Değişim ve dönüşüm: Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz
Değişim her an karşı karşıya olduğumuz bir olgu. Kimi dönemler daha yoğun, kimi dönemler daha belirsiz. Her şey bir başka şeyin yıkımı/ölümü sayesinde varlığa gelmekte ve daha sonra yok olup gitmekte...
Geçtiğimiz günlerde başlığı 'Gestalt Bakış Açısı İle Değişim ve Dönüşüm' olan online bir eğitime katıldım. Değişim her an karşı karşıya olduğumuz bir olgu. Kimi dönemler daha yoğun, kimi dönemler daha belirsiz. Devrimci filozof Heraklitos değişimin önemini "Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz" sözleri ile altını çizmiştir. Heraklitos’a göre evrende hiçbir nesne, nesnelerin hiçbir özelliği yoktur ki, değişmeden kalsın. Her şey bir başka şeyin yıkımı/ölümü sayesinde varlığa gelmekte ve daha sonra yok olup gitmektedir.
Katıldığım eğitimde Klinik Psikolog ve Gestalt terapisti Prof. Dr. Hanna Nita Scherler içinde bulunduğumuz yoğun değişim döneminde adeta bireyleri dönüşüme davet ediyordu. Eğitimde tuttuğum bazı notları sizlerle paylaşmak istiyorum...
Dönüşüm içsel bir süreçtir
- Gestalt bakış açısına göre yaşanan her olgu bir mesajdır; bir mesaj barındıran ulaktır, habercidir. Yaşaşanın belirginliğinin ötesinde manasına bakmak ise dönüşümü tetikleyen eylemdir.
- Yaşadığımız değişimin bir dönüşüme vesile olması bireyin istekli olması ile mümkündür..
- Dönüşüm içsel süreçtir, şekilsel değildir.
- Dönüşüm "Ne yaşıyorum, ne deneyimliyorum?" diye kendine sorarak başlar.
- Hayatta ne yaşıyorsak, bu bizim kendimizle olan ilişkimizin aynasıdır.
- Kendimizle olan ilişki bireysel düzeyde olabilir, alt gruplar düzeyinde olabilir, büyük gruplar düzeyinde olabilir ve bütün dünya düzeyinde olabilir.
- Değişim-dönüşüm kaygı, acı, umutsuzluk, öfke, suçluluk, utanç gibi duygulardan bizi muaf tutmaz. Gestalt bakış açısından bakarsak korku, kaygı, çaresizlik ve öfke gibi duygular dönüşüme davetiyedir.
- Bu olguları ne geçiştirmek, ne de bu olgular üzerinde kamp kurup yaşamak bizi desteklemez.
- Bu olguları her zaman deneyimliyoruz; ancak bu duyguları neye ilişkin yaşayacağımızı değiştirmek, bu duygularla olan ilişkimizi değiştirmek bizim elimizde.
- Bu olgular ile nasıl temas edeceğim değişebilir.
- Değişmek için birey kendine tahammül edebilmelidir.
- Direnç değişim/dönüşüm sürecinin bir parçasıdır.
- Değişim/dönüşüm için kendine objektif, diğerine subjektif olmak esastır. Kişi hem bir bütündür, hem de bir bütünün parçası.
- Mana bize kimse tarafından gösterilmeyecektir, verilemeyecektir. Her birimiz kendi yolculuğumuza tek başımıza cesaretle, sorumluluğunu alıp sonuçlarına da katlanarak çıkmakla yükümlüyüz. Çağrı, bu yola baş koymanın çağrısıdır.
İşte böyle açtı Prof. Dr. Hanna Nita Scherler konuşmasını. Yaşananlara, deneyimlenenlere 180 derecelik bir dönüşle, aynalama yolu ile bambaşka bir açıdan ışık tuttu. Bu derece bireyden sorumluluk talep eden, bireye sorumluluk veren, bireyi ve iç dünyasını onurlandıran yaklaşımları paylaşarak insanın kaybettiği değeri tekrar ve tekrar hatırlattı.