07.02.2025 - 04:31 | Son Güncellenme:
İSMAİL ŞAHİN
İSMAİL ŞAHİN- Dünyada çalışan ve işveren ilişkisi geçmişe kıyasla neredeyse tamamen değişmiş durumda. Araştırmalara göre çalışanların yüzde 75’i kurumlarına olan bağlılıklarının şirket performansını doğrudan etkilediğini düşünüyor. Küresel araştırmalara göre çalışan bağlılığı skorunun yüksek olduğu şirketlerin kârlılığı da yüzde 21 daha fazla...
29 ülkede 5 bini aşkın çalışanı ile 37 milyon tüketicinin hayatına dokunan Pluxee, Türkiye’de de 30 yılı aşkın süredir faaliyet gösteriyor ve her gün 1.5 milyon çalışanın hayatına dokunuyor. 2024’te Sodexo markasını geride bırakıp çalışan deneyimini işin merkezine alan bir HR-tech markası olmak üzere Pluxee’ye dönüştü.
Pluxee Türkiye CEO’su Eda Uluca Özcan “Bu değişimle birlikte, çalışan deneyimini ve yan haklar dünyasını dijitalleşme ve inovasyonla merkezimize aldık; sadece yemek kartı sektörünün ötesine geçmekle kalmadık, aynı zamanda geniş bir hizmet yelpazesiyle sektörümüzdeki en güçlü HR-tech markalarından biri haline geldik” diyor.
2025 yılında da çalışan beklentilerinin ve ‘yan haklar’ dünyasının çok daha sık konuşulacağına inanan Eda Uluca Özcan, “Mutlu çalışan, memnun müşteri demek; memnun müşteri ise başarılı bir kurum demek. Burada mutlu çalışanı dominonun ilk taşı gibi düşünebiliriz. Her biri bir diğerini destekleyen başlıklar ve burada dengeyi sağlamak sürdürülebilir başarı için çok önemli” görüşünü paylaşıyor.
2024 yılı Pluxee Türkiye için nasıl geçti? 2025 yılı nasıl başladı ve öngörüleriniz neler? Türkiye ve küresel pazar 2025’te benzer mi seyreder, ayrışma bekliyor musunuz?
2024 yılı, bizim için büyük bir dönüm noktasını temsil ediyor. Ülkemizde 30 yılı aşkın bir süredir sektörüne yön veren Sodexo markamızı geride bıraktık ve çalışan deneyimini işimizin merkezine alarak bir HR-tech markası olmak üzere Pluxee’ye dönüştük. Bu değişim, vizyon ve misyonumuzdan ürün ve hizmetlerimize, tüketiciye dokunduğumuz her bir temas noktasına kadar oldukça kapsamlı bir dönüşümü beraberinde getirdi. Yeni marka kimliğimizle birlikte çalışanı ve çalışan deneyimini hep odağımızda tutarak gıda, yemek, ulaşım ve hediye gibi pek çok alanda sunduğumuz ürün ve hizmetlerin kapsamını genişlettik.
Bu dönüşümün en büyük nedenlerinden biri özellikle pandemi sonrası radikal bir biçimde dönüşen iş dünyası ve her geçen gün değişen çalışan beklentileri. Bizim için kullanıcılarımız, çalışanlar. Çalışanların işverenlerinden taleplerinin değişmesiyle sektörümüzde de B2B iş modelinden kullanıcılarımızın merkezde olduğu B2B2C modeline geçiş yaşandı.
Pluxee olarak, biz de bu dönüşüme liderlik etmek üzere cesur bir adım attık ve hem müşterilerimize hem de tüketicilerimize sunduğumuz ürün ve hizmetlerden bunları sunuş biçimlerimize kadar birçok yeniliği hayata geçirdik. Tüm bu dönüşüm süreci, organizasyonumuzu daha güçlü bir noktaya taşıdı ve küresel finansal sonuçlarımız da bunu doğrular nitelikte: 2024 yılında dünya genelinde yüzde 18.6 organik gelir büyümesi elde ettik.
Odağımızda çalışan taleplerini veriye dayalı bir yaklaşımla daha iyi anlayarak işverenlere aktarmak, böylece çalışan ve işveren arasında bir köprü görevi görerek ‘çalışanı mutlu eden bir dünya’ yaratmak var. Artık çalışan ve işveren ilişkisinin geçmişe kıyasla tamamen değiştiği bir dünyadayız. Geçtiğimiz yılın sonunda, beyaz yakalı çalışanlarla gerçekleştirdiğimiz bir araştırma, çalışanların yüzde 75’inin kurumlarına olan bağlılıklarının şirket performansını doğrudan etkilediğini düşündüğünü ortaya koydu. Bu güçlü çıktı gösteriyor ki, çalışanlar organizasyonlarıyla olan ilişkilerini gözden geçiriyor ve beklentilerini dile getirmekten çekinmiyor. Küresel araştırmalar da çalışanların bu düşüncesini destekliyor: Gallup verilerine göre, çalışan bağlılığı skorunun yüksek olduğu şirketlerin kârlılığı yüzde 21 daha fazla.
2025 yılında da bu değişim trendinin devam edeceğine, çalışan beklentilerini ve ‘yan haklar’ dünyasını çok daha sık konuşacağımıza inanıyorum. Korn Ferry’e göre, 2025 yılında en büyük liderlik trendlerinden biri de çalışan esenliğini sağlamak. Doğru yetenekleri çekmek ve elinde tutmak isteyen kurumlar için çalışan deneyimini iyileştirmek ve yaratıcı esenlik uygulamaları tasarlamak sürdürülebilir başarı için kaçınılmaz olacak. Bizim de 2025 yılı için hedefimiz şirketlere bu konuda rehberlik etmek, geliştirdiğimiz ürün ve hizmetlerle çalışanlarına daha iyi bir deneyim sunmalarını sağlamak, dolayısıyla her bir şirkete sunduğumuz avantajlı çözümlerle büyümeleri için destek olmak.
Dünyada ve Türkiye’deki yapınız hakkında bilgi verebilir misiniz? Dünya Pluxee liginde Türkiye ne konumda? Büyüme ve yeni yatırım planlarınız var mı?
Pluxee, bugün 29 ülkede 5 bini aşkın çalışanı ile 37 milyon tüketicinin hayatına dokunan, 24 milyar euro iş hacmine sahip küresel bir organizasyon. Geçtiğimiz yıl Pluxee, bu 29 ülkenin 17’sinde ise en az bir faaliyet alanında pazar lideri oldu. Türkiye ise bu küresel ağın en önemli oyuncularından. 30 yılı aşkın süredir Türkiye’de faaliyet gösteriyoruz, ülkemizde köklü bir geçmişe ve kullanıcılarımızla kuvvetli bir bağa sahibiz. Bugün geldiğimiz noktada ülkemizde her gün 1.5 milyon çalışanın hayatına dokunuyoruz.
Türkiye’de sektörümüzdeki en geniş üye ağına sahibiz. Pluxeeliler bugün 63 bini online olmak üzere 120 bin noktada ürün ve hizmetlerimizden faydalanabiliyor. Hedefimiz bu ağı daha da genişletmek ve başta KOBİ’ler olmak üzere tüm ekosistemimiz için yarattığımız sosyal ve ekonomik faydayı artırmak. 3 yıl içinde KOBİ segmentinde 4 kat büyüme hedefliyoruz, burada yapacağımız yatırımlarla 50.000 kişilik dolaylı bir istihdam sağlamayı amaçlıyoruz.
İş gücündeki dönüşüm ve yapay zekâ başta olmak üzere teknolojik gelişmelere paralel olarak, değişim rüzgârı önümüzdeki yılda da esmeye devam edecek. Biz de bu doğrultuda yapay zekâ ve dijitalleşme alanındaki yatırımlarımızı artırmayı planlıyoruz. Geçtiğimiz yıl Pluxee, dünya genelinde gelirlerinin yaklaşık yüzde 10’unu teknoloji yatırımlarına ayırdı ve bu yatırımlarına devam edecek. Bizim de hedefimiz, Türkiye’de teknoloji yatırımlarımızı 5 yıl içinde 6 kat artırmak.
Dünyada 45 yıl, Türkiye’de ise 30 yıl yemek kartında adeta jenerik marka durumundayken Sodexo’dan Pluxee ismine geçiş yaptınız. Bu değişimin yansımaları nasıl oldu?
Bu dönüşüm bizim için yalnız bir marka adı değişikliği değil, aynı zamanda kapsamlı kültürel ve organizasyonel bir dönüşümün parçasıydı. Hem tüketicilerimizden hem de müşterilerimizden aldığımız olumlu geri dönüşler de bu kararımızı doğrular nitelikte. Pluxee, ülkemiz de dahil olmak üzere dünyada faaliyet gösterdiği en büyük 6 pazarda tüketici tavsiye skorunda 1 numara.
Bu değişimle birlikte, çalışan deneyimini ve yan haklar dünyasını dijitalleşme ve inovasyonla merkezimize aldık; sadece yemek kartı sektörünün ötesine geçmekle kalmadık, aynı zamanda geniş bir hizmet yelpazesiyle sektörümüzdeki en güçlü HR-tech markalarından biri haline geldik. Yenilikçi yaklaşımımız tüm paydaşlarımıza fayda sağlamak için her alanda güçlü bir temel oluşturdu.
Yemek kartı sistemi ekonomiye ne gibi katkılar sağlıyor? İşverenler ve çalışanlar tarafından uzun süredir beklenen yemek yardımı genelgesi yakın zaman önce yayımlandı. Genelge, beklentilerinizle paralel mi?
Yemek kartı sektörü bugün 120 milyar TL büyüklüğünde ve 5 milyon kullanıcıya sahip, aylık 10 milyar TL gibi bir tutarın kayıt altına alınmasını sağlayarak kamunun ciddi bir vergi gelirinin güvence altına alınmasını mümkün kılıyor.
Öte yandan, yemek kartı sektörünün istihdama katkısı da büyük; yarattığı tedarik zinciriyle dolaylı olarak 166 bin kişilik bir istihdam sağlıyor. Ayrıca, küçük ve orta büyüklükteki restoranlara düzenli bir müşteri akışı sağlayarak küçük esnafın güçlendirilmesine destek oluyor. Özellikle KOBİ’ler, restoranlar, kafeler ve yerel marketler için yemek kartları, gelirlerinin önemli bir kısmını oluşturuyor.
Yerel ekonomiye ve üye ağına olan bu faydalarının yanı sıra yemek kartları, son yayınlanan SGK genelgesi ile kullanım alanları değişmeden SGK priminden yüzde 100 muaf hale geldi. Yemek kartlarından herhangi bir limite tabi olmaksızın prim alınmayacağı, nakit yardımlar ve nakit gibi her yerde geçen kartlar ile yapılan yemek yardımlarında ise 2025 yılında 158 liraya kadar istisna uygulanabileceği açıklandı. Söz konusu kararın işverenler ve çalışanlar lehine oldukça önemli bir kazanım olduğunu düşünüyorum. Öte yandan bu durumun çalışanlara yapılan yemek yardımlarının artmasında önemli bir teşvik olacağını da öngörüyoruz.
Örneğin, 2025 yılında çalışanına günlük 300 TL tutarında yemek desteğini nakit yerine Pluxee yemek kartı bakiyesi olarak veren 100 çalışanlı bir firma 264 TL gelir vergisi istisnasının yanı sıra sınırsız SGK prim istisnası ve yüzde 10 indirilebilir KDV avantajı ile yıllık 3.52 milyon TL tutarında bir tasarruf sağlayabilir hale geldi.
Tüm ödeme süreçlerinin dijital olması sayesinde, yemek kartları kamuya şeffaf ve geriye dönük kontrol edilebilir bir sistem sunuyor. Bu sistem sayesinde, yemek kartı şirketleri olarak KDV’yi işverenden peşin tahsil ederek, kullanıcılarımızın restoranda harcamasını beklemeden devlete ödeyebiliyoruz.
Şirketin finansal sağlığı, müşteri memnuniyeti ve çalışan mutluluğu... Bu üçünün dengesini nasıl sağlıyorsunuz?
Ben bu üç unsurun el ele ilerlediğine inanıyorum. Mutlu çalışan, memnun müşteri demek; memnun müşteri ise başarılı bir kurum demek. Burada mutlu çalışanı dominonun ilk taşı gibi düşünebiliriz. Her biri bir diğerini destekleyen başlıklar ve burada dengeyi sağlamak sürdürülebilir başarı için çok önemli. Bugün, 3.5 milyardan fazla çalışan yaklaşık 90 bin saatini, yani 45 yılını, işte geçiriyor. Öte yandan, McKinsey Sağlık Enstitüsü, çalışanların bütünsel esenliğine yatırım yapmanın dünya genelinde 12 trilyon dolara varan bir ekonomik değer yaratabileceğini öngörüyor. Bu tutar, çalışan deneyiminin iyileştirilmesi ile bireylerin daha mutlu çalışması, devamsızlıkların önüne geçilmesi, işteyken düşük performans sorunlarının azalmasına ek olarak verimliliğin artması hesaplanması ile belirleniyor. Kısacası, çalışanlar kendilerini değerli ve takdir edilmiş hissettiklerinde, daha mutlu, yaratıcı ve üretken oluyorlar.
Kariyeriniz nasıl şekillendi? Sıkı bir planlamayla mı bulunduğunuz yerdesiniz yoksa tesadüfler de rol oynadı mı? En başa dönseniz neleri farklı yapardınız?
Kariyerime yön veren en önemli faktörlerden biri, lise eğitimimi Avusturya Lisesi’nde tamamlamam ve erken yaşta Alman kültürü ile tanışmam oldu. Lisede edindiğim deneyimler, bana sistematik çalışmanın başarının anahtarı olduğunu öğretti.
Eğer bir şeye inanıyorsanız ve gerçekten istiyorsanız vazgeçmemeniz, istediğiniz yere ulaşana kadar sıkı bir planlama yapmanız ve azim göstermeniz gerekiyor. Örneğin, üniversiteden mezun olduktan sonra Almanya’da staj yapmak üzere dünyanın önde gelen kimya şirketlerinden birine başvurdum. Ancak kurum, stajyerlerin genellikle Almanca bilmediğini belirterek o yıl stajyer almak istemediklerini bildirdi. Vazgeçmeyi hiç düşünmedim, şirkete ulaştım ve onlarla çalışmak istediğimi bu kez Almanca olarak ilettim. Bu pes etmeyen yaklaşımın kurum nezdinde olumlu karşılandı ve kabul mektubu aldım. Tüm bu deneyimler bana, hayatımın her anında uyguladığım önemli bir ders öğretti: Hayatta ne yaparsanız yapın, bir hedef belirlemek ve niyet ortaya koymak çok önemli. Bence başarının sırrı, iyi bir niyet belirlemek ve ardından bu niyete ulaşmak için gereken çabayı göstermekten geçiyor.