09.08.2023 - 05:41 | Son Güncellenme:
ÇAĞDAŞ ERTUNA
ÇAĞDAŞ ERTUNA/ Milliyet Gazetesi Yazarı/ cagdas.ertuna@milliyet.com.tr- Etrafımıza baktığımızda görüyoruz, şimdi 65 yaş üstü olanlar son derece fit ve bakımlı. Aynı zamanda çağın getirdiklerine de rahatlıkla ayak uyduruyorlar. Her ne kadar pandemi döneminde 65 yaş üstüne çok fazla seçim şansı verilmemiş olsa da, biliyoruz ki, artık dünyanın her yerinde insanlar daha uzun yaşıyor. Bu da demek oluyor ki, daha uzun süre öğreniyor, daha uzun süre çalışıyor. İşte bu durumda yaşlı tüketicilerin ve çalışanların önemi de hızla artıyor. Araştırmalara göre, dünyanın 60 yaş ve üzerindeki nüfusu, toplam nüfustan beş kat daha hızlı artıyor. Küresel yaşam beklentisi 1900'den beri iki katına çıktı ve uzmanlar, gelişmiş ülkelerde doğanların artık 100 yaşına kadar yaşama şansının yüksek olduğunu söylüyor. 65-69 yaş arası olanlar 2024'te işlerinin başında kalacak. Bu daha uzun ömürlü, daha uzun süre çalışan bireyler, küresel GSYİH'nın her zamankinden daha büyük bir dilimini oluşturuyor ve genişleyen bir küresel servet dilimini kontrol ediyor. Stanford Üniversitesi Profesörü Susan Wilner Golden 'Stage (Not Age)' adlı kitabında, "uzun ömür ekonomisinin" 22 trilyon dolardan fazla bir değere sahip olduğunu tahmin ediyor - yalnızca Amerika Birleşik Devletleri'nde 8.3 trilyon dolar.
İyi yönetilebilirse...
50 yaşın üzerindeki kişilerin, halihazırda dünya çapındaki tüketici harcamalarının yarısını ya da 35 trilyon doları oluşturduğu tahmin ediliyor. Yine de uzun ömür odaklı pazar, daha genç tüketiciler lehine yaşlı tüketicileri görmezden gelmeye devam eden birçok şirket tarafından henüz kullanılmamış durumda. Aslında tüm ülkelerdeki servetin büyük çoğunluğu 50 yaş ve üzerindeki insanların elinde, ancak birçok marka alım gücü olmayan daha gençler için ürün ve hizmetler üretmeye devam ediyor. Yaşlı yetişkinlere hitap etmeye çalışan firmalar ise genellikle onları anlamakta başarısız oluyor. İnsanlar daha uzun, daha sağlıklı yaşamlar sürdükçe, birçoğu eğitim, kariyer ve emeklilik yollarını yeniden düşünmek zorunda kalacak. Bu arada şirketler, çalışanları nasıl işe aldıklarını, elde tuttuklarını ve yönettiklerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalacak. Bu durumda 'ageism' olarak bilinen yaş ayrımcılığıyla da mücadele etmek gerekecek. Elbette, yaşamımıza eklenen ekstra 30 yılı her yaşta yaşam kalitesini iyileştirmek için nasıl kullanabiliriz diye düşünmek ve planlamak gerekiyor. Üç aşamalı "öğren, kazan, emekli ol" modeli artık geçerli olmayacak. Yaşam uzadıkça eğitim ve çalışma yılları da uzayacak. Eğitim ya da iş hayatına ara verip sonra yeniden devam etme seçeneği de olacak. İşte bu durumda aynı işi farklı yaş gruplarından oluşan ekipler yapacak. Yaş konusunda da bir çeşitlilik durumu olacak. Bunun sonucunda elbette jenerasyon farkından kaynaklanan sorunlar da çıkacak. Ama aslında iyi yönetilebilirse, farklı bakış açılarının bir araya gelmesi hepimiz için daha iyi sonuçlar getirebilir.