Geçmişi geçmişte bırakmayı ne zaman öğreneceğiz?
Zaman çok hızlı ilerliyor. O kadar hızlı ilerliyor ki her şeyi bir kenara yazmak, çizmek istiyoruz. 2010'lu yılların en güzel farklılığı işte tam da bu noktada devreye giriyor: Sadece yazıp çizmiyoruz, aynı zamanda ekran görüntüsü alıyoruz, kaydediyoruz, videoya çekiyoruz, gif yapıyoruz... Her şey kayıt altında artık, hiçbir şey kolay kolay kaybolmuyor. Peki ya gerçekten böyle mi olacak sizce de? İlerde bugünlere geri dönüp özlem duyacak mıyız tıpkı şu anda geçmişe duyd
Evlilik kavramı farklılaşıyor, insanların yedikleri içtikleri bile değişiyor.
"Eskiden insanlar ciddi ciddi kahvaltı yapardı, şimdi kuru kuru şeyler yiyorlar" diye bir mutsuzlanma durumu var ya.
O devir öyleydi, bu devir de böyle.
Artık sabah kahvaltısı yapmadan da işine koşturan birçok insan var ve bu durum ne çok şahane ne de çok "Ah ne hallere düştük"lük.
Bu devir böyle.
Sürekli geçmişe odaklanan, geçmişe özlem duyan insanlardan bıkmadık mı?
Gidin geçmişte yaşayın o zaman arkadaşım, tutmuyoruz sizi.
Anı yaşamaktan bu kadar mız mızlanmak ama bir yandan da yaşamaya devam etmek tıpkı iş yerinden şikayetçi olup da yine de aynı işi yapmaya devam etmek gibi bir şey.
Sevmiyorsanız gidin, seven insanları demotive etmeyin.
Geçmiş odaklı olan, geçmişteki entelektüel seviyeyi şimdinin uçuculuğuyla mukayese edenleri çok da ciddiye almamak gerekiyor.
Tarih derslerinden şunu öğrenmedik mi?
"Her olay kendi döneminde/şartlarında değerlendirmek gerekir."
Evet, bu insanlar kahvaltı yapamıyor çünkü tempo giderek hızlandı.
Kahvaltı yapamayan insanlar binlerce yıllık kahvaltı geleneğini yıkıyor gözüktüğü için garipsenmemeli.
Tempo o kadar hızlı ki insanlar tercih hakkını kullanıyor, kime ne...
Geçmişle elbette şimdiki zamanı kıyaslayacağız ya da geçmişten dersler çıkaracağız ama oturup da anı ıskalıyorsak orada ciddi bir sorun var demektir.
Geçmişi geçmişte, geleceği gelecekte bırakalım ve...
Anı yaşayalım!