'Doğru meslek'te misiniz yoksa hâlâ arayışta mı?
Yeteneğinizle doğru orantılı bir meslek sahibiyseniz bu durum size kayıtsız şartsız başarıyı getirir. Eğer yetenekli olduğunuz bir mesleği yapıyorsanız kendinizi şanslı görmeniz gerekir. Çünkü bu devirde yeteneklerine uygun bir meslek seçmiş olanların sayısı oldukça az. Peki siz 'doğru meslek'te misiniz yoksa hâlâ arayışta mı?
"İnsanın içinde iyilik ve kötülük olmak üzere iki potansiyel vardır. Hangisinin gerçekleşeceği koşullara değil kararlara bağlıdır" demiş nörolog ve psikiyatrist Viktor Emil Frankl, 'İnsanın Anlam Arayışı' adlı kitabında... Bu söz insan hayatının nasıl şekillendiğini ya da şekillenebileceğini çok güzel tarif ediyor aslında. Yaşadığımız hayat, zamanında vermiş olduğumuz kararların ete, kemiğe bürünmüş halidir. İyisi, kötüsü, doğrusu, yanlışı kararın kendisinde saklıdır.
Hayatımızda verdiğimiz en önemli kararlardan biri meslek seçimidir. Kariyerimiz, sosyal statümüz ve hayat standardımız gençlik yıllarımıza denk gelen çağlarımızda vermek zorunda olduğumuz bu karara bağlıdır. Ailenizin size yakıştırdığı ya da aynı yaş grubunun çoğunluğunun tercih ettiği mesleklerin yanında sizde zaten varolan mesleği keşfedebildiyseniz ne mutlu size!
Gerçekten yaptığınız işi seviyor musunuz?
Peki siz mesleğinizde olanlardan mısınız yoksa yapanlardan mısınız? Hangi meslekte olursak olalım ve yaşımız genç ya da ileri olsun fark etmez, zaman zaman hepimizin kendi kendine sorduğu soru budur. Sorunun daha net ve anlaşılır hali şu: "Gerçekten yaptığım işi seviyor muyum?"
Her insanın bir yeteneği olduğu gerçeğini kabul ediyorsak eğer, bu kişinin yeteneği alanında meslek sahibi olması kayıtsız, şartsız başarıyı getirir. Böylelikle kişi kendinde varolanı yaşadığı ve yaşayacağı hayata dahil eder. Yetenek elle tutulur, gözle görülür bir hal alır. Eğer yetenekli olduğunuz bir işi yaptığınızı düşünüyorsanız sayılı şanslı insanlardansınız, değerini bilin. Çünkü dünya, kendinde olanı keşfedememiş ya da olumsuz şartlar nedeni ile olanı varlığa çevirememiş insanlarla ile dolu. İşte burada devreye mesleğini yapanlar olarak tanımladığımız kişiler girer. Aradaki fark ne peki? Kendinize uygun bir meslekle örtüşmüyorsanız eğer iş hayatınızı yeteneklerinizden ziyade ögrenmişlikler ile idame ettiriyorsunuz demektir. Peki bu kötü bir durum mu? Tabii ki değil. Ama kendinde var olmayanı öğrenmeye çalışmak zamanla insanı yorar ve mutsuz eder. Başarı ise var olanı yaşama yansıtamadığın için yapabildiğinin iyisi ile sınırlı kalır. Bu durum zaten mükemmel olmayan hayatlarımızda çoğumuz için yeterlidir.
İsteklere fırsat vermek ve ikinci bahar
İşte bu nedenle kırk yaş sonrası başlar ikinci baharlar. İkinci bahar sadece aşk demek değildir. İkinci bahar, insan hayatında kendinde var olanı anlama, isteklerine fırsat verme noktasıdır. Bedensel olgunluğun yanında ruhsal olgunluk seviyesine ulaşan insan kendinde olanı yaşamına dahil ederek çevresine gösterme heyecanına girer. Öğrenilmişliklerin hakim olduğu bir yaşamda var olanı ortaya çıkarmak yaşam kalitesini artırır.
Hayatımızda kaç bahar olduğunu bilmiyoruz. Ama bizde olanı, kurmuş olduğumuz hayallarimizden kaynaklı olarak biliyoruz. Hayallerimiz varolanı gerçekleştirmekse eğer her dönem bizler için bahar olsun. Zaman dediğimiz şey kimsenin bilmediğidir. Bu bilinmezlikte hayat ile hayallerimizi başbaşa bırakalım. Bırakalım ki bizde olan dahil olsun hayatımıza...