08.09.2022 - 00:00 | Son Güncellenme:
ÇAĞDAŞ ERTUNA
ÇAĞDAŞ ERTUNA- Şimdi işte bütün mesele bu... Herkesin 9-5 saatlerinde çalıştığı ofis hayatında değişim pandemiden de önce açık ofislerle başlamıştı. Açık ofis, iş birliği yapmayı ve verimli çalışmayı sağlayacak diye umuldu. Sonra WeWork gibi ortak çalışma alanlarının yükselişi başladı, derken WeWork balonu söndü. WeWork’ün inanılmaz büyümesi ve bu büyümenin aslında bir manipülasyondan ibaret olmasının ortaya çıkmasından ve daha sonra kurucusu ve CEO’su Adam Neumann’ın şirketten ayrılmak zorunda bırakılmasına kadar uzayan bir süreç izledi. Daha sonra ise yeni çalışma alanlarının daha da değişmesi gündeme geldi. Çalışma kültürünün farklılaşması, yapay zeka ve datanın yükselişi, 5G teknolojisinin hayatımıza girmesi, hatta iklim krizi bile bunun önemli nedenlerindendi. Derken Mart 2020’den itibaren pandemiyle her şey bir anda değişti, Zoom toplantıları artık her günün vazgeçilmezi oldu. Büyük şirketler de iş seyahatleri ya da ofiste yüz yüze toplantılar olmadan da işlerin rahatlıkla yürüdüğünü gördü.
Z kuşağı bu işe ne diyor?
Günümüzde artık iş hayatının 9-5 saatleriyle sınırlı olmaması kaçınılmaz artık. Akıllı telefonlarımız sayesinde 7 gün 24 saat ulaşılabilir durumdayız; sadece acil durumlar için değil her an e-maillerimize bakmak ve cevaplamakla yükümlüyüz. E-maillere cevap vermeye yetişemezsek de WhatsApp ya da Telegram’dan mesajlarla ya da aramalarla neredeyse her işi halletmek mümkün. Hatta artık dünyanın her yerinden ofise gitmeden çalışabildiğimiz gibi bilgisayar bile kullanmadan sadece telefondan çalışmak da mümkün. Teknoloji şirketlerinin yükselişiyle hiç ofisten çıkmadan her şeyi çalışanın ayağına getiren ofis modeli denendi. Google, Facebook, Apple gibi büyük firmalar çalışanları için spor alanlarından, dinlenme hatta uyuma alanlarına kadar her türlü detayı düşündü. Apple, Cupertino’daki Norman Foster&Partners imzalı merkez ofisine 5 milyar dolar harcadı. Facebook, Frank Gehry imzalı Menlo Park kampüsüne 300 milyon dolarlık bir ek bina yaptı. Google ise Thomas Heatherwick imzalı, dev bir sirk çadırını andıran Mountain View kampüsü için sadece ofis binaları değil, peyzaj, kafeler ve bisiklet yolları üzerine çalıştı. Yine de artık biliyoruz ki, çalışma hayatı tek bir ofis binasından ibaret değil. Zaten iş hayatında milenyum kuşağının sayısının artmasıyla masa başı çalışmanın yerini cep telefonu üzerinden bulut teknolojisi yardımıyla çalışmaya bırakmaya başlamıştı. Tabii bunda hiç şüphesiz artık milenyum kuşağı ve Z kuşağının tek bir işi olmamasının da etkisi çoktu. Milenyum kuşağından birine ne iş yapıyorsun sorusunu yönelttiğinizde, arka arkaya 3-5 farklı şey sıralayabiliyor. Artık eskisi gibi aynı şirkette kariyerine başlayıp, yıllar içinde aynı şirkette yükselerek daha sonra da aynı şirketten emekli olmak seçenekler arasında değil. Bunun yerine milenyumlar farklı endüstrilerde farklı projelerde görevler alıyor ve tek bir ofise bağlı çalışmadıkları ve ofise gidip gelmekle zaman kaybetmedikleri için daha kolay yetişiyorlar farklı projelere. Artık şirket kültürü ofis binasından daha çok değer kazandı ve herkes istediği yerden çalışabiliyor. Özellikle yaz sonuna gelmişken, eylülde şehre dönüşe kendimizi alıştırmaya çalışırken şimdi bir kez daha soruyoruz, ofislere de dönecek miyiz? Peki ama evden çalışma iş hayatında verimliliği artırıyor mu, yoksa azaltıyor mu? Evet, bir yandan kesinlikle artırıyor, daha hızlısınız, ama bir yandan da azaltıyor çünkü iş arkadaşlarınızla ayaküstü konuşarak bile yarattığınız sinerji evde ekran karşısında olmuyor. İşte o yüzden çözüm ne evden çalışmakta, ne de her gün ofise giderek trafikte saatler kaybetmekte. Bundan sonra çoğumuzun hayatı mecburen hibrit çalışmayla geçecek. En azından şimdilik öyle gözüküyor.