Bir başkası tarafından söylenemeyen 15 şarkı

Birkaç şarkı vardır, dilinden döküldüğü sanatçının imzasıdır. O şarkıyı yalnızca o söyleyebilir ve o şarkı yalnızca ona yakışır. Dinlediğimiz birçok şarkıyı günümüzde veya geçmiş zamanda pek çok kişi söyledi. Hepsine şöyle ya da böyle aşina olduk. Bahsettiğimiz imza şarkıları başkalarının sesinden de dinledik ama üstlerine ya bol ya da dar geldi. Çay simit, karpuz peynir, rakı balık nasıl ki birbirinden ayrılamıyorsa, bu şarkılar ve onları yorumlayan sanatçılar da birbirinden ayrılamıyorlar. 'Bu şarkıyı sadece onun sesinden dinlerim', 'Ah bunu bir de ondan dinleyeceksin' dediğimiz şarkıları derledik. O şarkılarla gönül kapılarımızın içerisinden 'müsait miyiz' diye sorup izin almadan giren davetsiz ama çok da keyifli bir misafir gibi bizi rahatsız etmeden usulca ilişiyorlar yanımıza... Onları dinlerken, sanki bir pencere önünde oturmuş, dışarıya umutsuzca bakarken bir yandan elimizi tutup bir yandan da bizi teselli eder gibiler... Levent Yüksel’in sesinden duymaya alışık olduğumuz bu efsane şarkıyı, bir başkasından duyduğumuzda ve bu yorum Levent Yüksel’in yorumunun yanından teğet bile geçmiyorsa dallarımıza karlar yağdırıyor. Bu şarkı sadece Levent Yüksel’indir, ona ve onun için yazılmıştır. Başka birinden duyduğumuz zaman dikişler tutmaz, kumaş üzerine oturmaz, hep bir tarafından çekiştirilip durulur. Bırakalım Tuana’yı sadece Levent Yüksel söylesin. Ayrılık acısının bir kadının yüreğinden kalemine şakır şakır dökülüşüdür 'Delikanlım'. Ta o zaman aşk acısı çekmeyene bile aşk acısı çektirmiş, kırılan kalplerin sahibinin avucuna doldurulan cam parçalarının her birini tek tek tarif etmiştir. Sevilip de sevilmeyen, sevildiği adam tarafından hor görülüp de aşk acısının en derinini yaşayan, her ne kadar delikanlı gibi ortalarda dolansa da, delikanlıca aklındakiyle kalbindekinin farklı olduğunu söyleyemeyenlerin ardından çalındı, söylendi çokça. Bu şarkı da Yıldız Tilbe’ye ait ve Yıldız Tilbe’nin ses tellerinde anlam bulur, imzasını atıp yaramızı kanatır. Boğazı düğüm düğüm eden melodisi bile yeterken, bir de Sezen Aksu’nun sesi eklenince, kelimeleri şu anda duymasak da şarkı kişinin kafa radyosunda çalmaya başlıyor. Birbirinden ayrılamayacak şeyler listesine bir yenisini daha ekleyecek olursak, işte bu şarkı o şarkıdır. Tek bir söz bile söylemeye hakkımız olmadığını anlarken bile, artık kelimelerin yetersiz ve anlamı olmadığını da sahibinin sesinden bir güzel anlatıp gerçeği kabullendirir. Haydi Sezen’den dinleyelim yine yeni yeniden... Erol Evgin’in mırıl mırıl söylediği, ama kalpte ve ruhta gümbür gümbür etki yaptığı kendisinin imza şarkısıdır. Farklı yorumlarını dinledik, onlar da güzeldi ama bir Erol Evgin yorumu değildi. Kendisinin sesinden şarkıyı duyduğumuzdaki duyguyu tarif etmemiz gerekirse “Hani bir yağmur yağar da bazen, hani gök gürler ya arkasından, hani şimşekler çakar peşinden, işte öyle bir şey” Sessiz sakin, sanki nasihat verir gibi söylediği şarkıları kulağımızda çalıyor, yazıyı yazarken mırıl mırıl mırıldanıyoruz adeta... Nasıl bir yorum ve söze sahip ise bu şarkı, umutsuzluğun notalara dökülüp de kalpten dudağa gelişidir. En azından umutsuzluğun, gidenin yerine bir başkasını koyamayışın ve ona aramaya devam etmenin ufak olsa umudu ve bulamayışının umutsuzluğu... Bu şarkı da yorumuyla, sesiyle Leman Sam’ındır. Ondan başkası yine de dokunsa, ille de Leman Sam ille de Leman Sam… Kelimelerin üzerine basa basa, ağır adımlarla üzerinden geçercesine, sözlerini delikanlı bir raconla aklımıza kazıyan Cem Karaca yorumunun üzerine çıkan bir yorum olabildi mi? Bu kulaklar duymadı. Resimdeki Gözyaşı’nın hakkını bir tek Cem Karaca yorumu verebiliyor. Gencebay şarkılarını söylemek oldukça zor, o duyguyu o nameyi vermek daha da zor. Onun şarkıları başka başka işinin ehli sanatçılar tarafından söylendi, her birini farklı bir altyapı ve yorumda duyduk ama o duygu geçişi yaşanmadı. Kendisinin birden çok imza şarkısı var hatta bütün şarkıları kendi imzası ama kimsenin kimseyi olduğu gibi görüp sevmediği bu zamanda bu şarkıyı paylaşmak yerinde olacak diye düşündük. Emel Sayın’ın notaların üzerinde sek sek sekerek gezip ziyafet yaşattığı şarkı... Her baba yiğidin harcı olmayan bu şarkıyı, başka baba yiğitten duymaya en azından bizim nesil denk gelmedi, daha önce kulak aşinalığı olanlardan af diliyoruz. 'Feride' şarkısı, Emel Sayın’ın imzasıdır. O tüm zarafetini de bu şarkıya yansıtıp adeta bir bülbül gibi şakıyarak bizleri mest ediyor. Bağırmadan da türkü söylenebileceğini duyup öğrenmiştik Yavuz Bingöl’den... Daha önce söylense de dinlesek de, Yavuz Bingöl’den duyduğumuz zaman yüreğimizi sanki bir el avucunun içerisinde alıp tıpkı bir kağıt gibi buruşturur. Kelimeleri tane tane seçip vurgulayan yorumu kendisine has tarzıyla dinledik hep Ajda Pekkan’dan... Farklı kişilerden farklı şekillerde dinledik, kimi düetti, kimi albümüne ekledi. O yorumları da dinleyip bağrımıza bastık fakat Ajda Pekkan’ın yorumunun üzerine asla çıkarmadık. Bu şarkı da 'bir de ondan dinle', 'sen hiç onun sesinden dinledin mi?' diye sorup yeniden dinlediğimiz şarkılardan… Starlığının hakkını veren, altını dolduran bir isim oldu hep Tarkan, olmaya da devam ediyor. Her şarkısı ayrı güzel, her birinde ayrı bir yorumu var ama bu şarkı da ondan başkasından dinlenmiyor. Şarkıyla nasıl bütünleşip bir bağ kurulduysa, bu şarkı Tarkan söylemezse dinlenmiyor, isyan noktasında getirtmiyor. Yarışmalarda yarışmacılar, rüştünü ispat etmiş sanatçılar, yorumcular tarafından söylendi, listedeki diğer şarkılar gibi... Fakat şarkının ağırlığını, duygusunu, bağıra bağıra eşlik etme heyecanını hep Zeki Müren’le yaşadık. Şimdi uzaklardasın ama sesin var oldukça sen hep bizimlesin... Bu şarkı da yalnızca Zeki Müren söylerse dinlenir. Bu şarkıya Tanju Okan’ın sesinden başka ses eşlik edemiyor. Etmiş gibi kulağa hoş gelse de ardından Tanju Okan’ın söylediğini açıp bıkmadan usanmadan dinliyoruz. Duyguyu bize böyle bir aksettiriyor ki sanki o köşede duran masada karşılıklı oturmuşuz da bize derdini anlatıyor gibi... Şarkıyı dinlerken evin içinde gezmiş gibi olmuyor musunuz? İşte bu yüzden bu şarkı da sadece Tanju Okan söyleyince anlam buluyor. Müzeyyen Senar şarkıyı söylemiyor, adeta şarkıyı anlatıyor, kelimeleri dile döküyor. 'Benzemez' diye giriş yaptığında, o vurgu tak diye boğazımızın üzerine oturuveriyor. Bize şarkı söylemiyor, şarkının hikayesini, kelimelerin dile getirdiklerini anlatıyor. İşte sırf bu sebeple, bu şarkı Müzeyyen Senar’dan başkasından dinlenmiyor. Benzemiyor kimse sana, tavrına hayran olunan kadın!