14.02.2023 - 12:19 | Son Güncellenme:
Röportaj: Ali Değermenci/ Türkiye tarım konusunda kendi kendine yeten bir ülke midir?
İklim değişikliği, azalan biyoçeşitlilik, küresel gıda krizi, gıda milliyetçiliği, jeopolitik riskler, tarım ve gıdada tekelleşme eğilimleri gibi etkenler, Türkiye Yüzyılı’nda yeni Tarım ve Orman Vizyonunu zorunlu kılmıştır.
Ülkemizde, hiçbir gıda ürününde bulunurluk sıkıntısı çekmiyoruz. Bazı Avrupa ülkelerinde bile kimi gıda ürünlerinde ulaşım noktasında kriz yaşarken çok şükür eli öpülesi çiftçimiz sayesinde biz böyle bir sorun yaşamıyoruz. Aynı zamanda doğru tarım politikalarımızın da bu tabloda payı büyüktür. Stratejik ürün olarak tanımladığımız un, yağ, şeker ile et, süt ve yumurtada tedarik noktasında hiçbir sorunumuz yoktur. Bu süreçte Allah’a şükür raflarımızda hiçbir şey eksilmedi.
Tarım sektörümüz son 19 yılda sürekli büyüme trendi içinde olmuştur. Tarımsal hasılamız, 2002 yılında 25,1 milyar dolardan yüzde 78,1 artışla 2021 yılında 44,7 milyar dolara yükseldi. Tarımsal ihracatta dikkate değer bir artış yakaladık. Tarım ve gıda ürünleri ihracatımız 2002’de 3,8 milyar dolar iken 2021’de 6,5 katına çıkarak 25 milyar dolara ulaştı.
Ocak-Eylül 2022 döneminde ihracatımız 21,2 milyar dolar ile önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 22 arttı. Aynı dönemde 17,4 milyar dolar ithalat gerçekleşmiş olup dış ticaretimiz 3,8 milyar dolar fazla verdi. Son 20 yılda 87 milyar dolar dış ticaret fazlasıyla, tarım ve gıda ürünlerinde net ihracatçıyız. Fındık, kuru üzüm, kayısı, incir, ayva ve buğday unu ihracatında dünyada birinci sıradayız.
Hayvansal ürünler ve su ürünlerinde Türkiye hangi noktadadır?
Stratejik bir sektör olan hayvansal üretimde de kendi kendimize yeter durumdayız. Büyükbaş, küçükbaş, kanatlı ve arıcılıkta yürüttüğümüz çalışmalarla hayvancılığımızı güçlendiriyor, üretimimizi artırıyoruz.
Son 20 yılda, kırmızı et üretimini 779 bin tondan yüzde 156 artışla 2 milyon tona yükselttik. Süt üretimimizi 8,4 milyon tondan yüzde 176 artışla 23,2 milyon tona, tavuk eti üretimimizi 696 bin tondan yüzde 216 artışla 2,2 milyon tona çıkardık. Yumurta üretimimizi 11,6 milyardan yüzde 66 artışla 19,3 milyara, bal üretimimizi ise 74,6 bin tondan, yüzde 29 artışla 96,3 bin tona ulaştırdık. Ayrıca, bal üretim ve çeşitlerinin coğrafi dağılımını gösterir dijital bal haritasını çıkardık. Bal üretiminde dünyada ikinci sıradayız.
2023 yılı ihracat hedefimiz olan 1 milyar dolara 2019 yılında ulaştık. 2021 yılı ihracat 1,4 milyar dolar seviyesinde oldu. 2022 yılı ihracatımızın 1,5 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. Su ürünlerimizi, başta AB ülkeleri olmak üzere ABD’ye de ihraç ediyoruz.
Planlı üretim konusunda hangi adımları atıyorsunuz?
Planlı üretimde, yeni kurallar getireceğiz. Nerede, ne kadar üretim yapılacağı artık belirli bir plan dahilinde olacak. Ulusal, bölgesel kotalar olacak. Bu ülkemiz için ötelenemez bir zorunluluktur. Bütün bunlar bize ilave üretim olarak geri dönecek, gücümüze güç katacak.
Çiftçi Kayıt Sistemi’ni 1 Ekim’de e-Devlete taşıdık. Artık çiftçimiz kapı kapı dolaşmadan, 2 günde değil, 2 dakikada ÇKS’ye kayıt yaptırabiliyor. 450 bini aşkın çiftçimiz e-Devlet Kapısından ÇKS’ye kayıt yaptırdı.
Artan maliyetler karşısında çiftçiyi nasıl destekleyeceksiniz?
Bu yıldan itibaren tarımsal destekleme sistemimizi değiştirdik ve ödemelerimizi öne çektik. Böylece çiftçilerimizin ekim sürecinde temel girdi alımlarını olabildiğince kolaylaştırmış olduk.
Mazot ve gübre desteklerinin öne çekilmesiyle çiftçilerimiz, ekim döneminde girdi maliyetlerini düşünmeden üretim yapabilecekler. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı, hububat üreten çiftçilerimize, 2022 yılı üretim dönemine ait mazot ve gübre desteklerini, 2023 Mart ayı yerine, bu yıl içinde ödeyeceğiz.
Ayrıca Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin verdiği 100 bin TL tutarındaki faizsiz kredi miktarını 200 bin TL’ye çıkardık. Bunun 100 bin TL’lik kısmı yine ayni olarak sadece mazot ve gübre alımında kullanılmak üzere banka kartlarına yüklenecek.
Sen Üret Yeter
Üretimi artırmak için hangi destekleri vereceksiniz?
Yeni Tarım vizyonumuzu “Sen Üret Yeter” diyerek açıkladık. Bu vizyonun odak noktasını stratejik ürünlerin desteklenmesi oluşturuyor.
Stratejik ürünlerde; buğday, arpa, çavdar, yulaf ve tritikale üreten çiftçilerimize dekar başına 2022 yılında; mazot desteğini yüzde 241 artış ile 75 TL’ye, gübre desteğini yüzde 130 artış ile 46 TL’ye, sertifikalı tohum kullanım destekleme ödemesini yüzde 108 artış ile 50 TL’ye yükselttik.
Bu yıl TMO marifetiyle 1999 yılından beri en yüksek miktarda hububat aldık, çiftçimize 40,1 milyar TL ödedik. Alımı devam eden ürünlerle birlikte 55 milyar TL ödemiş olacağız. İlk kez bu yıl, buğday ve arpasını TMO’ya satan üreticilere, verilen diğer desteklere ilave olarak ton başına buğdayda 1.000 TL, arpada ise 500 TL hububat alım primi verdik. Prim dâhil ton başına; makarnalık buğdayda 7 bin 900 TL, ekmeklik sert buğdayda 7 bin 450 TL, arpada 6 bin 200 TL fiyat belirledik.
Bu yıl yaş çaya kota ve kontenjan uygulamadık, kilogramını destek dâhil 7 TL’den aldık. Şeker pancarı alım fiyatını yüzde 245 artışla ton başına 1.450 TL’ye çıkardık.
TÜRKŞEKER, imalatçı firmalarımıza, halkımıza ve arıcılarımıza piyasanın altında fiyatlarla satış yaparak destek olmaya devam edecektir. Bir diğer regülasyon kuruluşumuz olan Et ve Süt Kurumu, faaliyet alanında üretici ve tüketiciyi korumaktadır. Bu kapsamda Sözleşmeli Besicilik Projemizi başlattık.
Alıcı satıcı doğrudan buluşacak
Sözleşmeli besicilik piyasayı nasıl etkileyecek?
Sözleşmeli Besicilik projesi kapsamında alım garantisi ve maliyete göre fiyat politikasıyla üreticimize mutlak kârlılık sunuyoruz.
Öncelikle, bu alanda uzmanlardan oluşan bir maliyet komisyonu kurulacak. Kırmızı et tedarik zinciri çok aktörlü bir yapıya sahiptir. Aktör sayısı arttıkça tedarik zinciri zayıflamakta ve manipülasyona açık hale gelmektedir. Sözleşmeli model ile ara aktörler olmayacak, alıcı ile satıcı doğrudan muhatap olacaktır. Burada hedef kitlemiz küçük ve orta ölçekli üreticilerimizdir.
Asgari 5, azami 200 baş için sözleşme yapılacak. Sözleşmeler, yıllık olacak, her yıl yenilenecek. Sözleşmeli Besicilik uygulamamızın önemli yanlarından biri de verime dayalı olarak vereceğimiz teşvik primleridir.
u modelle üreticilerimizin planlı ve öngörülebilir biçimde hayvanlarını yetiştirmelerini istiyoruz. Sözleşmeli Besicilik ile kırmızı ette fiyat istikrarı ve piyasa regülasyonunu hedefliyoruz. Ülkemizde maalesef zaman zaman kırmızı et ile ilgili gerçekle alakasız yorumlar yapabilmektedir.
Bu sistemle Besi Kayıt Sistemi oluşturacağız. Et ve Süt Kurumumuz, piyasa şartlarına göre erken veya geç kesim primleri ile canlı stokunu yönetecektir. Ayrıca besi periyodunun sonuna doğru Kurumumuzun imkânları ölçüsünde avans verilecektir. Bu sistemle hem üreticimizi hem de tüketicimizi korumayı hedefliyoruz.
Yeni yatırım yapacak çiftçilere nasıl destek olacaksınız?
IPARD Programı kapsamında yer alan desteklerde, yapım işleri, makine-ekipman, mimarlık-mühendislik-danışmanlık hizmetleri, görünürlük başlıkları altında destek kalemleri bulunmaktadır. Sürdürülebilir projelerde, yüzde 50’ye kadar avans verilmekle birlikte, yatırımcı, yatırımının ön finansmanını kendisi karşılamakta, ödemesini ise tamamladığında almaktadır. 5 bin-3 milyon avro tutarındaki uygun harcamaların yüzde 50-70’i kadar tutarı başvuru sahibine hibe olarak ödenmektedir. Uzman Eller projesi kapsamında da kırsalda yatırım yapan, tarımsal alanda yükseköğrenim gören girişimcilere 100 bin TL’ye kadar hibe desteği sağlanmaktadır.
Genç ve kadın çiftçiler hangi destekleri alabilecek?
TEKNOFEST kuşağında olduğu gibi, ‘Projeniz varsa hayata geçirelim’ diyeceğiz ve gençlerin önünü açacağız. Tarım sektörüne yön veren bir Tarım Orman Gençlik Konseyi oluşturmayı da planlıyoruz.
Halihazırda gençlerin ve kadınların ekonomiye katılımı ve köyden şehre göç etmelerinin önüne geçilmesi amacıyla çilek, mantar, sebze seraları, ada çayı tarlası ve üzüm bağlarının kurulmasının yanı sıra süt ve krema makineleri, kurutma tezgâhları ve süt sağım makineleri, koyun-keçi kırkma makinesi, pülverizatör, motorlu çapa makinesi, yem kırma makinesi, motorlu tırpan gibi geniş bir yelpazede hibeler verilmektedir.
IPARD II Programı’nda, kadın girişimcilere sıralamada öne geçme imkanı sağlamak üzere sıralama kriteri puanı verilmekte genç çiftçiler için ise hayvancılık sektöründe ek olarak yüzde 5 hibe oranı sağlanmaktadır.
TARSİM kapsamında sigorta yaptıran kadın ve genç çiftçilere toplam prim tutarlarının yüzde 5 oranında indirim sağlanmaktadır.
TARSİM çiftçiye ne kadar koruma sağlıyor?
Sigorta yaptıran çiftçilere prim desteği sağlanmakta ve teminat kapsamındaki bir risk nedeniyle hasar olması durumunda, hasar tazminatı ödenmektedir.
Sigortalı üretici ve çiftçilerimizin toplam sigorta primlerinin yüzde 50-70’i devlet tarafından karşılanmaktadır. Bu destek sayesinde üretici ve çiftçilerimiz, uygun primler ile üretimlerini rahatlıkla sigorta ettirmektedir. TARSİM kurulduğundan beri sağlanan prim desteği tutarı 13 milyar TL’dir.
Üretici ve çiftçilerimizin, TARSİM’den faydalanabilmeleri için tek şartımız Bakanlık kayıt sistemlerine kayıt olmalarıdır.
Tarım Sigortaları kapsamında yeni bir pilot uygulamayı Konya’dan başlatmıştık. Gelir koruma sigortasını, önce üç ilçede, bu yıldan itibaren de Konya genelinde uyguluyoruz. 2023 üretim döneminden itibaren ülke genelinde yaygınlaştıracağız.
Çiftçimizin beklediği gelirin yüzde 70’i koruma altına alınmaktadır.
Kent tarımı konusunda hangi adımlar atılıyor?
Ülke üretiminin bir ya da birkaç şehrin üzerine yüklenmesi çok yanlış bir uygulama. Gerek iç tüketim, gerekse ihracata dönük üretimi yapan kentler sahil şehirleri: Adana, Hatay, Mersin, Muğla, İzmir’dir.
Kent tarımında raf ömrü kısa olan meyve ve sebze gibi ürünler bizim çıkış noktamız. Buraya odaklanacağız. Kısacası raf ömrü ve lojistik mesafesi kısa ve bundan kaynaklı maliyeti ve karbon ayak izi, egzoz emisyon ve maliyeti düşük ürünler hedefimiz. Domatesin 800 kilometre yol kat etmeden, yanı başımızdan toplanması gerekiyor.
Dünyanın en büyük jeotermal tarıma dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’ni Balıkesir’de kuracağız.
Türkiye’nin gelecekte tarımda hangi planları var?
Tarım ve Orman Vizyonumuz kapsamında; ülkemizin ihtiyaçlarını esas alan, bulunurluğu ve stratejik ürünlerin üretimini ve çiftçimizi her yönüyle güçlendirmeyi önceleyen bir yaklaşım benimsedik. Bakanlık olarak ürün desenlerini belirleyecek ve üretim planlaması yapacağız. Tarımda Sözleşmeli Üretimi yaygınlaştıracağız.
Çevreye duyarlı, kaynakları etkin kullanan, kırsala dönüşü özendiren, gençlerin ve kadınların üretime katılımını önceleyen, kalite ve verimlilik odaklı, yalın bir destekleme modelini uygulayacağız. Dijital dönüşümü, üretimin her aşamasında yerli ve milli unsurlarla hayata geçiriyoruz.
Üreticilerimiz ‘TARIMCEBİMDE’ mobil uygulamasıyla iş ve işlemlerini gerçekleştirebilecek. Jeotermal kaynaklarımızın yanı sıra, rüzgâr, güneş ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının da kullanılacağı Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgelerini hızla yaygınlaştırıyoruz.
Üreticilerimizin güçlendirilmesi, tedarik zincirinin kısaltılması, maliyetlerin azaltılması, ölçek ekonomilerinden faydalanılması ve fiyat istikrarı amacıyla üretici birliklerinin kurumsal kapasitelerini geliştireceğiz. Artık pek çoğumuz farklı sebeplerle köye dönmek istiyoruz. Bu dönüşü; eğitim, sağlık, iletişim ve enerji altyapısıyla birlikte bütüncül bir kırsal yerleşim modeli haline getireceğiz.
Gıda arz güvenliğinin sigortası olan küçük aile işletmeciliğine desteğimizi artırarak sürdüreceğiz. Meraların ıslahı, korunması ve kullanımına ilişkin yeni yaklaşımlar geliştireceğiz. Herhangi bir sebeple üretim yapılmayan arazileri üretime kazandıracağız. Bakanlığımız yetkilerinin bir kısmının Yeminli Tarım Müşavirleri marifetiyle kullanılmasını sağlayacağız.
Küresel bir oyuncu olma hedefimize uygun bir şekilde tedarik kaynaklarımızı çeşitlendirmek için yurt dışında faaliyet göstermek isteyen müteşebbislerimize, rehberlik hizmeti sunmak amacıyla ülke masaları oluşturuyoruz.
‘Yeşil Vatan’ımızı sürdürülebilir orman yönetimi anlayışıyla koruyup geliştireceğiz.
Sanayimizin ihtiyacını yerli imkânlarla karşılamak için endüstriyel ağaçlandırmayı artıracağız. Koruma kullanma dengesini gözeterek biyoçeşitliliğe zarar vermeden, ekoturizmi geliştireceğiz.
‘Suya Göre Tarım’ yapacağız, sulama verimliliğini artıracağız.