04.09.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Melisa Vardal - Genç Osman’ın anlattığına göre 8-10 yaşlarındayken ona büyülü gibi gelen bu gitarı bir daha hiç bırakmamış hem de anne babasının onca karşı çıkışına rağmen. Ailesini pes ettirmeyi başaran Genç Osman gittiği gitar kursu ve sınıf öğretmeninin müzik dersinde dinlettiği Deep Purple, The Beatles, Rolling Stones ve Bob Dylan gibi sanatçıların plaklarıyla müziğe başka bir yerden bakmaya başlamış. Duyduğu armonilerden çok etkilendiğini söyleyen müzisyen uzun süreler boyunca o parçaları her yerde söylediğini anlatıyor. Bir de ufak bir ayrıntı var, Genç Osman İsviçre’de doğup büyüyor ve lisede Türkiye’ye döndüğünde henüz kendini ve duygularını ana dilinde yeterince ifade edemiyor. Kendini anlatma isteğiyle düzelttiği ana dilinde şarkılar yazmaya başlayan genç şarkıcı bugünlere kadar hep müzikle yoluna devam etmiş.
Geçmiş olsun
Genç Osman, bu yolu seçme sebeplerinden birini “Zamanı durduramasak da anıları yaşatmak, kendi yasımızı tutmak için çeşitli yollar mevcut ama bunu ne şekilde yapacağımızı herkes kendi bulmak zorunda, benimkisi ise müzikle” sözleriyle açıklıyor. Hayatın sürprizlerle dolu olduğunun altını çizerek söze devam eden şarkıcı, sevenlerine aslında bu sonbahar için birçok sürprizinin olduğunu ama bir ay önce geçirdiği kalp krizi nedeniyle her şeyi biraz daha ağırdan aldığını söylüyor. Sırada “Küskün Çiçek” adlı parçasının olduğunu söyleyen Genç Osman belki bir düet de gelebileceğinin sinyalini veriyor. Tüm bunlara ek olarak yepyeni hikâyeler de biriktirdiğini söyleyen şarkıcı “Zaman ve sağlık elverdikçe, ilhamlar gelmeye devam ederse yapacak çok iş var” diyor. Kendisine bol ilham ve geçmiş olsun dileklerini de buradan iletmiş olalım…
“Bu sonbahar”, bir aşk şarkısı değil bir ağıt
“Bu Sonbahar”ın hikâyesini Genç Osman şöyle anlatıyor: “Yaratıcı tarafımın çiçek açtığı zamandır sonbahar; şarkıları, yazıları yazdığım dönemdir. ‘Bu Sonbahar’ bir aşk şarkısı gibi algılanabilir ama aslında bir ağıt niteliğinde. Hayat film gibi değil, geri sarıp yaşadıklarınıza bakamıyorsunuz. Şansınız varsa elinizde bir fotoğraf kalmıştır belki, o ana dair bir kare… Bu durum çok acımasız ve bir yandan da insanlar ‘hayat devam ediyor’ diyor. Ve sonra kaybetmeye başlıyoruz anıları… İşte bu hiç hoşuma gitmiyor. Bu yüzden de ‘Bu Sonbahar’ı çocukluk arkadaşıma ithaf ettim; o güzel anılarımız bu keşmekeşin içinde yitip gitmesin diye.”