'Gelmiş geçmiş en iyi...' kalıbı ne kadar inandırıcı?
Bir film vizyona girdiğinde afişine bakıyoruz. Filmde kim oynamış, adı neymiş, yönetmeni kimmiş diye. Sonra bir cümleye gözümüz takılıyor: 'Gelmiş geçmiş en...' Bu bir kitap da olabilir, illa film diye tutturmamak lazım. Ve elbette 'kötü, çirkin, berbat' yerine 'muhteşem, iyi, süper, şahane, fevkalade'ler uçuşuyor. Fazlasıyla klişe, öyle değil mi?
Kendi adıma konuşayım.
Bir kitabı elime aldığımda, sevdiğim başka bir yazarın "Bugüne kadar..."lı cümlesi beni etkilemiyor.
Teğet geçiyor.
"Kaç para almış acaba?" filan demiyorum, konuya o kadar sığ bakılmamalı diye düşünüyorum nacizane.
Ama yeteri kadar objektif gelmiyor.
Tam tersi, demek ki ortaya çıkan iş o kadar vasat ki ve o kadar o ürüne güvenilmiyor ki şişirilme, süslenip püslenme ihtiyacı duyuluyor.
Birçok şey için de bu geçerli.
Sıfatların sayısı arttıkça gücü de artmıyor, tam tersi bütün o güçlü yakıştırmalar yan yana dizildiğinde her biri kendi etkisini sıfırlıyor.
Yükseltmek isterken alçaltıyor aslında.
Ve kısa vadede etkileyici bulsak da bu tanımlamaları, az biraz merkezin dışına çıktığımızda ve sorular sormaya başladığımızda anlamsızlığın büyüklüğü de artıyor.
Her denilene inanmayalım.
En fazla kulağımıza küpe olsun.
Kendi kararlarımızı kendimiz verelim.
Yanlış bir değerlendirme yapacaksak da bu başkasının değil kendi yanlışımız olsun.