Evde hayvan beslemek 101
İçinizde engel olamadığınız, bir şeyi büyütme veya besleme dürtüsü varsa, fakat buna ayıracak zaman veya özeniniz yok ise, lütfen hayvan beslemeyin. Kendinizi büyütün, geliştirin. Kitap okuyun mesela veya saçınızı boyayın. Spora gidip kollarınızı büyütün. Kendi gelişiminiz veya yeniden doğuşunuzdan haz alın. Çevrenizi büyütün. Dilinizi geliştirin, kültürünüzü büyütün.
- Şu sarı olan balığın ismi ne?
- Artemis
- Peki, şu siyah olanın?
- O da Şukufe.
- Abi bunların niye isimleri var ki? Zaten çağırınca duymuyorlar.
Kediler ve köpekler, sorumluluk gerektiren canlılar. "Ben tatile çıkıyorum, kedime bir haftacık bakıver" deyip yakınlara bırakılmaz. Çocuk gibi düşün. Senin bir sosyal hayatın var, onun sosyal hayatı ise senden ibaret. Sen yoksan, onun için kimse kalmıyor. Yaşantımız buna uygun değilse, kedi-köpek beslemeyi boşverelim. Hele ki evde sürekli sigara dumanı varsa, aman!
"Ama bir şey beslemek istiyorum ben? İsim takacağım ona, akşamları da beslerim. Video çekip internete koyarım. Ama zahmetsiz olsun, dışkı temizlemek istemem. Ne beslesem acaba? Buldum! Balık…"
Balıklara neden isim koyarız ki? Onların zaten umurlarında değiliz. İsimleri onlar için değil, kendimiz için koyarız. İşin acımasız kısmı da bu zaten. Her şey kendimiz için...
Sanal bebek vardı önceden, doğumundan ölümüne tüm evreleri gözlemliyordun, sürece müdahale ediyordun, altını değiştirmeyince nedense ölüyordu. Evet, biraz garipti ama bizimdi en azından. Besleme dürtüsünün verdiği hazzı dizginliyorduk. Ölünce resetleyip yeni bebek yapıyorduk. Hey gidi hey… Nedense bazılarımızda, bir canlının büyüme ve yaşama evrelerinin yönetimine karar veren kişi olmanın verdiği bir haz var. Bir şey beslemek!
Bu canlılar bizlerin sanal bebekleri değil
Arkadaşlar, o beslemek için aldığımız canlılar sırf bize satılabilsinler diye ürkütücü üretim hanelerde yetiştirilip çoğaltılıyor! Sırf biz bu yetiştirme hazzını alacağız diye, dişi ve erkek canlılar zorla bir kafese konulup çiftleşmeleri bekleniyor ve yavruları vitrine koyuluyor. Sonra ne oluyor? "Aiiiiiiyyyyyyyy Şuşuu evden kaçtı, camdan çıkmış gitmiş… Şuşu gitmişşşşş…. :("
Ya gider tabii hayvan, neden seninle dursun ki? İyi baksan bile gider. Mutsuz olduğu için değil, dışarıyı merak ettiği için... Sonra yolunu kaybedip geri de dönemiyor. Ne oldu Şuşu? Kafeste doğup büyüyen kedicik bir kaosun içinde yaşamaya çalışacak. Sırf tatlı diye vitrinden aldığın hayvan, artık kayıp. İstersen tüm Beşiktaş’a kayıp ilanı as, gitti Şuşu. Bu canlılar bizlerin sanal bebekleri değil. Onları besleyip koruyacak bir sorumluluğa sahip değilsek, hiç bu işe girmenin mantığı yok. Zaten sistemin kendisi mantıksız, hayvan satılır mı ya? Vitrinde duran kedi köpek vs... Bunlar canlı! Kendine o potansiyeli görüyorsan, sorumluluk sahibiysen, çık sokağa, baktın peşinden gelen bir kedicik var. Al sana Şuşu! Temizle, doyur, ısıt ve sev. Balık olsun, köpek olsun, isterse iguana olsun; bunlar birer hayat... Onların, bizim tam kavrayamadığımız bir mantık içerisinde sürdürdükleri bir hayatları var. Bizim büyütme ve besleme hazzımız için gelmediler dünyaya. Onlar zaten dünyadaydı. Biz yokken de varlardı.
İçinizde engel olamadığınız, bir şeyi büyütme veya besleme dürtüsü varsa, fakat buna ayıracak zaman veya özeniniz yok ise, lütfen hayvan beslemeyin. Kendinizi büyütün, geliştirin. Kitap okuyun mesela veya saçınızı boyayın. Spora gidip kollarınızı büyütün. Kendi gelişiminiz veya yeniden doğuşunuzdan haz alın. Çevrenizi büyütün. Dilinizi geliştirin, kültürünüzü büyütün. Kötü alışkanlıklarınızı öldürün. Yok edeceğiniz kötü alışkanlıklarınızın her birinin ölümünden haz alın mesela...
- Peki, şu akvaryumun taşlarına yapışmış olan balığın ismi ne?
- O çöpçü
- Hepsinin ismi var da onun neden sadece mesleği var?
- Ona da isim koyalım!
Mert Taylan Pekdil
Akademisyen Mimar