Şiddeti mi kınamalıyız? Kişileri mi?
Gün geçmiyor ki bir şiddet haberiyle karşılaşmayalım. Son günlerde ünlü isimlerin de adının karıştığı ‘şiddet vakaları’ korkunç bir hal almaya başladı. Hal böyleyken öfke patlamaları yaşıyor,tepkimizi öyle ya da böyle bir şekilde ortaya koyuyoruz. Peki bunları konuşurken, şiddetimi kınıyoruz yahut bitmesi için mücadele veriyoruz? Yoksa kişilerle mi problemimiz?
Aslına bakarsanız şiddetin yalnızca fiziksel boyutundan bahsetmek mümkün değil, psikolojik şiddet de önemli ölçüde yıkıcı ve yıpratıcı bir etkiye sahip. Dönem dönem maruz kalınan bu zorbalık karşısında gerek korktuğu için, gerek ailesine zarar gelmesin düşüncesiyle sineye çekmek zorunda kalan, şikayetçi olmayan, dile getiremeyen yüzlerce kadın ve maalesef trajik sonla biten hikâyeler var...
Amasız, koşulsuz, şartsız karşısında durmamız gereken bu durum karşısında ne kişilerin statülerinin, ne kim olduğunun önemi olmamalı. Hiç şiddet uygulayan birinin durumu kabullendiğini, yahut suçlamayı kabul ettiğini gördünüz mü? Hep bir bahane, sebep ve ama ile başlayan cümlelerine tanık olursunuz. Şiddetin bahanesi olabilir mi? İzahati bile kabul edilemez.
Bir diğer şiddet türü olan cinsel ve psikolojik şiddete de ekseriyetle susmak zorunda kalan kadınlarımız var. İçimize işleyen korku duygusu, saklamak zorunda bırakılan, boyun eğmek zorunda olan kadınlarımız... Ataerkil toplum yapısını çok yanlış anlamış bir kesim var. Her ne kadar bu düzenin temelini belirleyici olan erkek olarak da geçse sözlüklerde; tam manasıyla erkek, koruyan, kollayan, toparlayan, birleştiren, ailenin ihtiyaçlarını karşılayan bir düzenin başrolü olmalı. Aksi düşünülemez.
Duygusal manipülasyon...
Üzerinde tahakküm kurulan, iradesine ve benliğine saygı duyulmayan, korkutulan, kandırılan, sömürülen, aşağılanan kadınlarımızın kendini çaresiz ve güvende hissetmemesi kaçınılmaz son. Peki bu toksik ilişkilerden kurtulmak isteyip de kurtulamayanların bu tavizi vermesinin altında da genelde ‘duygusal manipülasyon’ yatıyor. "Aslında beni seviyor, bensiz yaşayamayacağını söyledi, beni kıskanıyor, ne yaptıysa sevdiğinden yaptı, bir anlık öfkeyle hareket etti" gibi aldatıcı cümlelerle maalesef sindirilen kadınlarımızın varlığı da azımsanmayacak kadar çok. Haliyle böyle bir ilişkiyi sonlandırmak da oldukça güç hale geliyor. Karşılaştığımız örneklerde olduğu gibi...
Evde hak ettiği değeri görmeyen, emekleri görmezden gelinen, toplu taşıma araçlarında, tenha yerlerde ürkek ve tedirgin davranan, işyerinde mobinge ve ayrımcılığa maruz kalan, boşanmak isteyip tehdit edilen, ayrılmak istediğinde türlü hakarete maruz bırakılan, ‘çok seviyorum’ bahanesi altında saplantılı ilişkiler içerisinde olan yüzlerce kadın ve göğüslemek zorunda oldukları bu acımasız savaş... Ve bitmiyor bilfiil mücadeleye devam...
Daha çok bilinçlenmek, bilinçlendirmek adına ‘kadına şiddet’ hususunda tüm gücümüzle bu mücadelenin içerisinde olmak insanlık görevimiz. Kadınlarımıza daha yaşanılabilir ve daha güvenli bir alan oluşturmamız dileğiyle... Birlikteyken güzeliz, birlikteyken çok güçlüyüz. El ele... Omuz omuza...