31 Aralık 1999 ve 1 Ocak 2000 arasındaki ufacık fark
Yılbaşını geride bıraktık, neredeyse ocak ayının sonuna geldik bile. Ancak her yılbaşı döneminde olduğu gibi fena halde umutlu ve yorgun durumdayız. Ocak ayı tıpkı 'akşamdan kalma' gibi geçiyor. Bugün sosyal medyada dönen geyiklerin en şahanesi de şuydu: '31 Aralık 1999'da ölmüş olabilir miyiz?'
Bombastik gerçekten.
Arkadaşlar, 'The Others' filmi mi çekiyoruz?
Spoiler vermek zorundaydım, üzgünüm o filmi izlemeyenler için.
Aradan geçmiş 18-19 yıl, halen daha 1999 takıntısı devam ediyor.
Milenyuma girmek hiç bu kadar zor olmamıştı.
Büyük bir acı ya da travma yaşadığımız zaman etkilerini bir hayat boyu hissediyoruz ya, çünkü insanız ya...
Elbette Milenyum'a girmenin ne anlama geldiğini birçokları bilmiyor ama biz biliyoruz.
17'nci, 18'inci yüzyılda yaşayan insanlar Milenyum'u görmedi, göremedi, ama biz gördük, görüyoruz.
31 Aralık 1999 ve 1 Ocak 2000 arasındaki geçişte teknoloji birçok iddianın aksine çökmedi, bilgisayarlar çalışıyor.
Hem de ne çalışma!
Yakında her şey o kadar dijitalleşecek ki sadece 20 yıl önce ortaya atılan o iddialara ilerde belki daha yüksek sesle gülünecek.
Otobüs biletimizi, eft'mizi, havalemizi bile kendi başımıza tek tıkla hallediyoruz, yemek deseniz tek tıkla yarım saat sonra kapımızda.
Çok şey yapmayalım.
31 Aralık 1999 ve 1 Ocak 2000 arasındaki o ufacık farkı kocamanlaştırmayalım...
31 Aralık 1999 ve 1 Ocak 2000 arasındaki geçişi bence henüz bu kadar ciddiye almamışız ki, öyle bir içimizde kalmış ki, "Öldük biz aslında" iddiaları ortaya atıyoruz.
Hayatım, onun filmini yaptılar, filmini.
Geçiniz...