'Aaa sen şişmanladın mı?' sorusuna cevabımdır
Geçtiğimiz günlerde Onur Baştürk’ün Hürriyet’teki köşesinde okudum. Sosyal hayatta karşılaştığı bir kişi kendisini görür görmez “Yorgun musun?” diye sormuş. O da “Nerden çıktı yahu, yorgun falan değilim” diye cevap vermiş. "Bu soruyu soran yakın arkadaşım olsa neyse, böyle absürt bir soru olur mu?" diyor.
Valla Baştürk kesinlikle haklı. Benim de sosyal hayatta en sıkıldığım şey böyle patavatsız kurulan cümleler. Öyle cümleler kuruluyor ki bazen. Bunlardan en sık karşılaştıklarım:
- Aa, sen biraz kilo mu aldın? Göbek falan çıkmış.
- Ay sana ne oldu böyle? Çok zayıflamışsın. Hasta falan değilsin di mi?
- Çok yorgun görünüyorsun. Ne oldu?
- Yüzüne botoks mu yaptırdın sen?
Sorulduğunda insanı bir anda afallatan cümleler bunlar. Oysa adab-ı muaşeret diye bir şey var. Karşılaştığın insanla selamlaşmanın, nasılsın demenin bir usulü var. Öyle dan diye ilk merhabadan sonra bu soruların gelmesi "Adab-ı muaşeretin neresindeyiz acaba?" diye sorduruyor.
Nezaket kuralları iyidir!
"İlk selamı kadın vermeli, kadın selam vermezse erkek selam vermemeli" gibi kurallar beklemiyoruz. Ama bu kadar özensizliği de hiç beklemiyoruz. Karşı tarafın özel alanını ihlal eden sorular sormanın hiçbir saygın tarafı yok. Düşünsenize dıdının dıdısı -hadi annenizin sık görüşmediği alt kat komşusu olsun- sizi görüyor ve “Ne çok kilo almışsın sen. Dal gibi kızdın/çocuktun? Ne oldu sana böyle?” diyor. Nasıl hissedersiniz? Valla ben acayip bozulurum. İçimden de "Ya teyze sana ne benim kilomdan, bula bula bunu mu buldun soracak?" diye söylenirim. Bir dahaki sefere de o komşu teyzeyle rastlaşmamak için köşe bucak saklanırım. Komşu teyzenin içime sokuşturduğu şüphe tohumlarını püskürtmek için de o günün akşamı yakın bir arkadaşıma “Ya Canan, sence bu aralar kilo almış olabilir miyim?" diye durumu netleştirmeye çalışırım. Ne de olsa zihnime bir kere girmiş olur o şüphe. E ben de bir guru olmadığıma göre...
Demem o ki, nezaket kuralları iyidir. İletişim için de pek bir gereklidir. Böyle patavatsız sorular moral bozmak dışında bir işe de yaramaz. Kelimeleri boşuna harcamayalım. Türkçede daha güzel kelimeler var değil mi? Onları kuralım. “Merhaba, Nasılsın? Neler yapıyorsun? Ne güzel bir gün!” gibi güzel, zararsız, yumuşak sorular soralım. Bir iki hoş beş selam edip, işimize bakalım. Hele hele de selamlaştığımız kişi çok yakınımız değilse, aman böyle sorulardan uzak duralım. İnsanların özel alanlarına girip, morallerini bozmayalım. Jet Sosyete Gizem’in dediği gibi “Saygı biraz saygı yani.”