım, mutluyum. Siz de yapabilirsiniz.
"O beni kaybeder" demelisiniz
İtiraf ediyorum eski ilişkilerimde hep takıntılıydım. Çok kıskanırdım, kurardım, mutsuz eder, mutsuz olurdum. En önemlisi, ben yıpranırdım. Zaman geçti, kendimi bu konuda eğittim ve şu an asla! Aldatılmaktan mı korkuyorsunuz? "O beni kaybeder" demelisiniz. Siz korkmayacaksınız, kendinizi sevip sayacaksınız. Karşı taraf için saygınızı yitirmeyeceksiniz, güçlü olacaksınız. Yeri geldiğinde duygu ve düşüncelerinizi içine atacaksınız, karşı tarafı bunaltmayıp kendinizi yıpratmayacaksınız. Her şey olacağına varıyor, unutmayın. Obsesif ilişkiler sevgi üzerine kurulduğu zannedilir ama tamamen güvensizlik üzerine kurulur. Temelde hissedilen ayrılık korkusu değil terk edilme korkusudur. Terk edilme korkusunu o kadar derin yaşar ki partnerinin bir an yanından ayrılmasını istemez, sesinden, yürüyüşünden, sessizliğinden terk edileceğine dair anlamlar çıkarır. Özgürlüğü esas alacaksınız burada, ''Giden gider, kalan benimdir'' diyeceksiniz. Siz amuda da kalksanız, yan da yatsanız düz de yatsanız, sevdiğinize dair yeminler de isteseniz o kişi zaten gitmek isterse gidecektir. Bu şekilde davranıp baskılar kurup ancak karşı tarafın gitmesini kolaylaştırıp hızlandırırsınız, hepsi bu! Bu durumda sadece kendinizi düşünün. Sürekli ondan bahsetmekten vazgeçin, kendinizi anlatın, hatta bırakın o sizi anlatsın, buna imkân tanıyın. Her şeye hakim olmaya çalışmayın, biraz o sizi kontrol etsin ve hakimiyet kursun. Kıskançlık krizlerinizin önüne geçecek uğraşlar bulun. Kıskançlık sizin kaybetmenizi sağlayacaktır, gitmeyeceği varsa da gidecektir.
Sorumlulukları bölüşün
Peki ne kadar takıntılısınız? Aklınız sürekli aynı kişide mi, başka bir şey düşünmüyor musunuz? En ufak bir sorunda ya da şüphede sevgilinizi arayıp sitem mi ediyorsunuz? Kendini size inandırıyor lakin size yetersiz mi geliyor? En ufak bir sorunda olayı büyütüp kalp çarpıntısı mı yaşıyorsunuz? Artık hiç güvenmeyip her hareketinden şüphe mi duyuyorsunuz? İlişkinizin iyi gitmesi için sürekli ''Ne yapabilirim'' diye kendinizi mi yıpratıyorsunuz?
Hepsine ''Evet ya bu benim'' diyorsanız, takıntılısınız demektir. Gerçekler acıdır, belki kendinizi değiştirmeniz ve mutlu olmanız, en önemlisi kendinizi daha fazla yıpratmamanız için bu yazı size bir hediyedir. Bu davranışların yaşamınızı zorlaştırdığının da farkına varmalısınız. Böyle yaşamak sizi mutlu etmiyor, unutmayın. Kaygılarınızın sizi mutsuz ettiğini, doğal olarak kalitesiz bir ilişkiye sahip olduğunuzu anlayın. “Anlamıyor, benimle ilgilenmiyor, benim kadar sevmiyor” demek yerine problemin büyük kısmının sizde olduğunu kabullenin. İlişkinin sorumluluğunu tek başına üzerinize almayın. Sorumluluğunuzu bölüşün. En büyük hatalardan biridir bu. İlişkiye başlarsın, tüm çevrenden elini ayağını çekersin! İlişkiniz sizin bütün hayatınız değildir. Arkadaşlarınızla irtibatınızı kesmeyin. Sevgiliniz olmadan da onlarla vakit geçirin.
Huylarınızdan vazgeçmezseniz eğer ne olur peki? En başta kendinize olan saygınızı ve özgüveninizi kaybedersiniz. Giderek daha öfkeli olursunuz. Başta depresyon olmak üzere birçok sağlık sorununuz başlar. İş ya da okul hayatında ciddi derecede başarısız olursunuz. Acı çekme hissi kaçınılmaz olur. Yalnız kalırsınız. Hayatınızda kararlar alırken yanlış seçimler yapabilirsiniz. Her anınızı her ortamınızı huzursuz şekilde etkiler.
Olaylara pozitif yönden bakmaya çalışın
Normal bir ilişki ile takıntıılı bir lişki arasındaki farklara Molatik olalım şimdi. Normal bir ilişkide aşkta güven, sevgi, saygı, huzur söz konusudur. Takıntılı ilişkide ise bir diğerinin hayatını işgal etme, güvensizlik ve onu yok sayma gibi duygular ön plandadır. Aşkta sevecenlik, paylaşım ön planda iken takıntılı ilişkide öfke, korku ve sonucunda şiddet ön planda olabilir. Aşkta incitmeme duygusu varken, takıntılı ilişkide terk edilmeme duygusu vardır. Aşkta partner merkezdedir, takıntılı ilişkide "Ben ne olacağım?" duygusu vardır. Aşkta romantik, zarar vermeyen kıskançlık vardır, takıntılı ilişkide örseleyen, yok sayan ve öfkenin getirdiği bir kıskançlık söz konusudur. Farklar bu kadar belirgin olmasına rağmen hâlâ takıntılı olmak istiyor musunuz gerçekten? Peki tüm bunlarla nasıl baş edebiliriz? Takıntılarınızı kağıda yazın, kendinizi eğitin, yapabileceğinize inanın. Olaylara her zaman pozitif yönden bakmaya çalışın. Pozitif insanlarla arkadaşlık kurup sizi yükseğe taşıyacak ilişkiler yaşayın. Bol bol spor yapın, enerjinizi sporla atmayı deneyin.
Peki neler yapılmalı?
Uzman Klinik Psikolog Sara İke'nin açıklamaları pekiştirecek olursak, öncelikle takıntılı düşüncelerden kurtulmak için öncelikle o düşünceleri tanıyın ve aklınıza düşünceler geldiğinde o düşünceleri kovmaya, onlardan kaçmaya çalışmayın. Bunu yapmaktaki amaç düşünceyi kabul etmektir ve o düşünceyi kaçarak büyütmek yerine daha çok küçültmektir. Bu düşüncelerin gelmesini beklemek yerine takıntıları uzaklaştıracak başka aktiviteler yaratın. Yoga, yürüyüş gibi... Bunun yanında takıntılarla yola devam etmek yerine bir uzmandan yardım alabilirsiniz. Nefes egzersizleri yapmayı ihmal etmeyin.
Son olarak, unutmayın takıntılar sadece siz müsaade ettiğinizde içinizde var olabilir!